Dr. İbrahim Kutlu’nun Kaleminden “Dedem Abdullah Çavuş”
Tarihçi Yazar Dr. İbrahim Kutlu'nun Eskil'de Sülaleler sayfası için kaleme alıdğı O Yazı;
Bu satırları yazmaya başlarken, bu kadar duygulanacağım hiç aklıma gelmezdi. Bir anda o çok sevdiğim dedem aklıma geldi. Onu gerçekten çok severdim. Şunu da çok iyi biliyorum ki rahmetli dedem nur içinde yatsın kabri cennet olsun o da beni çok severdi. Benim çocukluğum onun dizlerinin dibinde geçti. Rahmetli dedeciğimin gözleri görmediği için ben onun gözü kulağı idim. Rahmetli babam dedemin en küçük oğlu, çocuğu idi, devamlı bizim yanımızda kalırdı. Aynı avlu ( bahçe duvarı ) içinde onun da tek odalı ve mutfağı olan küçük bir evi vardı. Akşamları yatmaya oraya gider, bende çoğu zaman onun yanında yatırdım ona göz kulak olur ihtiyaçlarını karşılardım. Babam gençliğin verdiği heyecanla sürekli dışarda olurdu aynı zamanda Eskil belediyesinde de bir görevi olması hasebiyle pek evimize gelmezdi. Çoğunlukla da akşamları gelirdi. Dedem ben ve kardeşlerimle birlikte kalır bize koruyucu bir kalkan olur bize sahip çıkardı. Allah uzun ömür versin( halen hayatta ) annemi de çok severdi sen benim gelinim değil öz evladımsın derdi. Gözleri görmediği için beni çok merak ettiğini söylerdi. Bu çocuk bana çok benziyor der devamlı elini yüzüme sürer saçlarımı okşardı. Ben Köyümüz de İlk defa İlk Okul açıldığı yıl okula başladım. Yanılmıyorsam 1971 yılı olsa gerek 1976 yılında ilkokulu bitirdiğime göre büyük ihtimalle 1971 yılı idi. Dedem Gazi olduğu için ( hayat hikâyesini aşağıda anlata cam) devletten gazilik maaşı alırdı, bana para verir buna defter al benim anılarımı yaz derdi, bende sürekli onun askerlik anılarını yazardım. Bu yazdığım anılar şimdi nerde derseniz maalesef şimdi hiç birisi yok o zaman ki çocukluk aklı ve büyüklerimizin de bize rehberlik yapmaması nedeniyle yazdığım bu anılar kayboldu gitti. Dedem den kalanlar sadece zihnimde kalanlar.
Dedem Abdullah Çavuş’un Sülalesinin Anadolu’ya nereden geldiği tam olarak bilinmemektedir. Dedemden bize kalan çok önemli bir belge var o da Konya Kadısı tarafından verilen seyitlik beratı; bilindiği gibi Osmanlı Devletinde Hz. Peygamberin soyundan gelen seyitlerin kayıtlarını tutan ve onlara berat veren kuruma Naki bul Eşraflık adı verilmiştir. Dedeme de bu berat 1913 yılında verilmiş ve bu kurumda zaten 1913 yılından sonra faaliyetlerine son vermiştir. Hz. Peygamber Arap ırkındandı ve onun soyundan gelenlere de “Seyyit” denilmiştir. Dedemin bize bıraktığı bu seyitlik beratından anlaşıldığına göre Dedemin soyu Hz. Hüseyin’e dayanmaktadır. O halde dedemin ve dolayısıyla bizim soyumuz Arap ırkından geliyor olabilir ya da Osmanlı Devletinde bazı sülalelere de de seyitlik verilmiş dedemin sülalesine de bu şekilde seyitlik verilmiş olabilir. Bu ciddi şekilde araştırmaya gerek olan bir konu, bu konu da bir araştırma yapma fırsatım olmadı Allah nasip ederse Dedem hakkında bir küçük eserde ben yayınlamayı düşünüyorum bu o eserde daha detaylı ele almayı düşünüyorum.
Hacı Musullu Oğulları (Kutlu Sülalesi)
Dedem rahmetli sohbetlerinde bize Hacı Musullu oğulları derler derdi. Adı geçen Seyitlik beratın da da Musullu oğulları adı geçmektedir. Burada şöyle bir ihtimal olabilir bizim soyumuz Irak’ın Musul kentinden Anadolu’ya göç etmiş olabilir. Dedemin bize anlattığına göre Dedemin dedeleri Anadolu’da ilk olarak nereye geldikleri hakkında yine ayrıntılı bir bilgi yok Anadolu’da bilinen ilk yerleştikleri bölge Çağlak köyüne (Güneşli) gelmişlerdir. Şu bir gerçek ki bahsi geçen Çağlak köyüne gelmeden önce Anadolu ‘da birçok yere yerleşmiş olabilirler. Çağlak köyünde dedemin akrabaları halen bulunmaktadır. Çağlak köyünde ne kadar yaşadılar hangi yılda buraya gelip yerleştiler bilinmiyor, Çağlak köyünden sülaleden bir kısmı Şereflikoçhisar’a göç ederken sadece dedem bizim sülalenin ikamet ettiği şimdiki Katrancı köyüne göç etmiştir. Bu göç etme ve sülalenin ikiye ayrılması neden oldu bu sorunun cevabı henüz bilinmemektedir. Dedemin Katrancı Yaylasına gelmesi burada ölen abisinin eşiyle evlenmesi ve ardından Akgöl yaylasından Benim Nenemle evlenmiştir. Nenem den evliliğinden iki erkek bir kız çocuğu sahibi olmuştur. Doğrusu bu dönemde ki ayrıntıları pek fazla bilmiyorum bu konuda daha ayrıntılı bilgiyi benden büyüklerim özellikle Katrancı da Muhtarlık yapan İpek KUTLU daha ayrıntılı bilgi verebilir.
