İnsanlık ölmüş denilen haber! Zihinsel engelli hasta bir anne ve yine zihinsel engelli refakatçi kızı!
İşte insanlığı öldüğünü....
"Nereye gidiyoruz?" sorusunu kendimize soracağımız olay...
"Hayatım boyunca becerebildiğim kadar her olaya farklı yönlerinden bakmaya çalışarak ve empati yaparak yaşamaya çalıştım. Bu durum beni hep üzse de, sevilmeyen insan olmama sebep olsa da, günlük 3-4 saat uykuyla yaşamama sebep olsa da bu halimden hiç şikayetçi olmadım.
Yine her nöbette olduğu gibi rutin hastalarımıza tedavi yaparken bir odadaki bir hasta çekti dikkatimi. Genelde hastalarla sohbet etmeye hatta elimden gelirse güldürmeye çalışırım. Robot gibi girip çıkmak sadece işimi yapmaktan daha doğru gelmiştir bana her zaman bu halim.
Evet yine bir odada bir hasta vardı.
Ama bu biraz farklı biraz gariban biraz değişikti.
Zihinsel engelliydi hasta. Ne gariptir ki refakatçi kalan kızıda zihinsel engelliydi.
Ama benim dikkatimi çeken zihinsel engelli olmaları değildi. Hastanın kızını yatağa yatırıp kendisinin koltukta oturup pencereden uzun uzun derinlere bakmasıydı. Yorgundu. Üzgündü. Ve en çokta çaresizdi. Sohbet etmeye çalıştım hem kızı hem kendisi ile. Hatta güldürmek için uğraştım birazda...
Evet gülümsedi ikisi de ama öyle bir tebessümdü ki. Gülmek miydi, yoksa insanlara güvenilmeyeceğini bu dünyada gülünecek bir şeyleri olmadığını anlatır kinayeli bir bakışmıydı bilemedim. Sanki bizden çok daha farklı bir boyutta sadece bir birleri için yaşayan iki insan vardı karşımda...
Kızı annesine kıyamıyor gözünün içine bakıyor annesi kızına kıyamıyor yatakta onu yatırıp koltukta oturuyordu.
Merak ettim kimi kimsesi yok muydu bu iki insanın diye.
Evet varmış. Engelli diye çocuğunu ve karısını terk edip giden insan olduğunu sanan bir eş varmış.
Bizim gibi kardeş, bacı, emmi, dayı, hala, teyze gibi akrabalarıda varmış. Ama görünmeyen aramayan sormayan gelmeyen..
Velhasıl sadece ikisi varmış birbirine destek olup bir evde yaşamaya çalışan o kadar varların içinde. Hastanın durumu ağırdı. Ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda idi. Elbette az insanlığı vicdanı kalmış olan biz sağlıkçılar elimizden geleni yapıyorduk ihtiyaçları için. İşte ne kadar yapılırsa bu yaptığımız yapmaksa.
Daha sağlıklı hastaya bir faydası olacak refakatçi şarttı. Kızına sordum. Bir yakınını arayalım refakatçi isteyelim dedim.
Dayısının numarası varmış sadece arada o ararmış bir tek. "Onun numarası var ama benim kontörüm yok" dedi.
Kendi telefonumla aradım dayısını. Anlattım durumu. Ama gelmek refakatçi getirmek kendisi kalmak yerine bize durmuyorsa bağlayın hastayı önerisini verdi kocaman aklıyla çürümüş vicdanıyla. Uzak gelemem diyerek.
Sonra bu konuşmadan 4 saat sonra hasta vefat etti...
Engelli kızı yalnız kalmanın korkusunu gözlerinden okuduğum bakışla elleri titreyerek hiç gözleri ağlamayan ama yüreği paramparça bir sesle 5-6 kez üst üste sordu.
"Öldü mü, öldü mü, öldü mü?"
Evet hastamız öldü..
Sizce ölen hasta mıydı?
Yoksa artık tek başına kimsesiz kalan o engelli kız mıydı?
Yoksa yaptığım işi sadece maaş sanan karşımdakilerin insan ve imtihan olduğunu unutan ben, vicdanım ve insanlığım mıydı ölen..
Yoksa uzak diye gelmeyen umursamayan ama ölüm haberini verince 10 dakikada hastanede olan zerre üzüntü görmediğim o sözde kardeş ve dayı mıydı ölen!
Yoksa iki engelli insanı kızını ve eşini terkedip giden canlı koca mıydı ölen!
Sahi sizce kim öldü kimdi ölen..
Değmez bu dünya hiç bir şeye mala mülke makama...
Ölümü unutmadan yaşamak duası ve umuduyla..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.