Hakim stajerin yaşam tarzı intiharı! Tayt ve alkol
Yayınlanma:
Didem Yaylalı, hakimlik sınavının yazılı ve sözlü aşamalarını başarıyla geçerek, stajını yapmaya başladı
Stajın ilk 4 aylık Türkiye Adalet Akademisi'nde yapılan teorik eğitim kısmından sonra Ankara Adliyesi'nde stajını tamamladı ve son 4 aylık akademi eğitimine başladı. Hakim olmayı beklerken, atanmasına bir hafta kala, önceden sunduğu bir sağlık raporunda doktorun imzası olmadığı için "eksik imzalı belge sunduğu" ve böylece idareye yalan beyanda bulunduğu iddiasıyla disiplin cezası aldı. HSYK bu disiplin cezasını gerekçe göstererek, Yaylalı'nın mesleğe alınmamasına karar verdi. HSYK Genel Kurulu'na itiraz eden Yaylalı, sonuç alamadı. Aldığı disiplin cezasına karşı idare mahkemesinde dava açan Yaylalı, HSYK'nın bu davanın sonucunu beklemeden itirazını reddetmesi üzerine, hakimlikten umudunu kesti ve avukat stajına başladı.
Yaylalı, bu hafta başında tek başına Fethiye'ye gitti. Burada bir otele yerleşen Yaylalı, Salı günü akşam saatlerinde odasına çekildi. Çarşamba sabahı odaya giren temizlik görevlisi, Yaylalı'yı yerde hareketsiz buldu. Yaylanı'nın nefes almadığını fark eden görevli, otel yetkilileri ve 112 Acil Servis ekiplerinden yardım istedi. Ambulansla, hastaneye götürülen Yaylalı, yaşamını yitirdi. Yaylalı'nın odasında antidepresan ilaçlar bulundu. Otopsi henüz sonuçlanmamışken, polis "antideprasanın alkolle birlikte alındığında kalp krizine neden olabileceği" tahminini paylaştı. Otopsinin ardından Yaylalı'nın cenazesi Bursa'daki ailesine teslim edilecek.
TAYT VE ALKOL UYARISI
Arkadaşları Yaylalı'ya stajını yaptığı dönemde Adalet Akademisi'nde tayt giydiği gerekçesiyle uyarıldığını, ara sıra alkol almasının sorun edildiğini belirterek, mesleğe kabul edilmemesinin arkasında Yaylalı'nın yaşam tarzının olduğunu iddia etti.
Didem Yaylalı gibi HSYK'nın mesleğe alınmama kararı verdiği hakim adaylarından Tolga Onur, "Kendisi ile aynı aynı süreci yaşadığımız için bana ulaştı. Kendisine çok fazla baskı uygulandığını, dayanamayacak gibi olduğunu söylüyordu. İntiharı ben de çok düşündüm. O ruh halini biliyorum" dedi.
"ANNEM BABAM İÇİN AKLANMAK İSTİYORUM..."
Didem Yaylalı'nın, Tolga Onur'a yazdığı ve başına gelenleri anlattığı mesajı şöyle:
"Merhaba Tolga, ben 12. dönemden hakim adayıyım. Yaşadığın sürecin aynısını yaşıyorum. Son akademideyken haberim olmaksızın soruşturma geçiriyormuşum. Aylarca her şeyim araştırılmış. Eksik aranmış. Nisan ayında akademiye sunduğum bir sevk kağıdında eksiklik bulunmuş, doktor imza atmayı unutmuş. Aylar sonra Temmuz ayında mesleğe kabulden bir hafta önce idareye yalan beyanda bulunmaktan disiplin cezası aldım. Mesleğe kabul edilmedim. HSYK sürecinde aynı şeyleri yaşadım, 'alkol problemin mi var', 'hayatınla ilgili bir problem mi var' diye sorular, aşağılamalar... Kendi dönem arkadaşlarım arasında hakkımda asılsız dönen dedikodular... Her neyse şu an genel kurul aşamasındayım ve senin durumundan farklı bir karar çıkmayacak benimki de..Yaşadığın şeyleri çok iyi anlıyorum bizzat ben de yaşıyorum.. O yüzden yazmak istedim... İkimize de geçmiş olsun
Şu an tabancadaki son kurşunu atıyorum.
