Eskil'deki siyasal ikiliği bitirmek için çok çaba sarfettim ama nafile

Eskil'deki siyasal ikiliği bitirmek için çok çaba sarfettim ama nafile
Geçen hafta yoğun ilgi gören Eskil Belediye Başkanı Niyazi Alçay'ın röportajından sonra bu haftaki konuğumuz Eskil eski Belediye Başkanı Şerafettin Meral oldu. İşte muhabirimiz Öztürk sordu, Meral cevapladı.

Röportaj: Mehmet Emin ÖZTÜRK

Fotoğraf: Tayfun SANLAV

Eskil’de iki dönem belediye başkanlığı yapmış birisiniz. Geriye baktığınızda her iki dönemi bir bütün olarak ele alırsanız Eskil’e şunları kattım diyeceğiniz hizmetler neler?

Evet, Emin Bey size çok teşekkür ediyorum. İlçemizden yetişmiş gazetecilik okulunda okuyan bir gençsin. Gerçekten bende Eskil’de böyle gazetecilerin olmasından onur duyuyorum. Ben aslın böyle röportaja 3,5 senedir pek fazla çıkmıyorum. Bir kere yazılan yazılara cevap verdik. Sende abi böyle bir röportaj yapalım deyince, sizin gibi hevesi olan gayreti olan birini geri çevirmek bana yakışmazdı. Bundan dolayı röportaj talebinizi kabul ettik. Öncelikle size teşekkür ediyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum. Şimdi iki dönem belediye başkanlığımız var Eskil’imizde. Diğer gelen arkadaşlarımızda bir şeyler yapmıştır, onlara bir şey demiyorum. Buraya gelen insan çalışmak için gelir zaten. Hatta şöyle başlayayım. Bu zamana kadar tüm emeği geçen başkanlarımıza teşekkür edeyim. Ölenlere Allah rahmet eylesin. Kalanlara sağlık sıhhat niyaz ediyorum. Ama ben 94’te seçildiğimizde içme suyu yok. Eskil’in içinde böyle yetersiz bir su var. Yazın ağustos temmuz ayında da bu sular kesilirdi. Ekmeğimiz yok, fırınımız yok. Burası resmiyette ilçe ama görünüm olarak düpedüz köydü. Biz geldik ne yaparız dedik. Öncelik olarak fırın yapalım dedik. Hemen arkadaşlarımızla oturduk bir fırın açtık. Eskil’de vatandaşlar pahalı ekmek yiyordu, kalitesiz ekmek yiyordu. Fırını vatandaşın hizmetine açtık. Arkasından su konusuna geldik. Su konusu çok derin. Su konusundan buradan kaymakamdan başladık, vali, milletvekilleri, bakan, başbakan, o dönemin cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’e kadar gittik. Belediyeleri meclis üyeleri de yanımızdaydı. Teşkilattan da birkaç kişi vardı. Sayın milletvekili Mahmut ÖZTÜRK bizi götürdü Süleyman DEMİREL’in yanına oturttu. Bizde Sayın Cumhurbaşkanım durum bu, bizim sunumuzda yanıç isimli böcüler var dedik. Yanımda suyu götürdüm gösterdim. Çünkü ben belgesiz şahitsiz ispatsız konuşmayı pek sevmem. O dönemden beri alışkanlığım bu. Sayın cumhurbaşkanımızda yaparız evlat dedi. Bizde sevindik böyle konuşunca cumhurbaşkanı. Bize bir yazı geldi buraya gelince. O yazıda demişler ki “hesap ettik bu iş iki trilyona çıkar, ilçeyi satsan iki trilyon etmez.” Bizde çok üzüldük tabi ki. Sonra baktık Uğur DÜNDAR program yapıyor, hükümetle ters düşmüş. Bende boş duran bir insan değilim. Uğur DÜNDAR’ı aradım. Bizim böyle bir durumumuz var ne yapabilirsiniz dedim. Adam benim parti mi sordu, seni partiden atarlar dedi. Atsınlar dedim. Önemli olan parti değil Eskil dedim. Aynı sizin gibi heyecanlı 4 genç gönderdi. Burada böcekleri kameraya çektik, Köşk yaylasında hayvanla su çekerler görüntüler verdik. Bu program yayınlandı, Arena programında. Dünya onu izledi. Her taraftan telefon gelmiş birde Avrupa Birliğine gireceksiniz, siz hala hayvanla su çekiyorsunuz, böcekli su içiyorsunuz diye. Neticede bizim suyun ihalesi o zaman yapıldı. 3.5 yılda 90 köyün suyu toplamda 700 km ağ döşendi. O suyumuz 24 saat o günden bu güne kadar akar. Acil olan ekmekle suyu hallettik. Birde o zaman küçüklükten beri içerimize dert olan Haliken hudutu ile Konya’da Obruk hudutu vardı. Halis Ağa ile Mecit Emmi eski başkanlarımız, diğer hudutları akmış ama bu iki bu hudutu alamamış. Ben ondan sonra bu işe giriştim. 