Kıdemde onay çıkmazsa binlerce kişi işsiz kalacak!
Yaklaşık 13 milyon işçiyi yakından ilgilendiren kıdem tazminatı fonu çalışmalarında ilk toplantıdan olumlu bir sonuç çıkmaması üzerine teknik komite geçtiğimiz günlerde ikinci kez bir araya geldi ve bu toplantıdan sürpriz bir formül çıktı...
Çalışma Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı ve tüm kesimlerin taleplerini karşılamayı amaçladığı formül, daha önce kamuoyuna yansıyan "kıdem tazminatı 11 ila 22 gün üzerinden ödenecek", formülünden farklı olarak 30 günlük kıdem üzerinden oluşturulacak ve işveren kesiminin "30 günlük kıdem yükünü yüzde 25'lik devlet katkısı ile hafifletecek. Ayrıca yeni formül çerçevesinde işsizlik fonu kesintilerinin bir bölümü de kıdem fonuna çekilecek. Böylece işçi ve işverenin mevcut sistemde ödemekte oldukları kaynak, kıdem fonuna aktarılmış olacak.
Yeni formül çerçevesinde sistem şöyle işleyecek; 30 günlük kıdemin verilebilmesi için brüt maaştan aylık yüzde 8,3'lük kesinti yapılacak. Bunun yüzde 25'ini, yani 2 puanını devlet karşılayacak. 2 puanı ise İşsizlik Sigortası Fonu'ndan gelecek. Geriye kalan 4 puan da işverenler tarafından kıdem primi olarak yatırılacak.
Söz konusu yeni formül işçiyi de karlı çıkartacak. Mevcut sistemde ayda bin 640 lira brüt ücretle çalışan işçi, 30 yıllık çalışmanın sonunda 49 bin 200 lira kıdem tazminatı alabiliyor iken, fonda kalması halinde her yıl yüzde 1 reel getiri ile 30 yılın sonunda ele geçecek tazminat tutarı 59 bin 200 liraya ulaşacak. Yani çalışanın eline 30 yılın sonunda fazladan 10 bin TL gibi bir rakam geçmiş olacak.
Ancak işçiyi karlı çıkartacağı ön görülen bu formüle Türk-iş, Hak-İş, TİSK, DİSK gibi büyük sendikalar sıcak bakmıyor. Hizmet İşveren Sendikası Başkanı Necmettin Şimşek ise uyarıyor; hükümetin sunduğu bu formüle hayır denmesi ve söz konusu düzenlemenin rafa kalkması halinde 5 yıl sonra kamuya iş yapan binlerce firmanın yok olacak ve yüzbinlerce çalışan mağdur olacak. Öte yandan Türkiye'deki şirketlerin yüzde 30'u da yurtdışına çıkmak zorunda kalacak.
İŞÇİ İLE İŞVEREN ARASINDA BİNLERCE DAVA VAR!
Kıdem tazminatının işçilerin eline ulaşıp ulaşmadığına yönelik çok ciddi sıkıntılar olduğunu ve işçilerin çok büyük bir kısmının bu hakkını henüz alamadığını ifade eden Şimşek, bunun sebebinin işverenin kötü niyetinden de, işverenin acziyete düşüp bu rakamları ödeyemeyecek duruma gelmesinden ötürü de kaynaklanabileceğini söyleyerek, iş mahkemelerinde birçok işçinin bu hakkına ulaşabilmek için açtığı binlerce davanın bulunduğunu belirtti.
KIDEM TAZMİNATI GARANTİ ALTINA ALINACAK
Biriken bu davalar yumağından ötürü hükümetin son bir buçuk iki yıldır sorunun çözümüne yönelik çalışmalar başlattığını ifade eden Şimşek, bu çözüm önerilerinden bir tanesinin ise '' fon'' sistemi olduğunu dile getirerek, yeni sistemi şu sözlerle özetledi; '' Kıdem tazminatı fonu ile nasıl işveren yaşlılık, işsizlik primi gibi sigortaya belli başlıklar altında primler ödüyorsa artık kıdem tazminatına karşılık gelen bir maliyeti de işverenler bu fona ödeyecek. Bu fonda işçinin kıdem tazminatı alacağı garanti altına alınmış olacak ve işçiye bu fon üzerinden ödeme yapılacak.Artık işverenin durumundan ötürü ödenmeyen kıdem tazminatları mahkemelere taşınmayacak. İşçi ile işveren arasında bir nevi barış sağlanmış olacak" dedi.