"O KIZIN ALKOL PROBLEMİ VAR"
Genel kurulda olumlu karar çıksa bile istifa edeceğim ve yaşadıklarımı anlatacağım herkese senin gibi ama şimdi annem babam için ailem için aklanmak istiyorum. Mesleğe devam etmek için değil, kendimi aklamak için genel kurulda olumlu oy çıksın istiyorum... O zamana kadar sessiz kalıyorum bu yüzden. HSYK üyelerinden biri yakın arkadaşımın amcası ve adam benim için 'disiplin cezası neyse de alkol problemi var o kızın' demiş. Üstü kapalı üyelerin söylediğinden anladığım akademideyken biri benim alkol kullandığımı söylemiş ve soruşturma bu yüzden açılmış. Daha bir sürü böyle şey işte."
DOKTORUN UNUTTUĞU İMZA
Tolga Onur, hakim ve savcı adayları üzerinde müthiş bir baskı kurulduğunu belirterek, şunları anlattı:
"Bu süreç şöyle işliyor: Önceden hakkında sürekli takibat yapıyorlar, eksik bulmak için uğraşıyorlar. Bir gerekçe bulmak istiyorlar. Bunun nedeni de bir korku atmosferi yaratmak. Sizin bir tarafta olmanıza gerek yok. Onlardan olmadığınız yönünde bir istihbarat gitmesi yeterli. Didem'in de dosyalarını araştırıyorlar ve aylar öncesine ait bir raporunu buluyorlar. Zatürre olmuş, hastaneye gitmiş. Yalnız raporda hastanenin kaşesi ve giriş kaydı var ama doktor imza atmayı unutmuş. Sırf bu yüzden, "yanıltıcı belge sunduğu" gerekçesiyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verdiler. HSYK 3. Dairesi de bu cezaya dayanarak mesleğe kabul edilmemesine karar verdi, kuradan bir hafta önce.
"TAYT GİYME, ALKOL YÜZÜNDEN Mİ ZATÜRRE OLDUN"
Bir HSYK üyesi, Didem'e "Konservatif olacaksınız" demiş. Didem anlamayınca "Muhafazakar olacaksın. Hakim dediğin tayt giymez" demiş. Didem çok şaşırmış, çünkü sadece hafta sonu tayt giyinmiş. Bir başka HSYK üyesi de, "Zatürre olmanda alkol almanın etkisi var mı? Özel hayatında bir sorun mu var?" demiş.
Ne ben ne Didem, çok alkol kullanmayız. Ayda yılda bir tane bira, bir tane şarap içmişizdir. Ama akademide bütün hayat tarzına karışırlar. İzleyeceğiniz kanallara kadar söylüyorlar.
Biz HSYK önünde 'duran adam" eylemi yapmayı düşündük ama yapamadık. Didem'in maruz kaldığı şey aynı zamanda bir cinsiyet ayrımcılığıydı. Ben erkek olduğum için dayandım. Ağladığım da oldu çok ama Didem hiç ağlamadı. Ama bir insan hakkında soruşturma başlayınca hakkındaki dedikoduların öne arkası kesilmiyor. Didem de böyle dedikodular duymuştur. Benim karaciğerimde sorun var pek kulanmıyorum ama alkolik denildi.
Didem'le ölmeden önce 3 gün görüştük. İçimimizdeki en hayat dolu insandı. Didem, kendi hayatını adaletsizliğe verdi. Adalet için bunu yapmıştır, güçsüz olduğu cümlesini Didem'e yakıştırmıyorum.
Biz apartmanda görevli olsaydık işe iadesi açardık. Ama HSYK kararlarına karşı yargı yolu kapalı. Hiçbir memuriyette bu kadar kolay atılma yok."
HSYK ÖNÜNDE EYLEM
Bu arada Yaylalı'nın ölümünü protesto etmek isteyen arkadaşları ve bazı hukukçuların 28 Ağustos'ta HSYK önünde siyah çelenk bırakma eylemi yapacakları belirtildi.
ADALET.ORG YAZILARI YÜZÜNDEN Mİ ATILDI?
