Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yunan adasına gidelim” teklifine ne dedi?
Darbecilerin otele yöneldiğinin öğrenildiği anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine "Serkan deniz yoluyla en yakın nereye gidebiliriz?" diye sorduğunu söyleyen Serkan Yazıcı, Posta gazetesinden Rıfat Ababay’a verdiği röportajda “Dalaman'a gidebileceğimizi ancak Aksaz Askeri Deniz Üssü'nün önünden geçmek gerektiğini belirttim. ‘O olmaz, başka nereye gidebiliriz?’ dedi. Çok yakında Yunan adalarının olduğunu söyleyip ‘Ben sizi götürürüm’ dedim. O ana kadar çok sakin olan Erdoğan ilk kez sakinliğini kaybetti ve ‘Benim Yunan adalarında ne işim var kardeşim! Ben sana İstanbul'a nasıl gidebileceğimizi soruyorum’ diye kızdı” diyerek o geceyi aktardı.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aile dostu Serkan Yazıcı’nın darbe girişimi gecesi Marmaris’te yaşananları anlattığı o röportaj:
- Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi otele ne zaman geldi?
11 Temmuz Pazartesi günü geldiler. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın yanı sıra eşi Emine Erdoğan, kızları Esra Albayrak, damatları Enerji Bakanı Serhat Albayrak, torunları 11 yaşındaki Ahmet Akif, 6 yaşındaki Mahinur ve 7 aylık Sadık vardı. Doğal olarak yanlarında özel kalemleri ve çok kalabalık bir koruma ekibi bulunuyordu. Baba dostum olan Cumhurbaşkanımız ile bayramlaşmak için Varşova dönüşlerinde havalimanına gitmiştim. Orada otelimize tatile gelmelerini rica ettim. Hatta ısrar ettim. Bana, "Orada insanları rahatsız etmeden ve duyulmadan sakin bir tatil yapıp dinlenebilir miyiz?" diye sordular. Ben de "Elimden geleni yaparım. Hiç merak etmeyin" dedim. Bunun üzerine Özel Kalemi Hasan Doğan'ı 9 Temmuz'da Marmaris'e gönderdiler. Hasan Bey ortama baktı, keşif yaptı. Hasan Bey olumlu bilgi verince de Cumhurbaşkanımız ve ailesi 11 Temmuz akşam saat 21:00 civarında otelimize geldiler.
- Otel personeli Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın orada olduğunu biliyor muydu?
Bizim otellerimiz bugüne kadar birçok devlet adamını ağırlamıştır. Personele ve otelde kalanlara, yabancı bir devlet adamının adını verdik ve onun ailesiyle otelimizde kaldığını söyledik. Dolayısıyla kimse bunun aksini düşünmedi. Cumhurbaşkanının kendi aşçıları ve servis ekibi yanındaydı. O kişilerin dışında Cumhurbaşkanımızın kaldığı eve kimse girip çıkmadı. Zaten ev de otel bölgesinin uzağında. Otel müşterilerinin bulunduğu kısımdan ayrı bir alan. Dışarı çıkmadığı sürece Cumhurbaşkanı'nın ve ailesinin fark edilmesi mümkün değildi. Neredeyse hiç dışarı çıkmadılar. Dinlendiler, torunlarıyla oynadılar. Çok mütevazı, sade bir tatili tercih ettiler. Komşu evde de bir çalışma ofisi hazırlamıştık. Günün önemli bir bölümünü de o ofiste geçirdiler.
- Tatilleri ne zaman bitecekti?
Bana resmi bir bilgi verilmemesine rağmen 16 Temmuz Cumartesi otelden ayrılacaklarını biliyordum. Çünkü o gün Antalya'da bir programının olduğunu gazetelerden okumuştum. Özetle şunu söyleyeyim: Çok sakin bir aile tatili yapıyorlardı. Hiçbir talepleri olmadı. Tüm amaçları dinlenmek ve torunlarıyla hoş vakit geçirmekti.
