Çocuklar ve gençlerde bağımlılık artıyor
Teknolojinin hızla ilerlemesi, zaman zaman birtakım sıkıntıların da baş göstermesine neden oluyor. Eskiden kendini sokağa atan çocuklar, günümüzde teknolojiye bağımlı bir şekilde yaşamını sürdürüyor. Eskiden kalma alışkanlıklar, mahalle maçları, misket, saklambaç gibi oyunlar artık yerini bilgisayar oyunlarına bırakıyor. Artık teknoloji insana öyle cazip imkanlar sunuyor ki, evde bilgisayar başında oynanılan oyuna, iş yerinde veya okulda cep telefonlarından devam ediliyor. Bilgisayarın her eve girmesi ile birlikte gizlice yeni bir çağa da adım atmış olduk. Bilgisayar kullanma yaşı 8'e, cep telefonu kullanma yaşı da 10'a kadar düşmüş durumda. Toplumda kendine bir yer edinme konusunda sıkıntı yaşayan, ailesi tarafından yeterince ilgi gösterilmeyen ve arkadaş ortamlarında hor görülen çocuklar kendilerine yeni bir 'alternatif dünya' yaratıyor. Çocuklar gerçek hayatta erişemediği arkadaş ortamı, yaşam tarzına sanal dünyada ulaşarak kendini tatmin ediyor. Sanal dünyayı bir diğer cazip kılan neden ise, yasakların delinmesinin çekiciliği. Sanal ortamda hemen hemen her oyunda bulunan, silah kullanma, gasp etme, adam öldürme gibi gerçek dünyada yasak olarak kılınan şeylerin sanal ortamda rahatlıkla yapılabilmesi de gençleri sanal dünyaya çekiyor. Özellikle online olarak oynanan oyunlar, çocuklarda daha çok bağımlılık yaratıyor.
AKŞAM EZANI: EVE DÖNÜŞ VAKTİ
90'lar kuşağında çocuk olanların iyi bildiği bir şey de 'akşam ezanı'nın anlamı. Bir devletin anayasasında yer alan bir madde kadar önem taşıyordu, akşam ezanından önce evde olmak. Her evin ana kuralıydı. Mahalle maçları, turnuvalar da akşam ezanına göre ayarlanır ve bitiş düdüğünü hakem değil, imam çalardı aslında. Ancak bütün bu alışkanlıklar günümüz çocuklarında artık yok. Çünkü bilgisayar bağımlılığı bir virüs gibi herkese yayıldı ve ona bağımlı bir hale getirdi. 'Evde elektrikler gidince odamdan çıktım, ailemi gördüm, baya iyi insanlarmış görmeyeli büyümüşler' sözü bir espriden çok vahim bir durumu ortaya koyuyor.
SANAL DÜNYA BİR KAÇIŞ NOKTASI
Günümüzde gerçek hayatın getirdiği birtakım sorumluluğun altında kalmak istemeyen bireylerin, sanal dünyayı bir kaçış noktası olarak gördüğünü ifade eden Psikolog Cüneyt Kaya, “Sanal dünya, toplumun dayatmalarından ve hayatın kendilerine yüklediği sorumluluktan kaçanlar kendini sanal dünyaya atıyor. Yani sanal alem onlar için bir kaçış noktası olarak görülüyor. Herkesin bir kaçış noktası vardır elbette ki. Bazı yerlerde 'güvenli yer' olarak adlandırılır bu. Kimisi ailesinin yanında, kimisi en yakın arkadaşının yanında, kimisi evin çatısını bir güvenli yer olarak görebilir. Ancak bugün çocuklarımızın bir çoğunun 'güvenli yeri' sanal alem. Gençlerimiz, çocuklarımız ve hatta yetişkinler sanal olmayan gerçek dünyada kimlikleri ile ilgili doğru ve sağlıklı bir yere erişmediği için kendilerini ancak sanal dünyada ifade ediyorlar. Sanal dünyada istedikleri şekilde yer bulabilmektedirler. Sanal dünya onlara oldukları gibi değil de, olmak istedikleri gibi bir birey olma şansını sunuyor. Bunun karşısında herhangi bir yasal sorumluluk hissetmeden yaşayabildikleri için, yasakların cezbediciliği de ön plana çıkmaktadır. Sanal dünya bir sığınma noktası, bir mağara olacaktır. Gerçek dünyada koltuğundan kıpırdamayan birisine sanal ortamda, hak arayan, adaleti sağlayan, cesur, çapkın gibi bir takım kişilikler sunuluyor” diye konuştu.
SORUNUN KAYNAĞI GERÇEK DÜNYADA YATIYOR
Sanal bağımlılık sorunun asıl kaynağının gerçek dünyada yattığını belirten Kaya, sözlerini şöye sürdürdü: “Çocuklarımızın gerçek yaşamda kendilerini ifade etme şansı ve ortamı vermeliyiz. Mesela bir atasözümüz vardır, 'Söz büyüğün, sus küçüğün' diye. Böyle olmamalı. Onlara da ifade hakkı tanınmalı. Halbuki onlar da bir bireydir. Biz normal yaşama dönmediğimiz sürece, bu boşluğu sanal dünya doldurmalıdır. Kendi ellerimizle gençlerimizi sanal dünyaya itmekteyiz. İçe kapanık bir bireyin sanal dünyaya yöneldiğini gördüğümüz gibi, sanal dünyaya yönelmiş bir bireyin de yavaş yavaş içe kapanıklılığın başladığını görürüz. Bu bağımlılığın ileri seviyelerine doğru gitmekteyiz. Zihin olarak bağlı olduğumuz sürece, gerçek dünyada okulda, evde, işte olabiliriz ancak aklımız başka yerdedir. Bu global bir sorundur. Sadece ülkemize has sorun değil. Bağımlılığın daha da ilerlememesi için özellikle anne-babalara büyük görev düşüyor.”
BERKHAN PARLAK
haberfark.net
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.