6 ay sorduk, soruşturduk. Bize sen bunları mahkemeye ver, mahkeme ile alırsan bir daha sizden alamazlar dediler. Bizde o istikametle devam ettik. Hatta 15 Mart 2012 gazetesinde bu olay olduğu gibi yazar. Belgeleriyle beraber. Tarihini mahkeme kararını hepsi burada o gazetede. Şimdi biz mahkeme verdik, yapılacakların hepsini yaptık. Eskil’e Haliken hudutundan 190 bin dekar, Obruk hudutundan onu fazla hatırlayamıyorum ama 10 – 20 bin dekar civarında bir toprak kazandırdık. Onu gençlerimize 2050 kişiye arazi olarak dağıttık. Onu hükümet dağıttı tabi ki ama benim gayretlerimizle oldu. Şimdi birde şunu söyleyeyim. Bir belediyenin yaptıkları var, birde devletin yaptıkları var. Belediyenin yaptıklarının altında imzası olur. Şimdi ben hastaneyi, liseyi, cumhuriyet okulunu yani bunların tümünü ben yaptım desem, bu bana uymaz yakışmazdı. Biz bütün hükümetlerin yaptıklarına ayrı ayrı teşekkür ederiz ve kendi yaptıklarımızı da böyle söyleriz. O zaman imar yaptık köylerimizde, o arsaları falan düzenledik. İmam Hatip’in açılmasında Ulu Caminin yanında olsun dedik. Ecdadımızın ruhu rahat eder, çocuklar Cuma namazı kılar. 24.900 m² araziyi verdik. Bize orasını bölmeyecek misiniz dediler. Kimin malını kime bölüyoruz dedim. Milletin malı zaten orası, öylece okulun olsun dedik. Şimdi en çok hoşuma giden işim o oldu. Daha sonra cemaatlerin yurt yapımları için elimizden geleni yaptık. Şuraya lojman falan yaptık da onları falan söylemiyorum. Onlar küçük, herkesin yapacağı işler. Ben yapılamayacakları söylüyorum Emin Bey. Suyu kimse yapmamış, hudutları kimse yapmamış, fırını kimse açmamış.  Birinci dönemimiz böyle geçti. Biz birinci dönemde Kız Kuran Kursunu ve kanalizasyonu yetiştiremedik. Arkasından biz seçimi kaybettik. Biz seçimi kaybedince hiç üzülmeyiz, kazanınca da fazla sevinmeyiz. Çünkü kendi şahsımızın hiç beklentisi olmaz. Milletimiz ne kadar fırsat verirse o kadar çalışırız. Biz gittikten sonra, burada öyle 5 sene geçti. Ne Kuran Kursu yapıldı ne de kanalizasyon yapıldı. Kanalizasyon zaten tüm belediyelerin korktuğu işlerin başında gelir. Şimdi biz vatandaşımızda bize güveniyor ya, 2004’te bizi tekrar seçtiler. Birinci derdimiz kanalizasyondu. Biz 6 ay boyunca sorduk. Bu kanalizasyon nasıl çabuk yapılır, nasıl ucuz yapılır, nasıl sağlam yapılır. Bunlar bizim çizgilerimizdi. Bu sorgulamamızın neticesinde, siz iki üç tane makine alıp boru fabrikası kuramazsınız, kendiniz başında duracaksınız, bu iş ancak bu şekilde biter dediler. Biz hemen işe başladık. Açılışımızda değerli valimizi çağırdık, vatandaşlarımızda vardı. Hepimizin arzusuydu şu kanalizasyon yapılsaydı da Eskil kokudan kurtulsaydı diye. Başladık bu işe. Başladık ama aşırı derecede taş zemin vardı. Bizimle aynı emsal olan kanalizasyon Ortaköy’de 13 senede 40 trilyona yapıldı, bizde 5 senede 12 – 13 trilyona hallettik. İnanın Eskil halkı tüm biliyor ki 5 sene hem gündüz, hem gece çalıştık. İşi en ucuza halletmek için uğraştık. Çok ayrıntı var ama biz oraya girmeyelim. Sadece iki örnek vereyim. Konya’dan kum gelecekti 400 milyara Böğet’ten bir tarla aldık 50 milyara hallettik. Bir mühendis arkadaşımız 300 milyara yapacaktı. Başka bir tekniker bulduk, 25 sene tecrübeli, 60 milyara yaptırdık. Eskil’imizin içine bir yandan kanalizasyon yaparken, bir yandan da 7-8 tane park yaptık. Bazı yolları asfalt falan yaptık ama o zaten herkesin yapacağı iş. TOKİ’nin yapılması için çabaladık ve yaptırdık konut sıkıntısından Eskil’i kurtardık. Hükümet Konağının izni bizim zamanımızda alındı, bizim zamanımızda ihaleye verilmesi kararlaştırıldı. Ben bunları iş olarak saymıyorum.