Hakim ve savcıların internet sitesinde yapılan yorumlarda ise Yaylalı'nın siteye cesur yazılar yazdığı belirtilerek mesleğe alınmamasında bu yazıların etkisinin olabileceği ileri sürüldü. Kişisel sayfasındaki mesajında Haziran ayında yazdığı Seyit Rıza'nın "Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim,bu da size dert olsun" sözü dikkat çeken Yaylalı 12 Mart 2013'de ise "Hayat çok zormuş!" diye yazmış. Yaylalı'nın sitedeki diğer yazıları şöyle:
GEZİ EYLEMLERİ: Bu akşam Bestekar Sokak'ta insanlar pasif haldeydi, bir tek provokasyon yoktu. Herkes demokratik hakkını kullanıyordu. Toma birden girdi, direk hedef alıp gaz bombası attı, apartmanın içine gaz bombası attı, birden çok vatandaşın evine gaz bombası attı, insanları hedef alıp plastik mermi sıktı...İnsan canı kamu malından sayılmadığı için değersiz galiba.
HAKİMİN ÜSTÜNÜN ARANMASI: Polisin kaba tavrı tabi ki eleştirilmeli, ancak polisin bu tutumunun hakime yönelik olması ile vatandaşa yönelik olması arasında bir fark yok sanıyorum. Zira havaalanındaki hakim normal bir vatandaştır. Mesleki saygınlığı korumak, xray cihazı uyarı vermesine rağmen uçağa binmekte ısrar etmek olmasa gerek.
HRANT DİNK CİNAYETİ: Medyanın ürettiği nefret söyleminin hedef haline getirmede ne derece etkili olduğunu yaşadık. Nefret suçları yasasının ve nefret söylemine ilişkin kapsamlı düzenlemenin gerekliliğini gördük. Ders aldık mı bilinmez.Umarım nefret suçları ve nefret söylemine ilişkin yasa bir an önce düzenlenir.
İDAM CEZASI: İdam cezası teorik olarak ceza bile değildir. Wittgenstein başyapıtı Tractatus'ta 'Ölüm bir yaşam olayı değildir. Ölüm yaşanmaz' der. İdam cezası cezanın öznesi olan suçluyu ortadan kaldırarak, cezanın çekilebilme sürecini yok eder. Aç bırakma, asarak infaz, kurşuna dizerek infaz, ateş açarak infaz, boğazlayarak infaz, çarmıha germe, ezerek infaz, elektrikli sandalye ile infaz, gaz odaları, giyotin ile baş kesme, kılıçla infaz, öldürücü iğne ile infaz, recm...Hangisini seçelim, en çok hangisi intikam duygusundan kurtarır bizi?
VAHİM İDDİA: MESLEĞE ALINMADIĞINI CÜPPESİNİ ALMAYA GELDİĞİNDE ÖĞRENDİ
Bir dönem arkadaşı, adalet.org sitesinde paylaştığı mesajda, "Zamanında yapılacak olan kura töreni öncesi cübbelerin dağıtılması için kurul binasına gitmişken tesadüfen benden sonra cübbe almak için geldi. Görevli 'listede adınız bulunmuyor hakim hanım' dedi. Bu acı hatırayı bende katmerleyen ve sanırım sonsuza kadar unutmamamı sağlayan da bu haber oldu" diye yazdı.
VATAN
Yaylalı, bu hafta başında tek başına Fethiye'ye gitti. Burada bir otele yerleşen Yaylalı, Salı günü akşam saatlerinde odasına çekildi. Çarşamba sabahı odaya giren temizlik görevlisi, Yaylalı'yı yerde hareketsiz buldu. Yaylanı'nın nefes almadığını fark eden görevli, otel yetkilileri ve 112 Acil Servis ekiplerinden yardım istedi. Ambulansla, hastaneye götürülen Yaylalı, yaşamını yitirdi. Yaylalı'nın odasında antidepresan ilaçlar bulundu. Otopsi henüz sonuçlanmamışken, polis "antideprasanın alkolle birlikte alındığında kalp krizine neden olabileceği" tahminini paylaştı. Otopsinin ardından Yaylalı'nın cenazesi Bursa'daki ailesine teslim edilecek.
TAYT VE ALKOL UYARISI
Arkadaşları Yaylalı'ya stajını yaptığı dönemde Adalet Akademisi'nde tayt giydiği gerekçesiyle uyarıldığını, ara sıra alkol almasının sorun edildiğini belirterek, mesleğe kabul edilmemesinin arkasında Yaylalı'nın yaşam tarzının olduğunu iddia etti.
Didem Yaylalı gibi HSYK'nın mesleğe alınmama kararı verdiği hakim adaylarından Tolga Onur, "Kendisi ile aynı aynı süreci yaşadığımız için bana ulaştı. Kendisine çok fazla baskı uygulandığını, dayanamayacak gibi olduğunu söylüyordu. İntiharı ben de çok düşündüm. O ruh halini biliyorum" dedi.
