BU GÜN MEKKE’NİN FETHİNİN 1332. YIL DÖNÜMÜ!
Bu gün İhlas suresinde Rabbimizin doğurulmadığını ve kimseyide doğurmadığını belirtmesine rağmen onun bu mübarek sözüne rağmen Hz.İsa(A.S.)nin sümme haşa Allah(C.C.)’ın oğlu olduğunu söyleyenlerin akla gelebilecek her türlü maddi ve manevi zarara sebep olacak şekilde kutlayacakları yılbaşının aksine Peygamberimiz Hz. Muhamed(S.A.V.)’in doğup büyüdüğü ve “Seni Dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum, beni zorlamasalardı asla seni terk etmezdim “dediği Mekke’yi Mükerreme’nin Peygamberimizin komutasındaki İslam ordusu tarafından fethedilişinin 1332. Yıl dönümü.! *Ezel ve ebet olan Yüce Rabbimizin kelamı olan yüce kitabımız Hz. Kuran-ın Enbiya süresinin 107.Ayeti Kerimesinde ”Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik”diye övdüğü Nebiler, Nebisi Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in doğup büyüdüğü, kendisine Peygamberliğin geldiği, sayısız güzel hatırasının bulunduğu şehirden hicretinden 8 yıl sonra 10 Bin kişilik Ordusuyla fethiyle şehri müşriklerden Rabbimiz adına yapıtırılan yeryüzündeki ilk mabet olan Kabeyi muazzamayı ise putlardan kurtarmıştı. Bu konuda çeşitli kaynaklarda verilen bilgide ”Hicretin sekizinci yılında, İslâm dini olanca haşmetiyle etrafa yayılmıştı Bir taraftan İslâmın en büyük düşmanlarından biri olan Hayber ve civar Yahudileri Medine İslam devletinin egemenliği altına alınmış, diğer taraftan en büyük bir fetih ve zafer olan “Hudeybiye Anlaşması” yapılmış. Bir başka taraftan o zamanın koskocaman Bizans İmparatorluğuna”Müte Harbiyle” gözdağı verilmişti Bütün bunlar, İslâmın ve Müslümanların önüne geçilmesi imkânsız büyük kuvvet haline gelmiş olduğunu gösteriyordu. Yüce Mabud’umuzun Müslümanlara bahşettiği bu ulvî ve mukaddes maksadın fiilen tahakkuk’unun zamanı gelmiş ve gerekli imkânları Cenâb-ı Hak kendisine inanlara bahşetmişti. Bu mukaddes sonucun alınmasına engel olan tek şey Müslümanlarla müşrik arasında yapılan “Hudeybiye Anlaşmasıydı.” Müslümanlarla, müşrikler arasındaki bu anlaşmaya göre Müslümanlarla müşrikler on sene birbirleriyle harp etmeyecek ve anlaşmayı bozmayacaklardı Ahde vefanın zirvesi olan Nebiler,Nebisi efendimiz bu kutsal maksatlada olsa ahdini bozup müşrikler üzerine yürümeyi düşünmüyordu Kalplerimizin en ince noktasında olan, gönlümüzden geçen her şeyi bilip cevap veren büyüklerimizin” Kula şah damarı kadar yakın” olduğunu belirttiği Rabbül Alemin olan Yaratıcımız Sevgili Resûlünün de kalbinden geçen bu ulvî arzuyu biliyordu Zaten ona bu gayesini tahakkuk ettireceğini daha iki sene evvelinden de haber vermiş, müjdelemişti Çok geçmeden, Cenâb-ı Hak bu kutsal sonucun alınması için gerekli olan sebebi yaratarak Hudeybiye Anlaşmasına göre Kureyş'in dışında kalan kabilelere Müslümanlar ve Müşrik Mekkeli’ler arasında istediği tarafın himâyesine girebilme hakkı tanınıyordu Bu haktan faydalanmak isteyenlerden Huzâa Kabilesi Hz Resûlullahın himayesine girerek Müslümanlar tarafında yer almış, Benî Bekir Kabilesi ise müşriklerin himayesini kabul ederek onların tarafını tutmuştu Bu iki kabile arasında uzun zaman devam edip gelen bir düşmanlık, bir husumet vardı Tarihi vesikalarda bulunan bilgilere göre eskiden beri Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalip ile anlaşmalı ve müttefik bulunan Huzâalılar Hz Resûl-i Ekremin safında yer alınca Benî Bekirler de müşriklerin himâyesine girmişlerdi Mekkeli Kureyşlilerin müttefiki olan Beni Bekir kabilesi bu antlaşmaya aykırı biçimde, Müslümanların himayesindeki Huzaa kabilesine saldırdı. Bunun üzerine Peygamber efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V.) Mekke'nin