Sizin belediye başkanlığı görevine gelmeden önce Eskil ilçe olmuş. Çok güzel bir hizmet. O dönem tüm Eskil bu ilçelik için uğraşmış. Sizin de çabalarınız oldu mu?

Evet, bu ilçelik konusunda burada aşırı bir çalışmamız oldu. Benimde oldu tüm Eskil’inde oldu. Çünkü Eskil’imiz bizden önce Sultanhanı’na bağlıymış. Sultanhanı’nda bir karakol varmış. Ben oraya hiç gitmedim, büyüklerimiz anlattı. O zamanlar demokrasi, insan hakları pek yoktu. Orada insanlarımıza eziyet edilirmiş, dayak atılırmış. Böyle olunca ilçelik için tüm Eskil canını ortaya koydu. O zaman Ana Vatan Partisi iktidardaydı. Biz de esnafız. Ana Vatan Partisi bir referandum çıkardı, Demirel, Türkeş, Ecevit’in hapisten çıkması için. Turgut ÖZAL bu kanunu çıkarınca millete dedi ki, referanduma hayır deyin, bunlara tekrar fırsat vermeyin. Hatta ilçe olacak yerlere denilen şey şu siz bu referanduma hayır deyin, bizde sizi ilçe yapalım. Bizde çıktık, babam ben kendi arabalarımızla, belediye başkanımızın yanına bindik. Tüm köylere çıktık. Yani ben Doğru Yol Partisinden aday olacağım. Genel başkanım hapisten çıkmasın diye oy topladık. Hatta bize senin oğlan Doğru Yol’dan aday olacak sen genel başkanı hapisten çıkmasın diye oy topluyorsun dediler. Babamda dedi ki sevgili Fevzi, benim oğlum bir kişi Eskil 20 bin kişi. Bir kişi mi önemli yirmi bin kişi mi önemli? Biz Sultanhanı’ndan çok çektik hepimiz bir olalım şu ilçeliği alalım dedi. Referandumda hatırladığıma göre 4 bin hayır oyu çıktı, binde evet oyu çıktı. Eskil hükümetin gözünde bayağı iyi göründü. Biz o dönemde çok uğraştık. Turgut ÖZAL Konya’ya geldi. Babam geldi haydi sizde dosya hazırlayın, pankart hazırlayın dedi. Babam bu seferde çarşıya gitmiş, o dönem ki belediye başkanı bulmuş. Aman Necati durmayın, dosya hazırlayın Turgut ÖZAL’a verin demiş. Konya’ya giderken, Sakallı Mehmet Emmi, Murtaza KEY Abi, Necati BELGEMEN, ben, belediye arabasının şoföri de Baba Tura. Pankart yaptırdık, Konya’ya vardık. Konya mahşer yeri gibi, 100 metre yaklaşamadık. Turgut ÖZAL oradan Ereğli’ye gidecekmiş. Akşama doğru millet yorulur, heyecan geçer düşüncesiyle Ereğli’ye gittik. Rahmetli Turgut ÖZAL otobüsün kapısında giderken, biz Mehmet Emminin bir kolunda ben bir kolunda Necati BELGEMEN ön tarafa doğru götürmeye çalışıyoruz. Turgut ÖZAL’da kapıdan halkı selamlıyor. Biz üçüncü uzatmamızda dosyayı Turgut ÖZAL’ın eline verdik. Turgut ÖZAL Eskil’in ilçelik dosyasına şöyle bir baktı. Sonra yanında duran bakana verdi. Türkiye’nin neresinde ne buluruz da Eskil’i ilçe yaparız diye 20.000 kişi çalıştık. Benim Niğde’de bir işim vardı. Orada Yücel ÜNLÜ diye bir avukat vardı. Bu avukat aynı zamanda Ana Vatan Partisinin Bor İlçe Başkanıydı. Onun yanında bir gün biz ilçe olacağız, nüfusumuz fazla ama okumuş insanımız az olduğu için olamıyoruz dedik. Birde Sultanhanı var tabi ki. Onlarda yolun üzerinde, iş adamları falan fazla. Sonradan öğrendim ama hükümette oraya sözü vermiş. Niğde Valisi de bir rapor tutmuş, il genel meclis üyesi tarafından Sultanhanı ve Eskil’in dosyası tutulmuş. Eskil’de yazın insanlar kalmaz, ancak bekçiler ve hayvanlar kalır diye. Eskil ilçe olmaz demiş. Onu da iç işleri bakanlığının dosyasına koymuşlar. Ben avukata anlatınca, Allah bin kere razı olsun ondan. Dedi ki Şerafettin Bey o iş çok kolay dedi. Nasıl olur dedim. Ben dedi Erzincan Kemaliye’de kaymakamlık yaptım dedi, Turgut ÖZAL oraya gelir dedi, ne kadar bakan varsa Erzincan’a geçer, zaten iç işleri bakanı da Yıldırım AKBULUT beyefendi de Erzincan’lı. Şimdi dedi oraya varırlar, orada bir âlim var, ona selam vermeden, saygı duymadan hiçbir yere uğramazlar dedi. Onun hayır duasını aldıktan sonra giderler dedi. Sen Erzincan’a gider misin dedi. Ben Almanya’ya da giderim dedim, yeter ki Eskil’in işi olsun diye. Adam mektubu yazdı, Erzincan’da şu otele gideceksin o da seni âlimin yanına götürecek ve senin iş olacak dedi. Ben mektubu aldım hemen eve gelip babama anlattım. Olayı gizli yürütüyoruz çünkü diğer yerlerde ilçe olmak için uğraşıyor, bunu öğrenmesin dedik. Yanımıza sakallı Mehmet Emmi ve Tahsin kardeşimi aldım, Erzincan’a gidiyoruz Emin Bey, 1000 km. Yani resmi sıfatımız yok, bir şeyimiz yok. Akşam arabaya bindik, sabah Erzincan’a vardık. Denilen otelin gittik, o da bizi âlime götürdü. Nur yüzlü bir adam. Bize sordu göreviniz ne diye. Biz dedik esnafız, petrolümüz var dedik, bu da kardeşim dedim. Hacı Mehmet Emmide çiftçiyim dedi. Bize öncelikle teşekkür etti. Sizin resmi göreviniz olmadığı halde memleketiniz için uğraşmanız için dedi. Size yardım etmezsen, cenabı Allah’ın zoruna gider dedi. Sonra kalktı, iç işleri bakanını aradı ve kalem müdürü çıktı telefona. İç işleri bakanı havaalanına başbakanı uğurlamaya gitti, sizin emirlerinizi bekliyorum efendim dedi. Orada adama tüm notları yazdırdı, evladım yazdırdıklarımı oku bakalım dedi. Kalem müdürü de nüfusu yazmayı unutmuş, en önemlisi o dedi. Siz bunu iç işleri bakanına vereceksiniz, benimde selamımı söyleyeceksiniz dedi özel kalem müdürüne. Bana döndü Şerafettin Bey dedi şimdi Vehbi DİNÇERLER Almanya’da, burada olsa ben sizin işinizi bugün hallederdim dedi. Vehbi DİNÇERLER hem bu alimin hem de Turgut ÖZAL’ın yardımcısıydı. Biraz daha düşündü adalet bakanı Oltan SUNGURLU’yu aradı, o da bu zincirin halkalarından. Bayburtlu. Onunla bizzat konuştu. Bende konuşulanları tek tek dinledim. Durumu anlattı, iç işleri bakanını da aradım burayı ilçe yapacaksınız bana müjdeyi vereceksiniz diyor. Adalet bakanı da emrin olur diyor. Bir hafta sonra buradaki Sakallı Mehmet Emmi heyecanlandı. Çok vatansever, kuran ehli insandı. O dedi Erzincan’a bir daha gidelim dedi. Ben bir telefon edeyim de öyle gidelim dedim. Oğlu çıktı bana Şerafettin Abi sizin ilçelik işi tamam dedi. Ben buna rağmen ben yaptım falan demiyorum, 20 bin kişi ne kadar çalıştıysa bende o kadar çalıştım. Herkes kendi gücü kadar çalıştı. Ama herkes çalıştı. Emeği geçen herkesten, o dönemim belediyesinden azasından Allah razı olsun. Biz o zaman ilçe olmasak 1000 sene olamazdık.

Sizin belediye başkanlığınız dönemiyle Niyazi ALÇAY’ın belediye başkanlığı döneminin en temel farkı halk ile ilişkiler. Siz Ramazan ayında halka iftar vermiştiniz, 9 defa artık gelenekleşen bir şekilde askerlerimizi görev yerlerine kadar götürmüştünüz. Siz bu çalışmaları yapmanız ve Niyazi ALÇAY’ın yapmaması hakkında ne diyorsunuz?