Abdullah Çavuş’un Askerlik Dönemi!
Ben Dedem Abdullah Çavuş’un Askerliğiyle ilgili bireyler daha eklemek istiyorum. Dedem Birinci Dünya savaşında Irak Cephesinde İngilizlere karşı savaşmıştır. Hatta son yıllarda yeniden hatırlanan Küt’ül Amere savaşında dedem İngilizlere karşı savaşmış İngilizlere hezimete uğratmışlardır. Dedem bu cephede İngilizlere karşı savaşırken İngilizler Osmanlı Askerlerinin su içtikleri kuyulara zehir, ilaç atarak Osmanlı askerlerinin gözlerinin kör olmasına sebep olmuşlardır. Dedem de tahminen 36 yaşında bu içtiği ilaçlı su dan dolayı gözleri kör olmuştu. Bundan sonra ki geri kalan hayatını rahmetli kör olarak sürdürmüştür. 1976 yılında öldüğünde 96 yaşlarında idi. Dedem rahmetli Osmanlı Ordusunda çavuş rütbesiyle görev yapmıştır. Topçu sınıfında askerlik yapmış I.Dünya savaşında Irakta savaşırken yaralanmış sağ yanına top mermisi isabet ettiği için sağ yanında derin bir yara izi vardı. Kendisi Gazi idi babamın uzun yıllar uğraşısı sonucu Rahmetli dedeme Gazilik maaşı bağlanmıştı.
Rahmetli Dedem Abdullah Çavuş’un 96 yıllık hayatını iki satıra sığdırmak çok zor ve onun mazisine biraz da saygısızlık olur ben abartılı süslü lafları sözleri sevmem ama Dedem Eskilin tarihi varsa şayet adının Eskilin tarihine altın harflerle yazılması gerekir.11 yıl kesintisiz hiç izne gelmeden askerlik yapmıştır. Çok önemli bir Cephede de savaşmıştır. Onun hayatından hatırladıklarım aklıma geldikçe doğrusu kendinden utanıyorum. Rahmetli dedem Kör olduğu halde hiçbir şekilde durumda ibadetini aksatmazdı. Cuma namazlarına giderdi. Son derece hayırsever bir insandı Katrancı Köyünde ki Camiyi kendisi yaptırdı. Ayrıca Eskilde de bir Cami yaptırdı. Nerde bir hayır işi varsa oraya yardım ederdi. Gazilik maaşını cebinde tutmaz hep dağıtırdı. Ağaç yetiştirmeye çok merakı vardı rahmetli o kör haliyle eline bir çekirdek geçse hemen onu bir yerlere dikerdi. Kendisinin oluşturduğu eskiden harım dedikleri bir bahçesi vardı. Âmâ vefat ettikten sonra diktiği ağaçların kökünü dahi sökmüşler hayırlı torunları. Okuma yazma bilmezdi rahmetli ama okuma yazma bile büyük saygı ve sevgisi vardı. Öğrenmeye çok ilgisi vardı. Yanına gelenlerden hep bir şeyler anlatmasını isterdi. Halk arasında ocak tabir edilen kendisinde ocaklıkta vardı kengi ve guluç tabir edilen fiziksel rahatsızları yaptığı masajla tedavi ederdi ve yaptığı hizmetten bir tek kuruş almazdı. Katrancı Köyünde kendi evinin yanında köy odası vardı rahmetli kendisi yaptırmış orada çerçiler yolcular, köye misafir ve görevliler kalırdı. İslam Medeniyetinin insana verdiği değerleri Dedemde görülebilirdi. Dünyaya değer vermez İnsanlığa hizmet etmeye değer verirdi. Çavuş oğlu ailesinde kendisi bir denge unsuruydu. Her kes kendisine akıl danışır istişare ederlerdi. Ona sormadan onun iznini almadan hiç kimse kızını ve oğlunu evlendirmezdi. Onun yokluğunun bedelini Kutlular diğer adıyla Hacı Muslular ağır ödüyorlar. Hiç birimizde onun çizdiği yolda değiliz ve onun mirasını devam ettiremiyoruz. Köy odasının temelini dahi koruyamadık açtırdığı su kuyularını körledik, köprülerini yıktık.
Dedem Abdullah çavuş onurlu ve şerefli bir insandı ve öyle yaşadı öyle dar’ül bekaya göç etti. O bir yıldızdı dünya dan dan kaydı gitti kıymetini bilemedik dedemin onun düşüncelerini ideallerini, hayallerini devam ettiremedik.
Tarihççi Yazar
DR.İBRAHİM KUTLU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.