yöneticilerine haber göndererek, antlaşma gereği öldürülenlerin kan bedellerinin ödenmesini veya Beni Bekir kabilesiyle olan ittifaklarının sonlandırılmasını, aksi halde Hudeybiye Antlaşması'nın bozulmuş sayılacağını ve savaşa mecbur kalacaklarını bildirdi. Mekkeliler yaptıkları antlaşmadaki altında imzaları bulunan açık emre rağmen Hz. Muhammd(S.A.V.)den gelen savaşın çıkmamamsı için antlaşmanın emirlerinin yerine getirilmesi teklifini reddederek savaşa hazırlanacakları cevabını verdiler. Daha sonra bu cevaptan pişman olan Mekkeli yöneticiler Hz.Ebu Süfyan(A.S.)’yi Müslümanları bir barışa ikna etmesi için Medine'ye gönderdiler. Mekkelilerin altında imzaları bulunan antlaşmanın gereğini yapmamaları, bunun gereğinin yapılmasını isteyen Peygamberimizin isteğinide ters çevirmelerinden sonraki pişmanlıkları kabul edilmedi ve 10.000 Kişilik İslam ordusu tarafından Mekke şehri fethethedildi. “BENİM HALİMLE SİZİN HALİNİZ YUSUFU’N KARDEŞLERİNE OLAN HALİ GİBİDİR” Mekke’nin Fethinden sonra Haremi şerife toplananlara hitap eden Peygamber efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V.)”Ey Kureyş topluluğu! Muhakkak ki Allah, cahiliye gururunu, cahiliye atalarıyla övünüp büyüklenmeyi sizden kaldırmıştır. Bütün insanlar Âdem'den, Âdem de topraktan yaratılmıştır!"dedikten sonra "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız, en çok sakınanınızdır. Şüp-hesiz ki Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.”(Hucurat Suresi 13. Ayeti Kerime)’sini okuduktan sonra Sonra şöyle buyurdu: “Ey Kureyş topluluğu! Şimdi hakkınızda ne yapacağımı sanıyorsunuz?” Kureyşliler: “Hayır yapacağını. Sen iyi bir kardeşsin, iyi bir kardeş oğlusun.” dediler. Hz. Peygamber (S.A.V.) “Ben, size Hz. Yusuf'un kardeşlerine dediğini söyleyeceğim: "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yoktur." Gidin, sizler serbestsiniz!” diye buyurarak onların ona ve ümmetine yaptığını zulmü yapmayarak ve onları af ederek İslamın hoş görüsünü ortaya koydu.!!!EY İMAN EDENLER BANA VE SİZE DÜŞMAN OLANLARI DOST EDİNMEYİN Mekkenin fethi esnasında Bedir gazilerinden Hatib bin Ebî Beltaa(A.S.) tarafından müşriklere Peygamberimizin fetihle ilgili hazırlığını bildiren mektubu Yaradan’ın Peygamberini haberdar etmesiyle Peygamberimiz tarafından görevlendirilen Sahabeler tarafından mektubu götüren kadın yakalanarak üstündeki mektup alındı. Mektubun kendisi tarafından yazıldığının belirlenmesinden sonra efendimizin huzuruna çıkan sahabe”Yâ Resûlallah! Bu hususta hakkımda hüküm vermekte acele etme! Ben, Kureyşlilerden olmayan bir kimseyim Muhacir Müslümanlar gibi, Mekke'de âilem ve mallarımı koruyacak kimsem de yok "Ben, bunu Kureyş ileri gelenlerini bir minnet altında bırakayım da âilemi korusunlar diye yaptım Yoksa bunu küfre saptığım veya dinimden döndüğüm için yapmış değilim! Vallahi, ben Allah ve Resûlüne olan îmânımda sabitim " Bu samimi itiraf üzerine sahabisini tasdik eden Resullullah Efendimiz, Ashabına dönerek, "O, size doğru söyledi Bunun hakkında hayırdan başka birşey söylemeyiniz" diye buyurdu. Bu olay üzerine Cenab-ı Hak yüce kitabı hazreti Kuran’ın şu ayetiyle inanlara” Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru yoldan sapmıştır.(Mümtehine suresi 1. Ayeti Fetihin ardından Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V.) Kabede bulunan 360 put’u.”De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur."(İsra Suresi 81. Ayeti kerime)’sini okuyarak birer, birer yıktıktan sonra yanında bulunan Müslümanlarla birlikte. Kâbe’yi muazzamayı tavaf ettiler. (Haber Araştırma Ali Genç
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.