Şimdi efendim, onu şöyle değerlendirelim, tüm idarecilerin, kaymakam belediye başkanı kim olursa olsun tüm idarecilerin yapabileceği iş var, yapamayacağı iş var. Herkesin bir motor gücü var. Kimi 200 güç, kimisi 300 güç. O dönem için biz halkımızın hoşuna gideceği için, halkımızın birliğini beraberliğini sağlayacağını düşündüğümüz için iftar çadırlarını kurduk. Hatta zaman zaman çok fakir kişilere, yeşil kart alanlara belediyemizden ekmekte verdik parasız. Sonra bu askerlik konusuna gelince. Tabi askerlik konusu olunca milli manevi değerlerimizi içerisinde. Belediyenin araçlarıyla askerlerimizi götürelim, burada bir tören yapalım dedik. Hatta törenlere birkaç sefer valimizde komutanlarımız da geldi. Mehter takımımızla, bayraklarla süsleyerek 9 sefer götürdük, Türkiye’nin her tarafına. Biz bunları yaptık, Niyazi arkadaşımız neden yapmadı bilmiyorum. Onun hakkında da bir şey demek istemiyorum. Vatandaş zaten kim ne yapmış, ne yapmamış görüyor.

Niyazi ALÇAY göreve geldikten sonra sizin kilitli taş ve kanalizasyon çalışması için kurduğunuz ocağı zarar ettiği gerekçesiyle kapattı. Orası gerçekten zarar ediyor muydu?

Yani buna cevap vermeye bile mahcup oluyorum. Konya’daki, Aksaray’daki makineler ile bu makineler aynı. Çimento aynı, taş aynı. Bizim orada dünya kadar kârımız var ama hiç olmazsa şu kârımız var; Konya’dan gelince Konya’nın çocukları para kazanıyor, Eskil’de yapılınca Eskil’in insanları kazanıyor.

Siz belediye başkanı olduğunuzda fırın açtınız sonra kapatıldı. İkinci defa geldiğinizde belediyenin altındaki fırının malzemelerini çürütüldüğünü göstermek için dışarı çıkarıp sergilemiştiniz. Orasını hizmete açmıştınız. Orası sizden sonra tekrar kapatıldı veya özel sektöre devredildi. Bu konuda ne diyorsunuz?

Bu konuda aynı diğer konularda olduğu gibi bunlar milletin güzünün önünde cereyan ediyor. Bende kendim gözümle gördüm, görende çok. O kiraya verdikleri arkadaşımız, milletin gözüne baka baka fırını söktü gitti. Biraz bilgim var ama onları söylemek bana ucuz geliyor. Ben geldim mi fırın Eskil’e açılıyor, gittim mi kapanıyor. Şu an ise tüm Eskil biliyor ki fırınımız yok.

Gündeme dönecek olursak Niyazi ALÇAY’ın işe aldığı 7 tane itfaiye eri günlerce tartışıldı. Bu işe alınanların “masa başı işi yaptıkları, zenginlerden seçildiği ve puana göre değil torpille alındığı” konuşuldu durdu. Siz bu iddialara katılıyor musunuz? Siz belediye başkanı olsaydınız bu itfaiye erlerinin işe alınmasında nasıl bir prensiple davranırdınız?

Şimdi zaten ben ilk belediye başkanlığında 4 tane Eskil’liyi işe aldım. Dördü de fakir adamlardı. Daha sonra bu kadro işi kapandı. Benden sonra Necati BELGEMEN geldi. Onların döneminde de kadro kapalıydı. Yani sadece KPSS’den işçi alınabiliyordu. O günkü idarecilerde dışarıdan işçi geleceği için doğru olanı yapmışlar kadro vermemişler. Biz geldik işçi alalım dedik. Bize başkanım başvursak dışarıdan adam gelecek dediler bizde istemedik. 2009’da tüm belediyeler başbakanlığa dilekçe yazmış. Biz itfaiye eri alamıyoruz falan diye. Tüm Türkiye’de başbakanlığın genelgesiyle, herkes kendi sınav yapar alabilir diye kanun geldi. Böyle kanun gelince bugünkü idarecilerde bu arkadaşları almışlar. Beni Eskil bilir. Geçici işçilerde de, kadrolu işçilerde de fakir, işe muhtaç ama milletin ve memleketin işine de zarar vermeyen kişileri işe aldım. Bütün Eskil’in söylediği gibi bu alınan arkadaşların işe ihtiyacı olmadığı belli. Kendileri sınav yaptılar, kendileri aldılar. Onlar o şekil düşünüyor, ben bu şekil düşünüyorum. Ben belediyede başkanken 11 kişi vardı, şimdi sordum 21 kişi olmuş. Bu belediye o zaman taş, boru, kanalizasyon işleri yapıyordu daha fazla iş vardı ben 11 kişi ile idare ediyordum, şimdi 21 kişi varmış hiç iş yapılmıyor. Yani ben seçilirsem içeride 11 kişi kalır, dışarıdaki adamların işleri neyse oraya giderler. Orada başıboş adam durdurma ihtimalim yok. Oradakiler tam kapasiteli çalışacak, ben bedava para veremem.

Peki, Niyazi ALÇAY’ın resmi kaynaklara dayandırarak “Belediye kadrosuna sadece 3 kişi aldı. Onlarda Eskilli değil Aksaraylıydı” ifadesi hakkında ne diyorsunuz? Bu ifadeler doğru mu? Doğruysa neden kadroları Eskil’den doldurmadınız ve sadece 3 kadro verdiniz?

O da yanlış, öteki ifadeleri gibi. O arkadaşımız her şeyi söylüyor. Bu 25 bin kişinin temsilcisi ağzına geleni söyleyemez.  Şimdi bunların 2’si veya 3 Aksaraylı. Biride benim amcamın oğlu. Bu adamlar uzun süreli sigortalı çalışmış. Devlet o zaman belli bir süre çalışanlara, yani toplamda 216 bin kişiye kadro verdi. Bunlara ne ben sınav yaptım ne de yetkim içerisindeydi. Bunu aklı mantığı olan herkes bilir. Aksaray’da olan kişi benim akrabam değil, tanımam. Bu adamlar kanalizasyon ustası. Neden ben bunları alıp da Eskil’deki fakiri almayım?

Niyazi ALÇAY sizin hakkınızda bir halka dayandırarak “Adliye kapanırsa benim en mutlu günüm” dediğinizi, rektöre dayandırarak “Bunlar çalar, bunlara okulu verme” dediğinizi ve Necip ÇEÇEN’e dayandırarak telefon açıp “SGK’nın gelmesi için niye uğraşıyorsunuz, uğraşmayın” dediğinizi iddia etti. Siz bu ifadeler için ne diyorsunuz?

Ben buna ve buna benzer ifadelere öncelikle şok oldum. 25 bin kişinin belediye başkanının bunu söylemesi imkânsız. Öncelikle ben Eskil için canını malını ortaya koymuş adamım, bunları niye istemeyim. Necati BELGEMEN ile beraber ilçelik için uğraşırken ben yetkili falan değildim. Ben şimdi adliye giderse çok mutlu olacağım, SGK gelmesin diyeceğim, üniversiteye bunlar çalar diyeceğim. Zaten bu rektörü hiç tanımam ki. Bundan önceki rektöre ne gerekiyorsa yaptık. Sonraki rektöre evrakları götürmüşüm, falan olmuş ne ben rektörü tanırım ne de o beni tanır. Birde Necati’nin o görevden alınma kararları Danıştay’ın sitesinde mevcut. Niyazi demesin şimdi oraya da Şerafettin MERAL koydu diye.  Benim en çok üzüldüğüm nokta şu, buradan Eskil’ime sesleniyorum. Kim ne konuşuyorsa ya bir belgesi olsun ya da bir şahidi olsun. Mesela Gürsel’in dükkânın önünde duydum diyor, Gürsel’de internete bir sürü yazı yazıyor. Ben Necip’i aradım Necip dedi ki, ben Niyazi’yle konuştum, ben ne zaman Şerafettin MERAL böyle dedi dedim demiş o da ben öyle bir şey demedim gazeteci yalan söylemiş demiş. Öyle dedi Necip bana. Bende dedim ki gazeteci durup dururken neden yalan söylesin, elinde kayıt falanda varsa ne olacak dedim. Necip’te ona demiş ki ben şu an gazeteye geniş bir yalanlama yazısı yazacağım, Niyazi’de kardeş sen bir hafta dur, ben o gazeteciyi de bulacağım ve bunun böyle olmadığını haftaya gazeteye yazacağım demiş. Necip’te bana bir hafta daha dur dedi, bende Ak Parti İlçe Başkanına gittim, bak bana böyle böyle iftira olmuş, mahkemeye vereceğim dedim ilçe başkanı da bana bir hafta dur dedi bende tamam dedim. Niyazi ALÇAY’ın bu söylediklerine kimse inanmaz. Benim belediye başkanına bir tavsiyem var. Onun büyüğü olarak, en kısa zamanda tam teşekküllü bir hastaneye gitmesini tavsiye ediyorum. Bir belediye başkanı, 25 bin kişinin adına böyle söylüyorsa, belge bilgi, şahit hiçbir şey yoksa ben bir şey diyemiyorum.

Niyazi ALÇAY belediyeyi sizden devraldığında 1,7 trilyonu TEDAŞ’a olmak üzere toplamda 6,2 trilyon borçla devraldığını söyledi. Siz belediyeyi bıraktığınızda bu kadar borcu var mıydı? Eğer varsa belediye neden bu kadar borçlandı?

Benim o SES TV televizyonunda da konuştum ben belediyeyi devraldığımda 2004’te,  4 trilyon civarında borç vardı. Biz onunla çalıştık, belediyenin borcunu zaten bize sormadan %40’ı kesiyor. Biz ondan sonra da hiç borçlanmadık, 2, 2.5 trilyona kadar indi. Ben bıraktığımda rakamları tam hatırlamıyorum, 3 trilyon civarında borcumuz vardı. Sonra ben 1 trilyon daha kredi aldım ama onunda 200 milyarını harcadık gerisi borç olarak hanemize yazılmadı. Orada durdu. Bunun doğrusu 2009 1 Nisan’da belediyenin şu şu şu kurumlara, şu kadar borcu vardı, muhasebe müdürü Emine AKAY, imza belediye başkanı Niyazi ALÇAY diye bir belge vermesi.

Sizin belediye başkanlığınız döneminin tartışılan konularından biriside işçilerin başına seçtiğiniz amirler oldu. Defalarca ben bu amirlerin işçilere hor davrandığını ve eziyet ettiğini duydum. Bunun hakkında bir duyum aldınız mı? Aldıysanız neden müdahale etmediniz?

Bizim amcamızın oğlu İdris vardı o işçilerin başındaydı. Bu adam çok çalışkan birisiydi. Bunun sadece görevi işçilerin başında durmaktı. Belediyedeki amirlerin en sonundaki adamdı. Vatandaşın dediğine göre işçilerde ufak tefek sıkıntı olduğunu ben sonradan duydum. İşçilere mesela kaldıramayacağı laflar söylüyormuş. Şimdi onun öyle olduğunu bilseydim, onu orada bir dakika durdurmazdım. Ben insanlara eziyet edilen yerde bulunmadım, bulunmam da.

İşçiler ile ilgi bir diğer konuda siz göreve geldikten sonra işçilerin çıkarılması ve daha sonra tazminat alarak geri görevlerine dönmesiydi. İşçiler neden çıkarıldı? Belediyenin zarara uğratıldığını düşünüyor musunuz?

O zaman geldik içeride bir sürü adam var. Çağırdım hepsini sordum kardeşim siz ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey. Baktık hiç iş yok, bu arkadaşların bir bölümünü çıkaralım, işimiz yoğun olursak yine çağırırız dedik. Belediyenin çok borcu olduğundan, bunların da hiç işi olmadığından ki ben prensip olarak boş duran adamı hiç sevmem, çıkartalım dedik. Bunlarda mahkemeye verdiler ve kazandılar. Bunlarında belediyeye fazla zararı olmadı. Ortalama bir yıllık maaşları değerinde tazminat aldılar. Daha sonra bizi belediyeyi zarara uğrattınız diye mahkemeye verdiler sonra bizde mahkemeden berat ettik.

Siz çok fotojenik bir başkan oldunuz hep. Medyayla iç içe olan bir başkandınız. Örneğin SES TV’de canlı yayın yapıldı. Bu ve benzeri yerel basında belediyeyle çok içli dışlı oldu. Belediyeden bu basın kuruluşlarına ücret ödendi mi? Ödendiyse bunu ne kadar doğru buluyorsunuz?

Belediyeden bu basın kuruluşlarına tüm Türkiye’de yapıldığı gibi dergilere çok ufak bir para öderiz. Bende ticaret adamı olduğum için herkes 500 dergi yazdırırken ben 100 dergi yazdırırım. Sonra kalanların olacağını bildiğim için. Sonra bana gelirler bunu alır mısın derler. Ben zaten atacaklarını bildiğim için 2 liradan alırım derim. Sonradan 200-300 tane daha alırım. SES TV’ye gelecek olursak, adamlar tüm Türkiye’de araştırma yapmışlar televizyona kredi kazandıracak başkanları aramışlar. Beni kendileri aradı, ben en başta parayı sordum, para isteyecekseniz ben yokum dedim. Ben gittim SES TV’de konuştum, bir TL ödemedim. Benim ödediğim para mehteran takımına ve KON TV iki sefer geldi bin lira mı bin iki yüz lira mı ne ödedim. Bunları böyle söylemeden, bunlar faturaları diye gösterse daha şık olur.

Niyazi ALÇAY geçmiş dönem kanalizasyonun %60’ının yapıldığını kendilerinin ise %40’ını bu yıl içerisinde bitireceklerini, sizin 75 bin m² kilitli taş döşendiğini kendi 3,5 yıllık döneminde ise 350 bin m² döşendiğini, yine sizin döneminizde büyük çoğunluğu özel idare tarafından yapılmak üzere sadece 12 km asfalt yapıldığını ama kendilerinin 160 km asfalt yaptıklarını iddia etti. Bu ifadeler için ne diyorsunuz?

Bu, bu kadar yaptım, ettim diyor. Ben metre metre bilemiyorum fakat Eskil’in içini şöyle bir anlatayım. Diyor ki şu kadar o yaptı, bu kadar ben yaptım. Nereden bileceğiz? Belge var mı, ölçü var mı? Yok. Nasıl inanacağız. En iyisi benim söylediğim, vatandaşın anlayacağı şekilde. Şimdiki kanalizasyonla belediyenin hiç alakası yok, çünkü Sultanhanı yapılıyor, Eşmekaya yapılıyor. Bunu devlet kendisi yapıyor. Ben şimdi kanalizasyonu bağladığım yerleri söylüyorum. Eskil’in doğu yönünden Ateş Ali’nin evin önü, Rüstem Emminin İsmail’in Evi, oradan Ulu Cami, Oradan İmam Hatip, İmam Hatip’in oradan TOKİ, oradan kaymakamlık lojmanı, kaymakamlık lojmanından YİBO, YİBO’dan jandarma, oradan Ergenekon, oradan tekrar Ateş Ali’nin ev. Ben burayı kanalizasyon yaptım. Burası %60 mı olur, 90 mı olur ölçmedim. Gelelim kilitli taşa, taşı Müselli Caminin önünden başladık, Ulu Camii, Hacı Muzaffer Meral’in Camii, Cumhuriyet Okulu, hastaneyi döşedik. Ben dış çerçeveyi söylüyorum. Ben o zaman konuşurken 25 bin kişinin temsilcisi olarak konuştum. Şimdi bile Şerafettin MERAL olarak konuşmam. Çünkü ben 10 yıl belediye başkanlığı yapmış adamım. Asfalt konusunda da ilk belediye başkanlığımda borçlanmak üzere, Bozcamahmut’tan Eskil’e kadar 25 km olarak Eskil’de ilk asfaltlama çalışması yapan benim. İkinci başkanlığımızda Akkaş – Kaputaş yolunu yaptık. Bizim dönemimizde de hükümetimiz Karakol – Mezgitli yolunu, Şabanlı Eskil Yolunu yaptı, ama benimki öyle 12 km falan değil. Şimdi bu yol yapmak falan tamamen maddiyete dayalı, herkesin yapacağı iş. Biz kanalizasyon ile uğraşırken ancak bunu yapabildik. Bu arkadaşımız daha fazla yol yaptıysa kendisine teşekkür ediyorum, daha fazla yapmasını istiyorum.

Temizlik belediyenin en temel görevlerindendir. Ben şu an ki belediyenin çevrecilikle ilgili ne zaman haberini yapsam “altına geçmiş döneme baksan bunları demezdin, ortalığı pislik götürüyordu” gibi yorumlar geliyor. Çoğunluk sokakların poşetlerden geçilmediğini söyleniyor. Siz bu ifadelere katılıyor musunuz?

Orta da bir poşet dolaşıyor deniyor ama sabah bir rüzgâr esse ortada yine poşet olur. Ben buraya kanalizasyon yapmasam, taşı döşemesem bunlar nasıl temizlik yapacaktı. Ben bunların hepsini yapmışım. Bizim dönemimizde böyle makineler yoktu, varsa da biz getirecek vakit bulamamışız o kadar işin içinde. Şimdi belediye hiçbir iş yapmıyor ne yani temizlikte mi yapmasınlar? Buna aslında en çok önem veren benimde. Bu olsun diye kanalizasyon, kilitli taş döşedik.

Sizin en büyük siyasi rakibiniz şüphesiz Necati BELGEMEN. Size sadece Necati BELGEMEN desem ne dersiniz?