SENDİKALAR İŞÇİNİN KAFASINI KARIŞTIRIYOR
Hem işveren hem de işçi açısından son derece olumlu bir düzenlemeye maalesef işçi sendikalarının karşı çıktığını ve sendika olarak bunu anlamakta güçlük çektiklerini aktaran Şimşek, ''Sendikaların söylemlerinde ''Kıdem tazminatına dokundurtmayız'' gibi bir yaklaşım var ama kıdem tazminatı kaldırılmasına yönelik her hangi bir düzenleme gündemde yok. Maalesef çalışanlar üzerinde bir algı karışıklığı yaratılıyor ve kafalar iyice karıştırılıyor. Oysa burada sorun varsa eğer, çözüm yönünde de siyaset bir irade kullanıp risk alıyorsa bunu değerlendirmek lazım. Çözüme katkı sağlayacak şekilde yine alternatifler üretmek lazım.'' dedi.
İŞÇİLERİN YÜZDE 98' İNDE YANLIŞ BİR ALGI VAR
Öte taraftan kıdem tazminatı uygulamasının Türkiye'de maalesef sağlıklı yapılamadığını ve çalışanların %90'nın yanlış bir algı içinde olduğuna dikkat çeken Şimşek, işçilerin bundan dolayı da haksız yere fesihte ödenmesi gereken bir hak olan kıdem tazminatının her durum ve şartta çalıştığı süre içerisinde hak etmiş olarak kendisini kabul ederek o çerçevede hak mücadelesi aramaya gittiğini belirterek, her ne kadar kanunda tanımlasa da bugün %98 civarında çalışanın yargıya gittiğini ve yargının da, bu meseleye çalışan haklıdır, işveren güçlü çalışan zayıftır mantığıyla yaklaşarak davaları işçilerin lehine sonuçlandırdığını söyledi.
BİRİKEN KIDEM YÜKLERİ SAATLİ BOMBA GİBİ!
Şimşek, bu durumun işçiyle işveren arasındaki mesafeyi açarak, iş barışına da balta vurduğunu sözlerine ekleyerek, ''Bunların en belirgin sonucu ise; mevcut şirketlerin belli bir dönem sonra biriken kıdem tazminatı yükünü karşılayamayacak duruma gelerek ya batıyor ya da piyasada rekabet edebilecek durumda olmadığı için ömürleri de çok kısa oluyor. Çünkü herhangi bir şirketin bugün itibariyle işçilerinden doğacak olan kıdem tazminatı yükünü hesaplaması çok kolay değil. O yüzden bu bir saatli bomba gibi ne zaman patlayacağı belli değil. Birçok şirket kriz durumunda biriken kıdem tazminatı yükünden ötürü personel çıkarmaktan dahi çekiniyor. Anlayacağınız işin o kısmında durum çok vahim... '' dedi.
TÜRK MARKASINI ENGELLİYOR
Türkiye'de marka değeri olarak dünyada bilinen çok az sayıda firma olduğunu ve aslına bakıldığında bunun bir sebebinin de kıdem tazminatı yükü olduğunu belirten Şimşek, bu iddiasını ise şu sözlerle açıklıyor:
''Şirketler uzun vadede faaliyetlerini sürdürebilmesi için geçmiş ve gelecek maliyetlerini öngörebilmesi lazım. Ancak Türkiye'de kıdem tazminatı yükünden ötürü şirketler gelecek maliyetlerini öngöremiyorlar. Çünkü söz konusu tazminat hakkının doğup doğmadığı bir defa belli değil, sizin de çalışma hayatınız devam ederken kıdem tazminatı hakkınız doğmuyor. O yüzden rakamlar ön görülebilir fakat ne zaman personel çıkarıp ne zaman alacağı konusunda bunları hiçbir kimse sağlıklı şekilde ön göremez ve bunlar bir anda karşısına çıktığında şirketin batması söz konusu oluyor. Dolayısıyla Türk şirketlerinin dünyada ve kendi ülkesinde rekabet etme koşullarını azaltıyor ve baltalıyor.''
ARTIK İŞÇİ DE KARDEŞ PATRON DA KARDEŞ
Dünyanın çok hızlı değiştiğini, önceden cephelerin mücadelesi olduğunu ve ''işçi kardeş patron kalleş'' sloganları atılarak sendikaların bugünlere geldiğine dikkat çeken Şimşek, gelinen noktada artık bu sloganın sürdürülebilir olmadığını ifade ederek, ''Bugün paylaşma zamanı. İşçi ve işverenin birlikte üretip çok üretip çok paylaşacağı bir zaman. