Boşanmanın Psikolojik Sonuçları

Boşanmanın Psikolojik Sonuçları
Toplum tarafından kutsal bir kurum olarak kabul edilen ve ideal olarak ölüm ayırana kadar sürdürülmek üzere başlanan evlilikte, aksayan yönlerin eşler tarafından giderilememesi sonucunda ayrılıklar ve boşanmalar olmaktadır.

 Ailedeki tüm bireylerin sağlık ve iyilik halleri, karı-koca ayrılması, boşanması ve yeniden evlenmesi gibi durumlarda büyük ölçüde etkilenir.

Ölüm ayırana kadar birlikte yaşamaya karar vermiş bu bireylerin ayrılmasını etkileyen nedenler nelerdir? Bunları genel başlıklar halinde şöyle özetleyebiliriz:

1- Toplumsal ve kültürel değişimler ve bunların aile üzerine olan etkileri.

2- Aşırı kentleşme. Kırsal kesimde aileyi bir arada tutan maddî ve mânevi bağların kent yaşamında azalması sonucunda kentlerde boşanma daha sık görülmektedir.

3- Özgürlük anlayışındaki değişim sonucu, geleneksel görev ve bağlılık duygularında azalma.

4- Dini kurumların evlilik üzerindeki baskısının azalması.

5- Cinsel yasakların azalması ve gebeliği önleyici yöntemlerin uygulanmasıyla çocuk sayısının düşmesi. Çocuk sayısının fazla olması durumunda, evliliğin sonlandırılması eşlere oldukça güçlük çıkarmaktadır.

6- Evlilik öncesi ilişki kurmanın günümüzde daha kolaylaşmış olması.

7- Kadının toplumsal yaşama aktif olarak katılımı, kadın haklarının artışı ve kadının eğitim düzeyinin yükselmesi. Kadınların toplumsal yaşama katılmaları sonucu meslek sahibi olan ve eve gelir getiren kadınlar, kötü giden ilişkilerini sürdürmeyip daha kolay bozabilmektedir.

8- Kişinin özgürlüklerinin artışına paralel olarak boşanmayı kolaylaştırıcı yasaların ortaya çıkışı. Boşanmanın kolaylaşmasıyla anlaşmazlığa düşen çiftler en son başvurulacak çözümü ilk önce düşünmekte, belki ufak bir çabayla yürüyebilecek olan evlilikler de boşanmayla sonlanmaktadır.

9- Eşlerin kişilik yapıları ve ruhsal durumlarına göre değişen beklentiler.

Nedeni ne olursa olsun boşanma toplumsal bir gerçektir. Acaba Türkiye genelinde toplam boşanma sayısı ve bu sayının bölgelere göre dağılımı nasıldır?

2007 yılında boşanan çiftlerin sayısı:

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun en son verilerine göre ülkemizde boşanma oranları % 3,5’lere ulaşmıştır. 2005 yılında 95895 çift boşanırken; 2006 yılında bu sayı 93489’a düşmüştür. 2007 yılında ise bu sayı 94219 olmuştur.

2005 yılında % 1.33 olan kaba boşanma hızı, 2006 yılında % 1.28 iken, 2007 yılında % 1.34’e yükselmiştir.

Boşanma sayısı ve boşanma hızı:

BOŞANMANIN KARI-KOCA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Boşanma eşler için mutsuz giden bir evlilikten kurtulma olsa da, sonuçta ailenin yıkımı demektir. Boşanma, eşleri hem ekonomik hem de duygusal yönden sarsmakta, toplumsal durumu etkilemektedir.

Boşanma öncesi dönemde eşlerde duygusal boşanmanın ilk belirtisi olarak düş kırıklığı görülmektedir. Eşler bu dönemde birbirlerine mutsuzluklarını belirterek sık sık tartışmaya başlarlar. Eşler arası ilişkinin bozukluğunun hissedilmesiyle birlikte korku, üzüntü, öfke ve suçluluk duyguları oluşur. Evlilikte sıkıntının yaşandığı erken dönemlerde kişilerde kaygı bozukluğu, depresyon, ülser, migren ve mutsuz bir ilişkiyi yaşamanın vermiş olduğu diğer sağlık problemleri ortaya çıkar.

Boşanma ilk yıl için oldukça streslidir. Kişiye yakın olan birinin ölümünden sonra veya kendisinin ölümcül bir hastalığa yakalanması sonucunda geçirilen duygusal aşamalara benzer. Hem erkeklerde hem de kadınlarda kendine güvendeki azalma, gerçeği reddetme, kontrolün yitirilmesi, kendini insanlardan ayırma ve yalnızlık duyguları yaşanır; yorgunluk, halsizlik, depresyon gibi yakınmalar görülür. Yapılan çalışmalar, evli kişilerle kıyaslandığında ayrılmış olanların hastalıklara daha fazla yakalandığını; yine boşanmış erkeklerde evli erkeklere göre beş kat daha fazla ruhsal bozukluk saptandığını; intihar riskinde artma, hastalanma, şiddete uğrama oranında artış olduğunu göstermiştir. Boşanmış kadınlarda da evli kadınlara göre üç kat daha fazla ruhsal bozukluk saptanmıştır. Boşanmadan en zararlı çıkanın genellikle kadın olduğu söylenebilir. Boşanan anneyi, geçim zorluklarının üstesinden gelmek için çabalamak ve çocukların bakımı gibi zor görevler beklemektedir.

Boşanmadan yaklaşık iki yıl sonra çiftlerin çoğu evliliklerindeki bozulmaya kendilerini alıştırmakta ve yeni yaşamlarında yeni bir dengeye ulaşmaktadır. Yeni arkadaşlıklar kurma, toplumsal etkinliklere katılma, yeni kimlik oluşumu, kendine güvenin kazanılması ile yeni bir yaşam biçimi gelişir.

BOŞANMANIN TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Bir ailenin yakın çevresi, o aileye ve özellikle çocuklara etkide bulunan kişiler ve gruplardır. Yakın çevre denilince ilk aklımıza gelenler komşular, akrabalar ve öğretmenlerdir. Çevrenin aile üzerinde etkisi büyüktür. Bu etkiler hem boşanma öncesi hem de sonrası dönemlerde rol oynar.

Önceleri evli kişiler, çevrenin ve geleneklerin baskısını her an üzerlerinde hissederlerdi. Evlilikler sürekli dış çevre tarafından gözetlenir, boşanan eşlere kötü gözle bakılırdı. Çevrenin baskısıyla boşanma en son düşünülen, en son başvurulan çözüm yolu idi. Eşler kendi mutsuzlukları pahasına da olsa evliliklerini sürdürmek zorundaydılar.

ÇOCUKLAR BOŞANMAYI NASIL ALGILAR
Çocukları en uzun süre etki eden, kişiliğini yönlendiren en önemli kurum ailedir. Boşanan eşler bazı durumlara dikkat etmezlerse çocuk boşanmayı büyük bir felaket duygusuyla karşılar, kendisinde uyum ve davranış sorunları görülür. Çocuk aile içi gerginliklere ve çatışmalara şahit olursa bu durumun sorumlusu kendisiymiş gibi düşünür ve suçluluk duyar. Bu durum çocuk için bir travmadır. Hissettiği sıkıntıyı sözlerle anlatamadığı zaman farklı davranışlarla dışarı yansıtır. Bu durumu en olgun şekilde karşılayan çocukta bile, aşırı tepkisellik, arkadaşlarıyla sorunlar, okuldan kaçma, içe çekilme, tırnak yeme, uyuşturucuya yönelme, sık hasta olma, nedensiz ağlamalar, mutsuzluk, psikosomatik belirtiler, kusma, konuşmama, kekeleme, kendine güvensizlik, tikler gibi davranış problemlerinden birisi ya da birkaçı görülebilir. Bu nedenle aileler çocuğun boşanmanın sorumlusu olmadığını; ayrılsalar da anne ve babalıklarını devam ettireceklerini çocuğa kendileri konuşarak anlatmalıdırlar. Ayrıca belirsizlik durumları çok uzun süreç şeklinde yaşanmamalıdır. Anne baba ne kadar çabuk karar verirlerse çocuk için o kadar iyi olur. Bu durumu ilginç bir örnekle anlatmak isterim:

Çalışkan bir öğrencinin uzun zamandır derse katılmaması, arkadaşlarıyla konuşmaması, hiç sesini çıkarmaması öğretmeninin ilgisini çekmişti. Evde de konuşmamaya başlamıştı. Bu durum anne ve babanın ilk kavgalarına şahit olduğunda babası evden ayrıldığı zaman başlamıştı. Ben onun anne babasının ayrılmasına engel olmak için böyle bir yol geliştirdiğini anladım. Bu suskunluk durumu babasının geçici de olsa eve dönmesine, ilginin kendi üzerine yoğunlaşmasına neden oluyordu. Evde ve okulda suskunluğunu iki yıl kadar sürdürdü. Terapi sonunda anne babasının ayrılığını kabul edip, birleştirme çabalarından vazgeçti. Yatılı okulu kazanıp ebeveyn sorumluluğunu taşımaktan vazgeçince konuşmama sorunu bitti. Bu olay bana çocukların aile içi etkileşimde kendilerine ne kadar büyük bir duygusal yük verdiklerini gösteren ilk örnekti.