Rakibimiz tabi ki, kendiniz gördüğünüz gibi uzun süre devam ettikten sonra Necati arkadaşımız pes etti. Geçen dönem aday olmadı. Eskil’de 5-6 tane aday olmuşlar, reislik yapmışlar birleşti o şekilde zaten bizi geçtiler. Ben Necati BELGEMEN’in yaptıklarını uzun süre halka anlattım. Vatandaş gözüyle son dönemde benim anlattıklarımı gördü. Mesela bu arkadaşımız belediye başkanıyken görevinden alındı, durup dururken adamı görevden niye alsınlar? Birde en son şuraya bir inşaat yapıldı bu inşaat Eskil’in yüreğine taş gibi oturdu. Burası özel idarenin malıydı. Hani diyorlar adliye gidecek yazık olacak diye, keşke oraya adliye yapılsaydı, adliyenin özel mülkü olsaydı adliye gitmezdi diyenler oluyor. Yapılanları görüyorsunuz işte inşaatta. Aslında ben daha fazla şey söylemek istemiyorum, vatandaş bunları biliyor tekrar söylemek baş ağrısı yapıyor.

Siz MYO için kurulan eğitim derneğinin başkanlığını Necati BELGEMEN’in yapması ve inşaat için açılan çukurun mezarlığın yanı ve eğitim derneği başkanı olan Necati BELGEMEN’in apartmanının yanı olması hakkında ne diyorsunuz?

MYO’nun yeri spor sahasının yanındaydı. Tüm şehirlerde bu tür okullar şehrin dışına doğru yapılıyor. Şimdi oraya sıkıştırmanın anlamı ne? Yeri spor sahasının yanıydı ama getirdiler buraya yaptılar. O okulun yapılma durumu da şu an zaten yokmuş. Çünkü lafla yürütüyorlar. Birde ilk çalışmayı Niyazi Bey kendilerinin yaptığını, ilk dosyayı kendilerinin verdiğini söylüyor. Daha önce çok aşırı derecede çalışma yapıldı. Niyazi Başkanın bu söylediği de diğer söyledikleriyle aynı emsaldi. Çünkü bir adam bir lafı neyse tüm lafları da odur. MYO’nun yapılması için bizim çalışmalarımız burada. Diğer söyledikleri gibi bu söylediği de doğru değil. İşte burada 2006 yılının gazetesi ve benim açıklamalarım. Bunlar daha hiç yok, bunlar 2009’da geldiler. Bizim resmi müracaatımız, burada. Altında kaymakamın imzası, belediye başkanının imzası, esnaf ve zanaatkârlar odası başkanının imzası. Biz 5 bin tane imza topladık.  O dönem ki vali diyor ki kaymakam ve belediye başkanının çabalarının takdir ettiğini, resmi olarak başvurusunu Aksaray rektörlüğüne bildirip, açılmasının valilikçe de uygun bulunduğunu, değerlendirilmesini rica ediyoruz. Biz belgelerimizi sunduğumuzda onların ne derneği vardı ne de kendileri. Ama öteki söylemleri gibi söylüyor ancak.

Niyazi ALÇAY Necati BELEGEMEN’in de destekleriyle belediye başkanı oldu. Bu durum üzerine halk ALÇAY’ın Necati BELEGEMEN’in etkisi altında kaldığını söyledi. Siz buna katılıyor musunuz?

Evet, katılıyorum, zaten belediye başkanımız her zaman söylüyor. O bizim büyüğümüz, onun görüşü almadan iş yapmam diyor. Herkes söylüyor yapılan işlerden de görülüyor. Ben vatandaşın bu görüşüne aynen katılıyorum.

Sizin siyasetteki en belirgin özelliklerinizden birisi devamlı yanınızda belgelerle gezmeniz. Fakat bana gelen bazı bilgilerde sizin o belgeleri birkaç kâğıdın bazı yerlerini kesip kopyalayarak elde ettiğiniz doğrultusunda. Bu iddialar hakkında ne diyorsunuz?

Ben kes yapıştır desem, imza atan var, onları getirip sorsunlar. Bunların sonucunda bir de mahkeme var. En çok yargılan da benim Eskil’de. Adliye gideceğinde de ben oturup ağlayacaktım, çünkü hiç durmadan Aksaray’a git gel zor olacaktı. Ben burada askerleri götürdüm askerleri götürdüğüm diye yargılandım, süt kooperatiflerini yaptırdım, biz onların meraya yaptığını görememişiz, belediye başkanı beni mahkemeye verdi. Ben eğer kopyala yapıştır olarak sakat iş yapıyorsam işte mahkeme orada. İşte Gürsel ÖZKAN ağzından ne gelirse söylemiş, ateş saçmış. Kopyala yapıştır olsa böyle olur mu?

Geçen ayın ortalarında Mevlüt KESKİN köşe yazısının bir bölümünde “Şerafettin MERAL’e gelen 16 kadroyu geri gönderdi” ifadesini kullanması üzerine oğlunuz Önder’in Mevlüt KESKİN’i aramasını tehdit edip küfretmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu olay sonrası Önder veya siz Mevlüt KESKİN’den özür dilediniz mi?

Önder ile Mevlüt KESKİN samimi arkadaşlar. Aralarında ne geçti ne konuşuldu bir bilgim yok. Benim bilgimin dışında olan bir olay. Önder’in dediğini söylüyorum aynen aynı benim gibi demiş ki o kadroların geri gönderildiğine dair sende belge var mı demiş. O da var demiş, iyi o zaman getir sen benden küçük olmana rağmen gözlerinden öperim demiş. Orada ne laf söylendi bana Önder demedi. Aralarında ne geçti bilmiyorum. Ben kendim hiçbir gazeteciyle, vatandaşla böyle konuşmadım. Önder onu yaptıysa ayıp etmiş, nezaketsizlik etmiş, görgüsüzlük yapmış, uygun değil, hoş görmem.

Eskil’in en çok mustarip olduğu konu ikilik. İki kişiden birisi geldiğinde bir öncekinin yaptığını bozmakta. Bunlardan biriside siz göreve geldiğinizde Necati BELGEMEN tarafından yapılan belediye parkının görsellik katan havuzunun suyunun kesilmesiydi. Hatta halk arasında o parkı yıkacağınız bile konuşuldu. Siz bu konuda ne diyorsunuz?

