Başbakan talimat vermeseydi ne olacaktı?

Başbakan talimat vermeseydi ne olacaktı?
Bir futbol takımının taraftarı olabilirsiniz ama fanatik bir taraftar olduğunuzda hem kendinize hem takımınıza hem de genel olarak futbol camiasına zarar veriyorsunuzdur.

Bir futbol takımının taraftarı olabilirsiniz ama fanatik bir taraftar olduğunuzda hem kendinize hem takımınıza hem de genel olarak futbol camiasına zarar veriyorsunuzdur.
 
Yiğidi öldür ama hakkını yeme denir.
 
Geçen hafta Trabzon-Fenerbahçe maçında yaşanan rezalette Trabzonsporlular haksızdı.
 
Ama pazar gecesi Şükrü Saracoğlu'nda yaşanalar da Fenerbahçe taraftarının bu ülkeye yaşattığı bir rezaletti.

Şampiyonluk Galatasaray'ın hakkıydı. Kupayı kaldırmak da... Şampiyonluğu hak ettikten sonra hak eden takıma kupayı vermemek de ne demek? Bu nasıl bir fanatizm?
 
Taraftar ne kazanıyor?
 
Bu ülkede futbol takımları hak ettiği şampiyonluk kupasını alabilmek için başbakanı aramak zorunda kalıyorlarsa orada sorun büyük demektir.

Başbakan talimat vermese, emniyeti harekete geçirmese fanatik taraftarlar yüzünden şampiyon takım kupasını alamayacak. Bir Fenerbahçeli olan Başbakan da fanatik davranıp duruma müdahale etmese ne olacaktı?

Gerçekten "Bu nedir ya?.."
 
Herkes her zaman başbakanı arayıp talimat vermesini isteyemeyebilir değil mi?
 
Taraftarın fanatizmini anlamakta güçlük çekiyorum.
 
Bir takım şampiyon olduğunda sportif gelirleri artıyor, morali yükseliyor, ayrıca yurtdışına özellikle Avrupa'ya kapılar açılıyor.
 
Peki bütün bunlar taraftarı fanatizme varan derecede nasıl sevindiriyor ya da üzüyor?

Yani futbol takımı ve yöneticileri kazanırken taraftar neyi kazanıyor?
 
Evet, soru bu.
 
Akıllı olun lütfen
 
Takımı kazanınca taraftar moral kazanıyor ve rakip takım taraftarlarına "Nasıl çaktık ama" diyebilecek bir pozisyon kazanıyor. Takımı kazanınca taraftarın kazandığı şeyin hepsi bu. Üstelik taraftarın bu sevince ortak olmak için bile para ve zamanını harcaması gerekiyor!
 
Beyler, akıllı olun lütfen.

Fanatizme gerek yok.

Futbolu bir eğlence olarak görün ve asla fanatiği olmayın! Görmüyor musunuz, biber gazını, polis dayağını siz yiyorsunuz, maç seyretmek için cebinizden para harcıyorsunuz, kazanan başkası oluyor?
 
Yenince sevinmesini, yenilince takdir etmesini öğrenmelisiniz. Yoksa bir maç sonrasında ya da sırasında fanatizmin kurbanı olduğunuzda, yanınızda ne takımınızı ne o çok sevdiğiniz futbolcuları bulursunuz.
 
Siz söyleyin, yanlış mıyım?
 
Hayat için en büyük tehdit trafiktir...
 
Trafiğin yoğun olduğu şehirlerde otomobiliniz ile ya da yaya olarak trafiğe çıkmak çok büyük bir risk. Düşünün bir otoyolda binlerce araç, aynı yolda ve binlerce ayrı sürücü... Kimisi gece iyi uyumamış olabilir, kimisi akşamdan kalmadır, kimisi serseri ruhludur otomobili ile otobanda s çizmek en büyük hobisidir.
 
Trafik hayatımızı kolaylaştırıyor ama bizler bu kolaylığa böyle büyük riskler altında ulaşıyoruz. 2001-10 arasında 45 bin civarında insanımızı trafik kazalarında kaybettik. 1 milyon 500 bin insanımız da yaralandı ve bunların çoğu sakat kaldı.
 
Madem bu riski insan oluşturuyor, azaltacak ve hatta yok edecek olan da insandır. O halde bu konudaki telkin ve tavsiyeleri dinlemek gerek. Yarın, Ankara'da trafik sorununa çözüm arayacak 'Karayolu Trafik Güvenliği Sempozyum ve Sergisi' başlıyor. Zaman ayrılması gereken bir faaliyet diye düşünüyorum.(Yer, ATO Kongre Merkezi.)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.