Akil insandan Gezi eylemcilerine şok küfür!
İşte yazıdaki o bölüm..
"POLİS BENİ DÖVDÜ!
Şu hâle bakın; Adam “yüzde 70 oy” almış ama ona “İstifa et” diyorlar... Verecek tek bir cevap var; “Erkeksen, maçan sıkıyorsa, yüzde 70 oy sen al, sen iktidar ol!”
Değilse, kes sesini!..
Hem “Demokrasi” diyeceksin, hem “Demokratik tepki hakkımı kullanıyorum” diyeceksin, hem de polise taş ve molotof atarken yüzünü “maske” ile gizleyeceksin!..
Ulan “köpek oğlu köpek!”
Ulan p...!
Ulan kaltak!..
“Demokratik hak”ların “taş”larla, “mo-lotof”larla, “tabanca” ve “bıçak”larla istendiği nerede görülmüş?.
Hem saldırıyorsun, hem de “Anneee!.. Polis beni dövdü” diye ciyaklıyorsun!..
Polis niye dövdü seni?..
Nerede dövdü?..
“Çay bahçesi”nden dönerken mi dövdü, yoksa “kütüphane” veya “piknik”ten dönerken mi?...
Ulan, yolda yürüyen adamı polis niye dövsün, niye tazyikli su sıksın?
Senin ne “b.k” işin vardı orada?..
“Taksim provokatörlerini kışkırtanlar”dan birisi, evet Mehmet Ali Alabora; oynadığı “İş Bankası’nın reklâmı”nan “2 trilyon lira” almış, iyi mi?...
Bu mu acı, bu mu çile?..
Bir başkası ise, “eylemcileri kışkırttıktan sonra”, soluğu Bodrum Alaçatı’da almış!..
Evet, Halit Ergenç’ten söz ediyorum...
Hani şu, “toplumda büyük tepki”ye yol açan Muhteşem Yüzyıl dizisinin “Sülüman”ı vardı ya, işte o Halit Ergenç!.. Malûm; kendisi, “bölüm başına 65 milyar lira” alıyor!..
Artık, birilerinin “Taksim organizatörleri”ne dağıttığı “2 milyon dolar”dan Ergenç’in payına da düştü mü, düştüyse ne kadar düştü, orasını bilemem!..
Bildiğim şu ki;
“Provokatörlerin” en önünde yürüyen işte Halit Ergenç, şu anda eşi Bergüzar Korel, 3 yaşındaki oğlu Ali ve kayınvalidesi Hülya Darcan’la birlikte Bodrum Alaçatı’da “deniz sefası” sürmektedir, iyi mi?..
Şimdi, sormaz mıyım;
Bunlar mı “toplumun acıları”na yakın duranlar?...
Bunlar mı, bu uğurda “acı”lar çekenler?
Bunlar mı “kaygılı” olanlar?..
Ervahına yuh olsun!..
Bunlar var ya, bunlar;
O “gösteri”leri yapıyorlar, o “ilân”ları veriyorlar ki, “saltanat” sürdükleri, “bu ülkenin kaymağını yedikleri” açığa çıkmasın!..
Kalkmışlar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı “nefret dili” kullanmakla suçluyorlar...
Ulan, siz ne yapıyorsunuz?
Farzedelim ki, Erdoğan “nefret dili” kullanıyor!.. Peki, siz ne yapıyorsunuz?.. Siz, “nefret”in “dil”ini değil, yıllardır “eylem”ini yapıyorsunuz?..
“Nefret kusuyorsunuz!.. Kin kusuyorsunuz!..
Şiddet kusuyorsunuz!”
Ekmeğini yediğiniz topluma ve onun “değer”lerine zerre kadar saygınız yok!..
“Tahammülsüz”sünüz!..
Tepeden-tırnağa; “kin, nefret, şiddet ve hiddet” yüklüsünüz!..
Ve her fırsatta, içinizdeki nefreti “ey-lem”lerle kusuyorsunuz...
Siz var ya siz;
Sadece Türkiye’de değil, Brezilya’da da, Mısır’da da “nefret eylemleri” düzenliyor ve “halka karşı savaşıyorsunuz!”
Sizi gidi “halk düşmanları” sizi!..
Ama, “maske”leriniz düştü!..
Sizi iyi belledik, iyi tanıdık!..
Bundan sonra da;
“Çok iyi belleyeceğiz!”
Kendinizi ifşa etmenize, “ilân” yayınlamanıza hiç gerek yoktu!...
Çünkü biz, sizi zaten tanıyorduk!..."
Hasan Karakaya / Akit
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.