Bu ikilik konusunda Necati BELGEMEN’in belediye başkanlığında biz hep onun yanında olduk. Biz seçildiğimiz zaman o bizim yanımıza gelmedi. Bu soru için çok teşekkür ediyorum. Bir gün belediye başkanıyım, bizim şurada terzi hacı var. Bu terzi hacı arkadaşlarıyla yemek yapmışlar. Demişler ki belediye başkanını da çağıralım misafirimiz olsun. Bu çağıranlarda bize oy vermedi. Bende hay hay dedim. Yemek yedik, çay içtik sohbet ettik. O zaman bana ya başkanım şu ikilik ilçemize pekiyi olmuyor dediler. Bende kendilerine dedim ki arkadaşlar Necati arkadaşımız esnaf, belediye başkanı birisinin ayağına gitmez diye düşünülür ben hariç. Şu arabamızı çalıştıralım, beraber binelim ve Necati’ye telefon edelim. Biz Şerafettin MERAL’e şöyle bir teklif ettik neredeyse yanına gidelim dedi deyin dedim. Belediye başkanı getirin ayağıma demiyor. Şuraya gelsin derse oraya da gidelim dedim. Adamlar dondu kaldı, ben o günden beri bekliyorum. Parkın havuzuna gelince. Bu park Gazi Emmi zamanında yapıldı. Sonrasında belediye başkanları geldi. Ekleme yaptılar düzenleme yaptılar. Bana geldiler dediler ki başkan buraya çocuklar geliyor, her tarafı batırıyor dediler. Çocukları uzaklaştırınca bu seferde anaları babaları geliyor işçilerin çocuğumu azarlamış deniyor. Bizde havuzun suyunu kapatın, birde bununla uğraşmayalım dedik. Yani biz suyu kapatınca çok büyük suç işlemişiz de fırın ortada hiç yok, koskoca trilyonluk mallar, taş ocağı kapatılmış bunları sormuyorlar da bunu mu soruyorlar?

Başarılı bir belediye başkanlığı dönemi geçiridiğinizi kendiniz söylüyorsunuz, sonrasın da iktidar partisinin belediye başkanı adayıyken seçimi kaybetmenizi nasıl yorumluyorsunuz?

Bana oy vermeyenlere de sorun, senin çalışmana diyeceğimiz bir şey yok diyorlar. İller Bankası Genel Müdürlüğü Türkiye Birinciliği ödülü verdi. Bana vali geldi bunları yaptın da parayı nereden buldun dedi, biz gelene değil gidene baktık dedik. Bizim seçimi kaybetme sebebim, kooperatiflerin yaptığı çardakları yıkın diye beni mahkemeye verdiler. Şimdi biz bu adamlara ceza yazınca niye ceza yazdın dediler. Su parası almıyor, dükkân kirası almıyor, ev kirasını almıyor diye beni şikâyet ettiler. Vatandaşla karşı karşıya getirdiler. Bizde mecburen vatandaşımızı sıktık ceza yazmak zorunda kaldık. Biz yine de evleri yıkmadık, yıkmadığımız için mahkemelik olduk. Biz kısım insanlar var ki bunlar menfaatçi. Benim menfaatim kim hizmet eder diye düşünüyorlar. Bunlar da bizden hiç faydalanamayınca bizi kötülediler. Bundan dolayı seçimi kaybettik.

Herkes biliyor ki siz yeniden adaysınız. Ak Parti’den aday adaylığınız var. Eğer Ak Parti olmazsa düşündüğünüz diğer partiler hangileri? Sizin adınız hem MHP ile hem de HAP ile anılıyor. Bu konuda ne diyorsunuz?

Benim aday olmam gerektiğimi zaten ben seçimi kaybettiğimde vatandaş bana söylemiş. Ben seçimi kaybettiğimde 700-800 oy alsaydım bir daha arkama bakmazdım. Vatandaş bana başkanım aman ha diğer arkadaşımız 7 – 8 senedir konuşulur, genç üniversite okumuş bir insan gelsin Eskil’i güzelleştirsin, bir denemek gerek dediler. Bunlar birleşince biz az bir farkla seçimi kaybettik. Vatandaş biz sana 3800 oy verdik iyi olursa sana arkadaş biz adamımızı bulduk, teşekkür ederiz deriz eğer ama beceremezse sen aman bir yere gitme demiş. Herkes belediye başkanının durumunu biliyor. Ben fazla kötülemeyi sevmem. Ben çıraklığımda suyu getirdim, kalfalığımda kanalizasyonu yaptım, şu ustalığımızı da inşallah vatandaşımızın sayesinde bunu da yaptık mı defterimizi kapatacağız. Parti konusuna gelince 2004’te Niyazi arkadaşımız aday oldu %17 oy aldı, ben 2004’te %37 oyla kazandım. Bunu %44’e çıkardım. Biz ikimizde Ak Parti’den aday olduk kaybettik. Benim %44 oyum var, onun %17 oyu var. Eğer teşkilatımız ve partimiz uygun görürse buradayız. Eğer sırayı vermezse ben dönüp 3800 kişiye tek tek soracağım siz ne diyorsunuz diye.

Belediye başkanlığı adaylığınızda halka yapmayı vaat ettiğiniz hizmetleriniz neler?

Diğer arkadaşlar bunu yadırgıyor da bu benim düşüncem şu ben diğerlerini de vaat etmeden yaptım. Ne eksikse hemen onu yapmaya başladık. Biz geldiğimizde ne eksikse önceliğimizi ona verip onu yapmaya başlarız. Biz geldiğimizde hiçbir şey yapmasak buradan ilçeleri gezerim oralarda ne varsa onlara bakar yaparım. Zamanında vatandaşa ekmek vereceğiz dediler ama ortada fırın yok, fırını kapattılar. Nasıl olacak bu iş?

Ben size röportaj talebimizi reddetmediğiniz için teşekkür ederim.

Ben de size teşekkür ediyorum. Bu güzel çalışmanızdan dolayı. Başarılar diliyorum. En son olarak büyüklerimizin çok güzel bir duası var. Onunla kapatmak istiyorum. Allah’ım beni lazım olan bilgiyle donat, yumuşak huylulukla süsle, iyi kullukla yücelt, sağlıkla güzelleştir diyor. İnşallah bu dua tüm Eskil’imiz için geçerli olur diyorum. Kesinlikle belgesiz, şahitsiz söylenilen sözlere inanmamaları tavsiye ediyorum. Tüm Eskil halkına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

haberfark.net

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
138 Yorum