Ben darbeci olsaydım!
Çağrıştırdığı tüm tehdit ve baskılar, hukuksuzluklar, mağduriyetler ve dökülen gözyaşlarıyla 28 Şubat silahlı faşizminin hatırası yine karşımızda.
28 Şubat öyle bir yıkım öyle bir ihanetti ki...
Zarara uğramamak ve işini kaybetmemek için insanlara inanmadığı bir şekilde yaşamayı ve inanmayı dayatan bir zorbalık süreci.
Tüm kamu görevlilerine ve halka ikiyüzlülüğün silahla dayatıldığı bir lanetli vetire.
Ya istikbaline kıyacaksın veya ikiyüzlü olup ulusalcı gözükerek psikiyatri kliniklerinin müdavimi olacaksın.
O kadar çok karakter katliamı yapıldı ki.
Bu cinneti gazetecilerden çok kamu görevlileri bilir.
28 Şubat şeytanlığının sorumluları, ruhlarını hapiste teslim etseler, uğradıkları psikolojik travmayla ziyan olan nice ailelerin ve çocukların hakkını ödeyemezler.
28 Şubat eğitim sistemini faşistleştirdi, öğretmenlere ulusalcı faşizm esvabını zorla giydirdi.
Sistem hâlâ kendine gelemedi.
Bürokrasiyi ve hiyerarşiyi felce uğrattı.
Asla vazgeçmez
Devletin sivil demokratik güçleri olan mülki amirleri/savcıları/hakimleri/polis şeflerini bypass etti. Saydığım meslek gruplarında 'asker sendromu' hâlâ hissedilmektedir.
İstihbaratı yozlaştırdı ve güdükleştirdi. MİT ve EGM askere tabi oldu. İstihbaratta strateji, önem, hedef ve takip gibi olguların içini dolduran asker oldu.
Kontrol dışı istihbarat ünitelerinde antidemokratik faaliyet hâlâ devam ediyor. İzmir'deki askeri casusluk skandalı bile bunun nişanesi.
Darbeci, zamanı gelince "şah çekmek"ten asla vazgeçmez.
Belirleyici 3 kriter vardır:
Birincisi darbe ekibi içinde "müdahalenin gerekliliği" konusundaki görüş birliğini yıllara sâri olsa bile kesintisiz devam ettirebilmek, savcılara ve sivil makamlara kapalı istihbari ve kozmik alanların mevcut olması. (Var.)
Komuta kademesi nihai önem arz etmez.
Sonuçta generallerin büyüklüğü, emrettiği binlerce askerin taşıdığı silahların gücü sayesindedir.
İkincisi memleket yönetimini klasik bir darbeyle üstlenme hususunda siyaset ve medyada alenen veya gizli yardımcılar ve iş bitince bağlılıklarını bildirecek "dost unsurlar" var mı? (Var.)
Az da olsa darbeye göz kırpan halk kitlesi var mı? (Var hem de az değil.)
Üçüncüsü ve bence en önemlisi, aydınların, savcıların ve siyasetçilerin geçmişte yaşanan darbecilere karşı tavrı nedir?
Ben darbeci olsam özellikle buna bakardım.
On yıllar boyu ilk kez darbecileri yargılama imkanı bulabilen bir ülkede, özellikle siyaset ve medyadadarbenin/darbecilerin/müzahir sivil unsurlarının işlediği vahim suç tartışmaya açılabiliyor mu? (Evet.)
Adalet bekliyor
Bu suçun cezasının verilmesi hususunda siyaset ve medyada affedici/uzlaşmacı/sorumluluk azaltıcıeğilimler var mı? (Evet.)
Darbe ekibi başarısız olup yakalandığında acıyanlar, yargılamanın rövanşa dönmemesi gerektiğini söyleyerek tutuklamaya ve ağır cezaya karşı çıkacak insanlar var mı? (Evet.)
Varsa af veya davanın ortadan kalkması her zaman mümkün demektir.
2050 yılı bile olsa darbe riski vardır.
Tavrınız ve kanunlarınız caydırıcı değilse denemekten neden vazgeçsinler?
Zira tüm darbeciler giriştikleri işin ağır bir suç olduğunu bilirler ve cezasını baştan kabullenirler.
Darbecilerin peşinen kabul ettiği cezayı siz veremiyorsanız, felaketlere hazır olmalısınız.
Darbeyi etkili ve tenkil edici şekilde cezalandıramıyorsanız, yeni darbelere hazırlıklı olmanız gerekir.
Zira darbeyi layıkıyla cezalandırmayan bir devlet, darbe mağdurlarını umutsuzlukla zulme ve faşizme ram olmaya iter.
Suç işleyen bir güç sistemini cezalandıramıyorsanız, sonunda ona tabi olursunuz.
28 Şubat adalet bekliyor.
Bu cinnetin askeri ve sivil sorumluları ağır bir şekilde cezalandırılsın ki, suçluluğun bu toplumda imtiyaz olmadığını görelim.
Bu millet siyasal mülahaza konusu yapılmadan yıllar sonra bile olsa darbecilerin cezalandırılabileceğini görsün ki, hukuk ve demokrasinin gücüne inansın.
Hukukun gücünü görmeyenlerin gözünde darbenin gücü her daim diri kalır.
Gültekin Avcı*Bugün
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.