Abdurrahman Dilipak: Öcalan Demirel'den daha saygılı

Abdurrahman Dilipak: Öcalan Demirel'den daha saygılı
Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu grubunda yer alan Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak çözüm sürecine ilişkin çalışmalarını Vatan gazetesinde verdiği röportajda anlattı.

Abdurrahman Dilipak, Abdullah Öcalan'ın halka karşı Süleyman Demirel'den daha saygılı davrandığını düşündüğünü söylemesi büyük ses getirecek.

-Bu sorumuz tüm bölgeye soruldu: Bölgenizde süreç nasıl işliyor?

"Umduğumdan iyi. Gelişmeler doğru yönde ve ileri doğru. Çalışma düzeni oluştu gibi. Çünkü merkezi bir yönlendirme yok. Herkes göz ucu ile birbirini izliyor. Ben daha önceden yapılan programlarım sebebi ile bütün çalışmalara katılamasam da sonuçta hepimizin emekleri, fikirleri, aynı havuzda toplanıyor. Ben Doğu Anadolu grubundanım ama Marmara, Orta Anadolu ve Karadeniz'de de kendi adıma etkinliklere katıldım. Çalışmalar, ziyaretler, görüş toplama, karşılıklı müzakere şeklinde devam ediyor. Katılım ve umut katsayısı çok iyi. Ulusalcı ve Milliyetçi olarak tanımlanan dar bir çevreden örgütlü, sınırlı tepkiler var. Halk bu tepkilere destek vermiyor. Gerçek dışı iddia, isnat, dedikodular ve hakaret, meydan okuma, tehdide varan ifadelerle bu olay başka yönlere çekilmeye çalışılıyor ama bir sonuç alamıyorlar. STK ve basın desteği barış, çözüm ve silahların susmasından yana."

-Herkesin merak ettiği konu bölünecek miyiz tedirginliği? Bu endişe sizin bölgenizde de mevcut mudur?

"Hayır. Zaten barış girişimi terörü bitirmek ve bölünme korkusu yerine birlikte yücelme ideali üzerine kurgulanmış bir girişim bu. Türk ve Kürt denen kesimlerin birbirine karşı olması değil, birlikte ortak gelecekleri için adaletten, barıştan, özgürlükten yana, insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olarak, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir düzen oluşturmak için bütün bu çabalar. Türkiye'nin aydınlık geleceğini konuşuyoruz. Sevgimiz nefretimizden, merhametimiz gazabımızdan, umudumuz korkumuzdan daha büyük. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamanın bir yolunu bulmaya çalışıyoruz."

-Batı bölgelerinin "Bayrak - Türklük" hassasiyeti sizin bölgenizde ne şekilde vuku buluyor?

"Birileri aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışıyor. Dün sağ-sol, ardından Alevi-Sünni, bugün Türk Kürt diye aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırmak istiyorlar. Bir zamanlar İmam Hatiplerin karşısına sağ-milliyetçi bölgelere "Türk aleminin en büyük düşmanı komünizmdir, her görüldüğü yerde ezilmelidir" diye Türk bayraklı, Mustafa Kemalin adı kullanılarak tabelalar dikilirdi. Alevi bölgelerde, sol bölgelerde ise Bursa Nutkuna gönderme yapılarak, laikliğe vurgu yapılarak yine Bayrak kullanılarak "İrtica ile mücadele, istila ile mücadeleden daha zor ve elzem hadisedir." diye levhalar asılırdı. Biz bu filmleri daha önce gördük. Bayrak ve Türklük istismarı ilk kez gerçekleştirilmiyor. Aynı silahla sol ve sağ kahvehaneleri tarayanlar, Cami ve cemevlerine yönelik kundaklama girişimleri yapanların avukatlığını üstlenenlerin kimler olduğu biliniyor artık."

-Süreç başladı ama Devlet bunun karşılığında ne verdi sorusu size de soruluyor mu? Gerçekten de merak edildiği gibi Devlet bir şey verdi mi?

"Herkes hukuk sınırlarına çekildiğinde sorun çözülür. Zaten önce bunun sağlanması gerekir. Adalet, Barış ve özgürlük istiyoruz. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı kurulmasını, hukukun işletilmesini istiyoruz. İnanç, kültür, fikir, kimlikler düşmanlık sebebi ya da yasak konusu olmasın istiyoruz. Herkesin istediği, herkesin kazanacağı şeyler bunlar. Birileri komplolar üreterek süreci engellemek istiyor. Barış öncesi şartlar belli. Daha kötüsü olamazdı. Hiç bir değişim, mevcuttan daha kötü olmayacaktır. Mevcut durum bölünmeye gidiyordu. Şimdi barış dillendiriliyor. Çatışmalar durdu. Gerçek ortada ama birileri yalan rüzgârı ile gerçekleri ters düz etmeye çalışıyor. Biz hükümetin memurları değiliz. Kaç para alıyorlar. İktidarın çözümü için iknaya çalışıyorlar gibi gerçek dışı iddia ve isnatlarda bulunuyorlar. Biz ikna etmeye çıkmadık. Halkın taleplerini ve endişelerini not ediyoruz. Barış ortak paydasında istişare ve şura yapıyoruz."

-Kürtlerin süreçten beklentisi ne?

"Herkesin tek beklentisi var: Adalet, barış ve özgürlük"

-Abdullah Öcalan'ın söylemlerindeki İslami referansların varlığını neye bağlıyorsunuz?

"Zerdüştlük, ateistlik iddialarına karşı, halkın dini değerlerine saygılı olduğunu söylemeye çalışıyor sanki. Bana göre bunun bir özür boyutu da var. Kürt halkı dindar bir halktır. APO dini çevrelere mesaj veriyor. Dini referanslara atıfta bulunuyor. Kalbinden geçeni bilmem ama, namı diğer 'Morisson Süleyman' ya da 'Çoban sülo' olan 'Nurlu Süleyman'dan daha sahici bir dil kullanıyor bu konuda! Aynı zamanda hem 'Morisson' hem 'Nurlu'  hem de 'Çoban' olmak büyük bir maharet ister!"

-Sürecin sonundaki resmi tasvirleyebilir misiniz?

"Bugünkünden daha kötü değil, daha iyi olacak. Süreç, sadece kanın durması ile değil, bölgede birlikte, geçen zamanın kaybını önlemeye yönelik ortak çabalar olacak. Mafya ve kaçak bitecek, bölgedeki diğer halklarla kardeşlik, komşuluk temellerinde daha yakın ve sıcak gelişmeler olacak.

5 Milyondan fazla Kürt-Türk evliliği olan aileden söz ediliyor. Bunları kim ayırabilir. Ben Diyarbakır'dan, Urfa'dan vazgeçmedim. İstanbul'dan, Bursa'dan, Konya'dan vazgeçen Diyarbakırlıya yazıklar oldun.. Biz kardeşiz."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.