Bir İnsanı Tanımak...

Bir İnsanı Tanımak...
Dünyanın içinde, insan sayısı kadar dünya daha var. Bu dünyaların her biri soru işareti olarak karşımızda duruyor.

Sözgelimi ağaçları tanırsınız; çiçek açar, meyve verir, yaprak dökerler. Peki, bir insanı tam manasıyla tanımak mümkün müdür? Yıllarca beraber olursunuz da, sonra öyle bir şey yapar ki, şaşırır kalırsınız. Yazık dersiniz, tanıyamamışım.

Biliyoruz ki, hiç kimse kendisini sonuna kadar saklayamaz. Bir gün, gerçek mizacını mutlaka ele verir. Sarımsağı gelin etmişler de, kırk gün kokusu çıkmamış. Devamı yok.

Çok sayıda güzel insan tanıdım, fakat ne kadar tanıdım, işte orasını bilemiyorum. "Başkalarının derinliği" diye bir şey var. O sularda yüzüyor veya yüzmeye çalışıyor, lakin derinliğini göremiyorsunuz.

Orhan Okay, hocası Nurettin Topçu'yu anlatırken, "hiç olmazsa tanıyabildik mi" diye sorup devam eder: "Onda anlamakta güçlük çektiğimiz, yaklaşamadığımız bir taraf vardı." (Silik Fotoğraflar, Sayfa 25) Galiba böyle. Bir noktadan sonra, insana yaklaşmak pek mümkün olmuyor. Hele büyük insanlara, hiç.

Denilir ki, bu dünyanın en güzel iki kokusu, bebek ve eski kitap kokusudur. Bunlara, dost kokusunu da ilave etmek isterim. Sözgelimi, Muzaffer Serkan Aydın'la karşılaştığımız vakit, ondan gelen dost kokusunu hemen aldım. Bu kokuyu gördüm bile diyebilirim. Burada, belki de bir ilhamdan veya yüksek kaderden bahsediyoruz. Fakat çoğu zaman, hatta her zaman, işler ve ilişkiler bu denli kolay yürümüyor. Süheyl Ünver'den ödünç alarak, 'yüksek kader' deyişim bundan.

Dost kokusuna rağmen, Muzaffer Serkan Aydın'ı ne kadar tanıyorum, tanıyabildim? Elimde, ipucu olarak, sadece şu söz var: İnsan, taştan pek, gülden naziktir.

Bir insanla tanışmak, tanış olmak, hatta onu anlamak; o insanı tanımak anlamına gelir mi? Elbette gelmez.

Sufiler, "ilk hatır önemlidir" der. Şimdilerde buna, "izlenim" diyoruz. Dünyanın hatır üzerine kurulu olduğunu düşünürsek, izlenim, bir anda anlamını yitiriyor.

O ilk karşılaşmada, gözümüzün tutması, birinci şarttır. Göz tutar, gönül ısınır. Öte yandan, ilahi ölçü, kırkta birdir. Muhtemelen, kırk kişiyle tanışıyor, bir kişiyle dost oluyoruz. "Bir gül için bin dikene su vermek" gibi bir şeydir bu...

Sonuç itibariyle, dost da olsanız, kırk yıl birlikte de yaşasanız, bir insanı ne kadar tanıyabilirsiniz? Artık çözdüm, bütün hususiyetlerini biliyorum, diyebilir misiniz? Kendi adıma, evet, diyemem. Tanıdığımızı sandığımız kişiyi bazen tanımakta zorlanırız ya, aslında bu, bütün meselenin özüdür, özetidir.

Biz şehirliler, her sabah, sivri uçlu insanlar olarak evden çıkıyor ve akşama kadar birbirimizi acıtıp duruyoruz.

İnsan olmanın basit ve ince özellikleri bile, artık meziyet sayılıyor. Böyle bir devirden geçiyoruz. İnsan ilişkileri dahil, her şey doğal mecrasından, yani aslından uzaklaşıyor. Adeta, hep birlikte yalnızlık çekiyor; toplu bir burukluk yaşıyoruz. Hayatımıza her gün yeni insanlar giriyor ve hızla çıkıp gidiyorlar.

Hesaplar ve hayatlar günübirlik olunca, öncelikler sıklıkla değişince, ilişkiler de uzun soluklu olamıyor. Bir insanla kalbî münasebet kurmak, neredeyse mucizelere kalmış görünüyor.

Yunus Emre, "Derya benim katremdir / Zerreler umman bana" diyor. İnsanın derinliğini yahut karmaşasını, bu dizelerden daha iyi ne anlatabilir?

Evet, insan kısım kısım, yer damar damar. İnsanları yakından tanıdıkça, kiminin altını, kiminin üstünü çizmek zorunda kalıyoruz. Aslına bakarsanız, 'yakından tanımak' da meseleyi çözmüyor. Birlikte olduklarımızla ilgili bunca şaşkınlığı, bunca üzüntüyü, onları yakından tanıdığımızı sandığımız için yaşıyoruz.

Belki de bundan dolayı, hiç kimseyi yakından tanıdığımı iddia edemem, edemiyorum. Sadece kendimi tanımaya çalışıyorum. Henüz ciddi bir gelişme kaydettiğimi söyleyemem.

Ne yazarsak yazalım, eksik kalıyor, yeterli olmuyor. Tesellim ise şu: İnsanları tanımak da ancak bu kadar olabiliyor.


İbrahim Tenekeci

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.