"ANNEM BABAM İÇİN AKLANMAK İSTİYORUM..."
Didem Yaylalı'nın, Tolga Onur'a yazdığı ve başına gelenleri anlattığı mesajı şöyle:
"Merhaba Tolga, ben 12. dönemden hakim adayıyım. Yaşadığın sürecin aynısını yaşıyorum. Son akademideyken haberim olmaksızın soruşturma geçiriyormuşum. Aylarca her şeyim araştırılmış. Eksik aranmış. Nisan ayında akademiye sunduğum bir sevk kağıdında eksiklik bulunmuş, doktor imza atmayı unutmuş. Aylar sonra Temmuz ayında mesleğe kabulden bir hafta önce idareye yalan beyanda bulunmaktan disiplin cezası aldım. Mesleğe kabul edilmedim. HSYK sürecinde aynı şeyleri yaşadım, 'alkol problemin mi var', 'hayatınla ilgili bir problem mi var' diye sorular, aşağılamalar... Kendi dönem arkadaşlarım arasında hakkımda asılsız dönen dedikodular... Her neyse şu an genel kurul aşamasındayım ve senin durumundan farklı bir karar çıkmayacak benimki de..Yaşadığın şeyleri çok iyi anlıyorum bizzat ben de yaşıyorum.. O yüzden yazmak istedim... İkimize de geçmiş olsun
Şu an tabancadaki son kurşunu atıyorum.
"O KIZIN ALKOL PROBLEMİ VAR"
Genel kurulda olumlu karar çıksa bile istifa edeceğim ve yaşadıklarımı anlatacağım herkese senin gibi ama şimdi annem babam için ailem için aklanmak istiyorum. Mesleğe devam etmek için değil, kendimi aklamak için genel kurulda olumlu oy çıksın istiyorum... O zamana kadar sessiz kalıyorum bu yüzden. HSYK üyelerinden biri yakın arkadaşımın amcası ve adam benim için 'disiplin cezası neyse de alkol problemi var o kızın' demiş. Üstü kapalı üyelerin söylediğinden anladığım akademideyken biri benim alkol kullandığımı söylemiş ve soruşturma bu yüzden açılmış. Daha bir sürü böyle şey işte."
DOKTORUN UNUTTUĞU İMZA
Tolga Onur, hakim ve savcı adayları üzerinde müthiş bir baskı kurulduğunu belirterek, şunları anlattı:
"Bu süreç şöyle işliyor: Önceden hakkında sürekli takibat yapıyorlar, eksik bulmak için uğraşıyorlar. Bir gerekçe bulmak istiyorlar. Bunun nedeni de bir korku atmosferi yaratmak. Sizin bir tarafta olmanıza gerek yok. Onlardan olmadığınız yönünde bir istihbarat gitmesi yeterli. Didem'in de dosyalarını araştırıyorlar ve aylar öncesine ait bir raporunu buluyorlar. Zatürre olmuş, hastaneye gitmiş. Yalnız raporda hastanenin kaşesi ve giriş kaydı var ama doktor imza atmayı unutmuş. Sırf bu yüzden, "yanıltıcı belge sunduğu" gerekçesiyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verdiler. HSYK 3. Dairesi de bu cezaya dayanarak mesleğe kabul edilmemesine karar verdi, kuradan bir hafta önce.
"TAYT GİYME, ALKOL YÜZÜNDEN Mİ ZATÜRRE OLDUN"
Bir HSYK üyesi, Didem'e "Konservatif olacaksınız" demiş. Didem anlamayınca "Muhafazakar olacaksın. Hakim dediğin tayt giymez" demiş. Didem çok şaşırmış, çünkü sadece hafta sonu tayt giyinmiş. Bir başka HSYK üyesi de, "Zatürre olmanda alkol almanın etkisi var mı? Özel hayatında bir sorun mu var?" demiş.
Ne ben ne Didem, çok alkol kullanmayız. Ayda yılda bir tane bira, bir tane şarap içmişizdir. Ama akademide bütün hayat tarzına karışırlar. İzleyeceğiniz kanallara kadar söylüyorlar.
Biz HSYK önünde 'duran adam" eylemi yapmayı düşündük ama yapamadık. Didem'in maruz kaldığı şey aynı zamanda bir cinsiyet ayrımcılığıydı. Ben erkek olduğum için dayandım. Ağladığım da oldu çok ama Didem hiç ağlamadı. Ama bir insan hakkında soruşturma başlayınca hakkındaki dedikoduların öne arkası kesilmiyor. Didem de böyle dedikodular duymuştur. Benim karaciğerimde sorun var pek kulanmıyorum ama alkolik denildi.