- 15 Temmuz gecesine gelelim... Darbe girişiminin başladığı o zor ve karanlık geceye…
Saat 21.40 civarında Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürü Muhsin Köse ile villaya yakın bir yerde oturmuş, çay içip sohbet ediyorduk. Muhsin Köse'nin cep telefonu çaldı. Sonradan öğreniyorum ki; arayan bir valiydi. Muhsin Köse bana hiç bir şey söylemedi. Sadece, "Villaya gitmemiz gerekiyor" dedi. Villaya vardık ve Muhsin Köse hemen Cumhurbaşkanı'nın yanma gitti. Ben de kapıdaydım. Sonra darbe girişimi olduğunu, büyük şehirlerin karıştığını öğrendim. Besbelli ki; hedef Cumhurbaşkanımızdı. Villada işte o gergin ve o kritik saatler 21.40'ta başlamış oldu.
- İlk olarak ne yaptınız?
İlk olarak otelde benimle birlikte bulunan eşimi, oğlumu, annemi ve kız kardeşimi aradım. Onları güvenli bir yere götürmesi için çok yakın arkadaşımı çağırdım. Ailemi 10 dakika içinde güvenli bir yere ulaştırdım ve koşarak Cumhurbaşkanımızın kaldığı villaya gittim. Tüm ışıklar yanıyordu. Çok büyük bir hareketlilik vardı. Telaş, gerginlik... Korumalardan içeri girmek için müsaade alıp villaya geçtim. Alt katta aşçılar ve garsonlar tedirgindi. Televizyonu açmış, başına toplanmışlardı. Cumhurbaşkanımız üst kattaydı. İki yatak odasının ortasında bulunan masada tek başına oturuyordu. Tatil sırasında giydiği rahat kıyafetleri çıkarmıştı. Traş olmuş ve takım elbisesini giymişti. Çok sakin ama düşünceliydi... Beni görünce her zaman olduğu gibi halimi hatırımı sordu.
- O anda ailenin diğer fertleri ne yapıyordu?
O arada kızı Esra Albayrak kapısı açık olan bir odada çocuklarının eşyalarını toparlıyordu. Çocuklar da yanındaydı. Emine Hanım da diğer odadaydı. O da eşyalarını topluyordu. Ortam çok sakin ve sessizdi. Villadaki tüm televizyonlar kapalıydı. Ancak alt kattaki personelin açtığı televizyonun sesi üst kata net olarak geliyordu. Darbe girişiminin hız kazandığını duyuyorduk. Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Koruma Müdürü Muhsin Köse ve Enerji Bakanımız Berat Albayrak kendi aralarında konuşuyor ve otelden güvenli bir şekilde ayrılmanın planlarını yapıyorlardı.
- Sizden bir talepleri oldu mu?
Benden basını evin önüne toplamamı istediler. Hemen basma haber gönderdim, "Evin önüne hemen gelin. Önemli" dedim.
- Cumhurbaşkanın tavrı nasıldı?
Çok soğukkanlıydı. Berat Bey, Hasan Bey ve Muhsin Bey de soğukkanlıydı. Bilgi akışının sağlanması ve gerekli yerlere ulaşılması için çaba içindeydiler. Ancak ortalık çok karışık olduğu için zorlanıyorlardı. Tayyip Bey de bazı resmi yerlerin aranması için talimatlar veriyordu. Bir süre sonra her yerden bilgiler gelmeye başladı. Cumhurbaşkanımız oturduğu masadan emirler veriyordu. Yapılması gerekenleri çok net olarak söylüyordu.
- Örneğin neler söylüyordu?
Konuştuğu birisine sesini yükselterek şöyle dedi: "Onların tankları varsa bizim de imanımız var. Direnin. Gerekiyorsa öleceğiz, hepimiz birlikte öleceğiz." Telefonu kapattıktan sonra bana döndü ve "Serkan tarihe tanıklık ediyorsun" dedi. Aşağıdan kapının önüne gazetecilerin geldiği bilgisi ulaştı. Basın açıklaması yapmak için hep beraber aşağı inildi. Gazetecilere çok kararlı bir konuşma yaptı. Hızlı bir şekilde tekrar içeriye girildi.
- Televizyona bağlanıp konuşma yapma kararı nasıl verildi?
