Araplar Neden Namazların Sünnetini Kılmıyor?
"Hıristiyan Araplar neden sünnet kılsın ki?" Anlaşıldı sanırım; namaz kılmanın ırk ile alakası yoktur aksine din tercihi ve tercih edilen dinin değerlerine göre yaşama-yaşamama, emir ve yasaklarını uygulayıp uygulamama ile alakası vardır.
Ama açık değil mi, burada kastedilen Müslüman olan ve namaz kılan Araplar." Doğru ve yerinde bir itiraz; fakat yine bir yanlışlık var; Müslüman Arapların hepsi sünnet kılmıyor mu acaba? Soru sahibi bu yargıya nasıl varmış? Bu sorunun tahmin edilebilir bir cevabı var; hac veya umre vesilesi ile gittiği Mekke ve Medine'de şahit olduğu bazı örneklerden hareketle bunu söylüyor olabilir. O zaman genelleme yapılmamalı. Bütün Müslüman Arapları içine alacak ve son tahlilde itham ifade eden beyanlardan özenle kaçınmalı.
Kısmen cevap kısmen yanlışı tashih ifade eden bu kısa girişten sonra asıl cevaba geçelim; fikri ve fiili planda Efendimiz'in (sas) rehberliğine tabii olarak namaz kılan bir Müslüman'ın sünnet namazlara tavır alması düşünülemez. Bir başka ifadeyle inkar, ret, ayak diretme söz konusu olamaz. Benim de hem bilgim hem de müşahedelerim ikindi ve yatsı namazlarının sünneti konusunda bazı Arap Müslümanların gevşek davrandığı istikametinde. Sebebi; yukarıda ifade ettiğim gibi haşa ve kella! Efendimiz'e karşı gelmek değil; o sünnetlerin varlığını bize bildiren rivayetlerin sıhhatine takılmış olmalarıdır. Tekraren belirtelim; sabah, öğle, akşam ve yatsı namazlarında kılınan ikişer rekatlik sünnetlere takılmayıp ikindi ve yatsıya takılmaları rivayetin sıhhati açısından yaptıkları değerlendirmeler sonucudur.
Hanefi fukahası ağırlıklı olarak ikindi ve yatsı namazı sünnetlerinin Efendimiz (sas) tarafından kılındığı ve ümmetin de kılması gerektiği görüşündedir. Nitekim özellikle Osmanlı coğrafyasında yerini alan Hanefi Müslümanlarda gelenek, bu genel kabul üzerine oturmuş ve teoride sünnet-i müekked veya gayr-i müekked ayırımına gidilse bile pratikte gayr-i müekkedler sünnet-i müekked gibi uygulama alanı bulmuş, ibadet hayatı bunun üzerine şekillenmiştir. "Günde 40 rekat namaz" deyimi bunu isbata yetecek bir delildir.
Yeri gelmişken bir başka açıdan meseleye bakabiliriz; helalı haram, haramı helal yapmamak şartıyla nafile ibadetler türünden olan şeylerde daha fazla ibadete teşvik etmek; sosyo-ekonomik sahalarda insanı yaşamış olduğu toplumla daha çok bütünleştirecek yardımlaşma, dayanışma vb. muhtevaya sahip olan hadislerin kabulünde fukaha farklı bir yaklaşıma sahip olmuştur. Bir başka ifadeyle hadisçilerin meşhur, zayıf, hatta mevzu hadis gibi kavramlarla kategorize ettiği hadislerle amel etmekte bir mahzur görmemişlerdir.
Kısaca izahını yaptığımız bu açıdan ikindi ve yatsı namazlarının sünnetlerini değerlendirecek olduğumuzda karşımıza çıkacak olan sonuç "mutlaka kılınmalıdır" şeklinde olur; çünkü o rivayetler hadis kriterleri açısından sıhhat derecesi amellerin faziletlerine dair olan hadislerle mukayese kabul etmez.
Fakat; ister Arap Müslümanların isterse başkalarının tam da bu aşamada tercihlerine kimse bir şey dememelidir. Zira söz konusu olan Allah ile kul arasında yerini alan nafile bir ibadettir, hesabını herkes kendisi verecektir ve bu ibadeti yapanların da yapmayanların da dayanmış oldukları delilleri vardır.
Gönül ister ki; taklidi imanın vadilerinde dolaşıp şekli ibadet formları ile kendimizi tatmin ettiğimiz bir zaman diliminde bunları tartışma yerine bizleri tahkiki imana ulaştıracak şeylerle meşgul olsak.
Ahmet Kurucan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.