Arap-Kürt savaşı

Arap-Kürt savaşı
'Arap- Kürt savaşı' ifadesi yeterince ürkütücü. Ancak daha şimdiden bu ifade medya diline yerleşti bile.

Özgür Suriye Ordusu ile Demokratik Birlik Partisi PYD adı altında Suriye'de faaliyet gösteren PKK güçleri arasında Halep çevresinde devam eden çatışmaların Arap-Kürt savaşına dönüşebileceğine ilişkin yaygın bir endişe var.

Karşılıklı çatışmalar, öldürmeler, esir almalar, PYD güçlerinin muhaliflere ait askeri üsleri basması ve sonrasında; 'Suriye'de savaşa hazır yüz bin Kürt var. Arap-Kürt savaşı başlarsa devrimi unutun' sözleri aslında her şeyin ne kadar kırılgan, cephelerin ne kadar değişken, krizin ne kadar bölgesel nitelikli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Kuzey Suriye'de oluşan otorite boşluğuna önceden hazırlık yapan PYD ile Baas rejimine karşı mücadele veren muhalifler arasındaki çatışmanın 'yeni bir cephe' açıp açmayacağı tartışmalarını geçelim. Bir değil, iki değil belki onlarca cephe açılacak Suriye'de.

Irak'tan Şii güçlerin, Sünni güçlerin Suriye'ye geçtiği haberlerini hatırlayalım. Herkes kendi safında birleşiyor ve çok taraflı bir savaşın adımları atılıyor.

Suriye'de sadece rejim krizi, Esed krizi, Baas krizi yok artık. Kimlikler krizi var artık. Daha doğrusu, etnik, dini, mezhebi kimlikler üzerinden cepheler inşa ediliyor.

İstediğimiz kadar; 'mezhep savaşına karşıyız, ama dikkat edin' uyarıları yapalım. İstediğimiz kadar 'Arap-Kürt savaşı istemiyoruz', 'Şii-Sünni savaşı istemiyoruz' diyelim..

Oluşturulan ortam ve basiretsizliğimiz Suriye topraklarında adeta bu senaryoyu zorunlu hale getirdi. Karşı olduklarımız, savunduklarımız, umutlarımız ve öfkelerimiz birbirine karıştı.

Bölgeyi iyi okuyanların yaptıkları hataları gördükçe, öngörülerin sığlığına tanık oldukça 'göz göre göre bu hatalar nasıl yapılıyor' diye sormadan edemiyor insan.

Irak'ta yaşananlar bugün Suriye'de olanların temellerini attı. Etnik ve mezhep kimliği üzerinden haritalar oluşturma düşüncesi yaygınlık kazandı. Bölgenin yeniden yapılanmasının motivasyonu özgürlükler olacakken güç hesapları oldu.

Bölgeye yönelik ayrıştırma senaryoları artık dışarıdan gelmiyor, içeriden besleniyor. Yıllardır mücadele ettiğimiz bölgesel dizayn projelerinin aynısı içeriden, bölgenin kendi dinamiklerinden besleniyor. Bugünkü çatışmanın taraflarına, siyasi kimliklerine bakınca geleceğe doğru kendimizi nasıl formatladığımızı şaşkınlıkla izliyoruz.

Suriye meselesi, rejim meselesi olmaktan, özgürlük meselesi olmaktan çıkıp içeride, bölgede ve dünyada çokça tarafı olan karmaşık, içinden çıkılmaz, çözümü yıllar alacak bir meseleye dönüşüyor. Dahası, bölge ülkelerinin iç politik yapısını bile sarsacak bir yangını ateşliyor.

Bunlar sadece korku, endişe değil. Bir yanlış okumanın, zihinlerimizi ısrarla sığlaştırmanın bedelinin ne olabileceğine dair bir kez daha düşünebilme çabasıdır.

Bu yüzden, Arap-Kürt savaşı da çıkar, Şii- Sünni savaşı da. Yakında Sünniler birbiriyle bile savaşa tutuşabilir. Olmaz demeyin..

Güçlü bir inisiyatif gerekiyor. Bir kaç ülkenin, hem kendi hem de bölgenin geleceğini düşünerek harekete geçmesi, ön alması, duruma vaziyet etmesi gerekiyor. Devletlerin inisiyatifini örgütler alıyor çünkü. Örgütlerin yönettiği bir krizden asla çözüm, sonuç çıkmayacaktır.

Farkında mısınız, etnik hesaplaşmaların da mezhep çatışmalarının da toplumsal tabanı hızla genişliyor, güçleniyor.

Bundan daha büyük tehlike olur mu?

İBRAHİM KARAGÜL/ yenişafak

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.