Muğla Valisi Amir Çiçek de gelmişti. Vali, "Civar illerden polis desteği istedik. Yolların güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanımız yanındakilere "Basın açıklamam halka ulaşabilecek mi?" diye sordu. Hasan Doğan, "Şu an TRT'yi ele geçirmişler. Darbe bildirisini zorla okutmuşlar" dedi. Erdoğan, "Ne, TRT'yi mi ele geçirmişler?" diye sordu. Zaten o sırada alt katta açık olan televizyondan TRT'de okunan sıkıyönetim açıklaması duyuluyordu. Kısa süre sonra "TÜRKSAT merkezi bombalanmış" haberi geldi. Hasan Doğan ve Berat Albayrak yapılan basın açıklamasının halka ulaşmayacağına kanaat getirdiler. O sırada canlı yayında olan CNN Türk'e Facetime ile bağlanıp konuşma fikri ortaya atıldı. Cumhurbaşkanı bu fikre çok sıcak baktı. Hasan Doğan'ın telefonundan CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat'a ulaşıldı. Nerede bulunduğu belli olmasın diye Cumhurbaşkanı evde perdenin önünde konuştu ve halkı demokrasiyi korumak için sokağa çağırdı.
- Otelden ayrılma kararı nasıl verildi?
Saat çok ilerlemişti. Erdoğan ve ailesinin otelden nasıl gideceği daha ciddi bir biçimde konuşulmaya başlandı. Cumhurbaşkanlığı helikopterinin Marmaris'e geldiği ve çalışır durumda beklediği bilgisi ulaştı. Fakat güvenli bir çıkış olanağı olmadığından helikopterin motorunu susturma talimatı verildi. Bu konuda tecrübem olduğunu ve helikopterin motoru susarsa 20-25 dakikadan evvel tekrar çalıştırılmayacağını söyledim. Buna rağmen Erdoğan "Sustursunlar" dedi. Bu arada havadan ve karadan İstanbul'a gitmenin çok riskli olduğu öğrenildi. Ben çevreyi çok iyi bildiğim için Cumhurbaşkanımız bana döndü ve "Serkan deniz yoluyla en yakın nereye gidebiliriz?" diye sordu. Dalaman'a gidebileceğimizi ancak Aksaz Askeri Deniz Üssü'nün önünden geçmemiz gerektiğini belirttim. "O olmaz, başka nereye gidebiliriz?" dedi. Çok yakında Yunan adalarının olduğunu söyledim ve "Ben sizi götürürüm" dedim. Cumhurbaşkanı bu teklife nasıl bir cevap verdi? O ana kadar çok sakin olan Erdoğan, Yunan adaları lafımı duyunca ilk defa sakinliğini kaybetti ve bana "Benim Yunan adalarında ne işim var kardeşim? Ben sana İstanbul'a nasıl gidebiliriz diye soruyorum" diye kızdı. O arada Muhsin Köse İstanbul Atatürk Havalimanı'nın geri alınmak üzere olduğunu söyledi. Halk, Erdoğan'ın çağrışma uymuş ve tüm yurtta sokaklara çıkmıştı. Berat Albayrak cep telefonunu kapattı ve Erdoğan'a dönüp şöyle dedi: "Halk tankların üstüne çıkıyormuş. Büyük direniş var. Sokaklar dolmuş." Erdoğan'ın mutlu olduğu yüzündeki ifadeden belliydi. Otelden ayrılma konusunda son karar verildi: En uygun yol helikopterdi. Cumhurbaşkanlığı uçağına ulaşılacak İstanbul'a gidilecekti. Hasan Doğan ve Berat Albayrak bunun en doğru yol olacağını Erdoğan'a detaylı biçimde anlattılar. Ardından da "Zaman çok hızlı ilerliyor. Artık bir an önce buradan gidilmesi gerekiyor" dediler. Ben kendisine "Havadan gitmenin en doğru karar olduğuna emin misiniz efendim?" diye sordum. O da bana "O kısmı takdir-i ilahidir. Kararımı verdim, İstanbul'a varacağız ve bu ayaklanmayı durduracağız" diye cevap verdi. Bu laf üstüne herkes birbiriyle, helalleşti ve Erdoğan helikopterin tekrar çalıştırılması talimatını verdi.