Didem'le ölmeden önce 3 gün görüştük. İçimimizdeki en hayat dolu insandı. Didem, kendi hayatını adaletsizliğe verdi. Adalet için bunu yapmıştır, güçsüz olduğu cümlesini Didem'e yakıştırmıyorum.
Biz apartmanda görevli olsaydık işe iadesi açardık. Ama HSYK kararlarına karşı yargı yolu kapalı. Hiçbir memuriyette bu kadar kolay atılma yok."
HSYK ÖNÜNDE EYLEM
Bu arada Yaylalı'nın ölümünü protesto etmek isteyen arkadaşları ve bazı hukukçuların 28 Ağustos'ta HSYK önünde siyah çelenk bırakma eylemi yapacakları belirtildi.
ADALET.ORG YAZILARI YÜZÜNDEN Mİ ATILDI?
Hakim ve savcıların internet sitesinde yapılan yorumlarda ise Yaylalı'nın siteye cesur yazılar yazdığı belirtilerek mesleğe alınmamasında bu yazıların etkisinin olabileceği ileri sürüldü. Kişisel sayfasındaki mesajında Haziran ayında yazdığı Seyit Rıza'nın "Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim,bu da size dert olsun" sözü dikkat çeken Yaylalı 12 Mart 2013'de ise "Hayat çok zormuş!" diye yazmış. Yaylalı'nın sitedeki diğer yazıları şöyle:
GEZİ EYLEMLERİ: Bu akşam Bestekar Sokak'ta insanlar pasif haldeydi, bir tek provokasyon yoktu. Herkes demokratik hakkını kullanıyordu. Toma birden girdi, direk hedef alıp gaz bombası attı, apartmanın içine gaz bombası attı, birden çok vatandaşın evine gaz bombası attı, insanları hedef alıp plastik mermi sıktı...İnsan canı kamu malından sayılmadığı için değersiz galiba.
HAKİMİN ÜSTÜNÜN ARANMASI: Polisin kaba tavrı tabi ki eleştirilmeli, ancak polisin bu tutumunun hakime yönelik olması ile vatandaşa yönelik olması arasında bir fark yok sanıyorum. Zira havaalanındaki hakim normal bir vatandaştır. Mesleki saygınlığı korumak, xray cihazı uyarı vermesine rağmen uçağa binmekte ısrar etmek olmasa gerek.
HRANT DİNK CİNAYETİ: Medyanın ürettiği nefret söyleminin hedef haline getirmede ne derece etkili olduğunu yaşadık. Nefret suçları yasasının ve nefret söylemine ilişkin kapsamlı düzenlemenin gerekliliğini gördük. Ders aldık mı bilinmez.Umarım nefret suçları ve nefret söylemine ilişkin yasa bir an önce düzenlenir.
İDAM CEZASI: İdam cezası teorik olarak ceza bile değildir. Wittgenstein başyapıtı Tractatus'ta 'Ölüm bir yaşam olayı değildir. Ölüm yaşanmaz' der. İdam cezası cezanın öznesi olan suçluyu ortadan kaldırarak, cezanın çekilebilme sürecini yok eder. Aç bırakma, asarak infaz, kurşuna dizerek infaz, ateş açarak infaz, boğazlayarak infaz, çarmıha germe, ezerek infaz, elektrikli sandalye ile infaz, gaz odaları, giyotin ile baş kesme, kılıçla infaz, öldürücü iğne ile infaz, recm...Hangisini seçelim, en çok hangisi intikam duygusundan kurtarır bizi?
VAHİM İDDİA: MESLEĞE ALINMADIĞINI CÜPPESİNİ ALMAYA GELDİĞİNDE ÖĞRENDİ
Bir dönem arkadaşı, adalet.org sitesinde paylaştığı mesajda, "Zamanında yapılacak olan kura töreni öncesi cübbelerin dağıtılması için kurul binasına gitmişken tesadüfen benden sonra cübbe almak için geldi. Görevli 'listede adınız bulunmuyor hakim hanım' dedi. Bu acı hatırayı bende katmerleyen ve sanırım sonsuza kadar unutmamamı sağlayan da bu haber oldu" diye yazdı.
VATAN
Güncel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.