AK Parti ve seçkinleri?
Yeni seçkinin izlerini üniversitelerde, basında, bürokraside, sivil strateji merkezlerinde, bağımsız idari yapılarda tüm çıplaklığıyla görmek mümkün.
Bu çerçevedeki bir diğer gelişme de, özellikle strateji ve dış politika alanında bilgi biriktiren, araştırma yapan, İslam dünyasıyla organik ilişkiler kurmaya yönelen bir yapılanma ve 'formasyon'un oluşmaya başlaması?
Bu, aslında kendi başına önemli bir gelişmedir.
Her şeyden önce, karar merkezlerinin görece sivilleşmesi, siyasi iktidara siyasa ve bilgi aktaran katmanların çoğalmasına işaret eder.
Dış politik alanda, askeri strateji konularında, savunma meselelerinde Türkiye belki de tarihinde ilk kez devlet ya da devletin tanımladığı dalga boyu dışında yer alan sivil bilgi ve refleksiyon haline tanık oluyor. Buna denk düşen bilgi havuzları kuruluyor.
Sözünü ettiğimiz yeni elit biraz da bu havuzlarda yetişiyor, şekilleniyor, siyasi iktidara yeni ve genç üst düzey danışmanlar üretiyorlar.
Bu seçkinlerin AK Parti'nin siyasi tasavvuru, yeni Türkiye tarifinin taşıyıcı unsuru olduğuna şüphe yok?
Bu seçkinlerin özellikle Arap ve İslam dünyasına ilgi duyması, bu durumun bir sonucu ve bir vakıa.
Ortadoğu'daki siyasi değişim ve hareketlilik, Arap baharının açtığı yeni pistler, 'hangi İslami model ya da siyaset' soruları, İslami alanda çatışan selefi ya da çoğulcu, Sünni ya da Şii eğilimler, yeni seçkinin kimliğinin bölge dinamikleriyle de beslemesini daha çok teşvik ediyor.
Başbakanlık Baş Danışmanı İbrahim Kalın'ın eski direktörü olduğu SETA bunlardan birisi?
Nitekim kendisini şöyle tarif ediyor SETA:
'Ulusal, bölgesel ve küresel sorunlara eğilmek ve zaman-mekan derinlikli bir çerçeve sunmak, SETA'nın temel fikri hedefini oluşturur. Türkiye'yi ve onun stratejik konumunu doğrudan ilgilendiren sorunlar, siyaset, ekonomi ve toplum-kültür başlıkları altında ele alınır.
Türkiye'nin dinamik yapısı, bugün yeni bir bilgi tasavvurunun geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. 20.nci yüzyılın modernleşme teorileriyle soğuk savaş döneminin siyasi konjonktürü arasına sıkışmış olan Türkiye'nin vizyonu, kendi tarihi-kültürel kimliği ve jeo-stratejik konumuyla mütenasip bir ufuk ve derinliğe ihtiyaç duymaktadır?'
SETA'nın düzenlediği bir toplantıyı izlemek üzere Tunus'ta geçirdiğim iki gün bu yapıların ne denli etkin bir rol oynadığını görmeme bir kez daha imkan verdi.
SETA'nın çıkardığı Ru'ye Türkiye dergisinin kuruluşunun 1. Yıldönümü için yapılan bu toplantı, 'Ortadoğu'da Yeni Bir toplumsal sözleşme arayışı, Tunus ve Türkiye' başlığını taşıyordu.
Arap baharı, İslam ve demokrasi ilişkileri, yeni siyaset algıları, Türkiye ve Tunus'ta anayasa yapım süreçleri gibi konuların tartışıldığı bu toplatıda dikkat çekici olan hususlardan birisi gerek Türkiye'ye gerek SETA'ya verilen önem ve anlamdı.
Türkiye heyetini ilk gece Tunus Dışişleri Bakanı ağırladı. Toplantı açılış konuşmasını Tunus Başbakanı Hammali Cibali yaptı. En önemlisi Tunus'un iktidar partisi Ennadah'ın efsane lideri, demokrasi, İslam ve özgürlük ilişkileri konusunda önde gelen düşünürlerden birisi olan Raşit Ganuşşi bu toplantı bir konuşma yaptı ve soruları yanıtladı.
Sözünü ettiğimiz yeni seçkin bu çerçevede, bu ilişilerde ve bu dil içinde kendisine önemli bir yer bulduğunu, çoğulcu bir siyaset arayışının taşıcısı olmaya soyunduğu söylemek gerekir.
Türkiye'yi yönetmeye aday olan da bu seçkindir?
Ve yeni siyasi dil yeni Türkiye'nin önemli unsurlardan birisi olmaya adaydır.
Ali Bayramoğlu*Yenişafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.