Boşanma sürecinden, zarar görmeden geçmek isteyen bir aile hem kendileri hem çocukları için danışma hizmeti almalıdırlar. Çocuklar çatışmalı bir hayatın içinde yaşamaktansa ebeveynle tek tek zaman geçirmeyi tercih edebiliyorlar. Fakat bu durumu sağlamak için evlenme hazırlığından daha fazlasını boşanma durumunda yapmak gerekiyor.

Boşanan çiftlerde çocuk hem anne hem baba ile görüşebilmelidir. Her iki taraf ya da onların çevreleri, karşı tarafa yönelik yıkıcı eleştirilerle çocuğu yıpratmamalıdır. Bu son derece ilkel ve çocukça bir yaklaşım şekli olup, kendi kendine yeterli olamayan, özgüveni olmayan kişilerin yapabileceği bir davranış şeklidir. Eğer ana babadan birinde sevgi ya da ilgi eksikliği yoksa, çocuğun onlardan birini diğerinden üstün tutmaması hedeflenmelidir. Aksi halde ileri dönemde çocuğun ruhsal gelişimine kalıcı darbeler indirilmiş olabilir.

Her anne baba için çocuklarını kendilerine göre daha iyi koşullarda büyütmek, kültürel açıdan daha donanımlı, olumlu ve uygar olmasını sağlamak birincil hedeftir. Bu hedef elbette ki, boşanma sonrasında da geçerlidir. Bu nedenle hem anne hem babanın her türlü görünüm, davranış ve düşünceleriyle çocuklarına örnek olmaları gerekir. Çocuk anne ya da babayı yeterince göremez ya da yeterince örnek almak istemezse uygunsuz veya yanlış kişileri örnek alabilir.

Hâkim boşanma sonucu çocukları annenin ya da babanın yanına vermektedir. Çocuk daha az gördüğü, ebeveyn ile geçireceği vakti hayal etmekte, o ana ait görüntüler çocuğun rüyalarını süslemektedir. Bu sebeple ebeveynle geçirilecek zaman çocuk için doyurucu olmalıdır. Bu, çocuğun her istediğinin alınması şeklinde maddî yönde düşünülmemelidir. Çocuğun ebeveynle daha çok ve kendisine hitap edebilecek bir şekilde konuşması, çocuğun sorunlarıyla ilgili konularda dertleşmesi, kaliteli zaman geçirmesi gereklidir. Çocuk anne ve babası ile gurur duyabilmelidir.

Çocuğun yanında bulunduğu anne veya babasından bir süreliğine alınması ve birlikte yapılabilecekler için çocuğa verilen sözler tutulmalı, yerine getirilemeyecek sözler verilmemelidir. Çocuğa söylenen buluşma saatlerine uyulmalı, buluşma unutulmamalı, gecikme olacaksa mutlaka daha önceden çocuk ve evdeki ebeveyn haberdar edilmelidir.

Ebeveyn hiçbir şekilde çocuğa yalan söylememeli, çocuğun güvenini sarsmamalıdır. Ayrılan ana baba birbirine düşmanca davranmamalı, birbiriyle çocukları hakkında konuşabilmeli, en azından çocuğun yaş günlerinde bir arada bulunmalıdırlar. Anneler veya babalar gününde, kendi gururlarını bir yana bırakıp, medenice çocukla birlikte çıkarak hediye almalı, tebrik kartı ya da telefonla birbirlerini kutlamalıdırlar. Çocukların da gelecekte, kendileri gibi, mutsuz evlilikler yaparak boşanmamaları için çalışılmalıdır. Bunun için her iki tarafın da birbirlerinin hatalarını affetmesinin bir büyüklük olduğu gerçeği çocuklara aşılanmalıdır. Çocukların karşı cinse ve evliliğe olumsuz bakmamaları için çaba harcamalıdırlar. Üzüntüleri, öfkeleri, kıskançlıkları kaygıları çocuğa yansımamalı, suçluluk hissi verilmemelidir. Anne babanın ikisi de çocuğu takip etmeli, yalnızlık duygusu yaşamasına engel olmalı, duygularını anlamalı, daima ulaşılabilir mesafede olduğunu hissettirmelidir.

Sonuç olarak anne babalar boşanma duygusunun yarattığı olumsuzluklarla ne kadar çabuk baş edebilir, hayatlarını düzene koyabilirlerse çocuk için de yeni hayat tarzlarına uyum o kadar çabuk olur.


KAYNAKLAR
1 Nazlı Merey, İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı.
2 TÜİK: Türkiye Cumhuriyeti İstatistik Kurumu.

3 Prof. Dr. Dursun Gökdağ, Aile Psikolojisi ve Eğitimi.
4 Başarer Sezer, Çocuk Ergen Psikiyatristi.

5 Prof. Dr. Tarhan Nevzat, Son Sığınak Aile.



Leyla Arslan
Uzman Psikolog

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.