- Cumhurbaşkanı ayrıldıktan sonra siz ne yaptınız?
Cumhurbaşkanımızın kaldığı evin tam karşısındaki limanda bağlı olan tekneme gittim. Denize açılacaktım. En yakın arkadaşlarım da yanımdaydı. Tekneden otelimizin genel müdürü Mehmet Bey'i aradım. "Cumhurbaşkanımız ayrıldı ama korumaları, geride kalanlar neredeler?" diye sordum. "Cumhurbaşkanımızın kaldığı evdeler" dedi. Biz de tekrar o eve döndük. Kapılar açıktı, ışıklar yanıyordu. Arkadaşlarımla birlikte bütün evi aradık. Kimse yoktu. Ortamı olduğu şekilde, ışıkları yanar halde bırakıp tekneye gittim.
- Kafanızda nasıl bir plan vardı?
6 kişi teknedeydik. Şaşırtmaca olsun diye denize açılmaya karar verdim. Suikast timi geleceği söylenmişti ya... Cumhurbaşkanı teknedeymiş havası yaratalım dedik. Amaç; havadaki cumhurbaşkanına zaman kazandırmaktı. Daha açılmadan karanlıkta bir helikopter sesi duyduk. Bir anda 3 tane helikopter ışıkları karartılmış bir vaziyette teknenin üzerine geldi. Helikopterlerin darbeci suikast timine mi yoksa Cumhurbaşkanını korumak gelen yeni ekibe mi ait olduğunu anlayamadık. Tepemizde bir süre durdular. Sonra bir helikopterin Cumhurbaşkanı'nın kaldığı evin yakınına bir yere iniş yapmaya çalıştığını gördüm. O karanlıkta ve yapı kalabalığı içinde evi eliyle koymuş gibi bulmuşlar. Çok fazla toz kalktı. Diğer helikopterin de sağımdaki sahile havadan halatlarla tam teçhizattı askerler indirdiğini görünce bunların sözü edilen darbeci suikast timi olduğunu anladım.
- Bu tim Cumhurbaşkanı gittikten ne kadar sonra geldi?
Cumhurbaşkanı ve ailesi gideli sadece 20 dakika olmuştu. Ortalıkta yoğun helikopter gürültüsü vardı. Tekneyi tekrar iskeleye bağladık. Telefonlarımızı yerimizi sinyalden bulmasınlar diye teknede bırakarak sahil yolundaki çalılıkların içine gizlendik. Helikopteri üzerimizde hissediyorduk. Oradan uzaklaşmamızın gerektiğini düşündüm. Cumhurbaşkanı'nın korumalarının orada olmayacağını bildiğim için kendi başımızın çaresine bakmak zorundaydık. Helikopterin bir tanesi hala tepemizdeydi. O arada 6 kişi hepimiz başka köşelere dağıldık. O sırada helikopterlerden o bölgeye ateş açılmaya başlandı.
- Siz o bölgeden nasıl çıktınız?
Sahilden bisikletlerle bölgeden uzaklaştık. Telefonlarımız olmadığından irtibatımız kesilmişti. Suikast timi evi boş görünce gider diye düşündüm. Cumhurbaşkanımızın İstanbul'a indiğini televizyondan öğrendim. Telefon bulup oteli aradım. "Burada yoğun çatışma var" dediler. TV'den otel müdürünün rehin alındığını duyunca hemen otele geri döndüm. Polis otelin etrafını sarmıştı. Bir şekilde otele girdim. O an koruma polislerinin bu süre içinde orada olduğunu, gitmeyip çatıştıklarını öğrendim. Ne acı ki; iki polis şehit olmuştu. Çok üzüldüm. Tanıdığım kişilerdi. Allah mekanlarını cennet eylesin. Müdürümün rehin alınmadığını öğrendim. Çatışma bitmişti.
- Cumhurbaşkanı ile bir daha konuştunuz mu?
Ertesi gece aradı. Nasıl olduğumuzu sordu. Allah bir daha vatanımıza milletimize böyle acılar yaşatmasın.
haberfark.net
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.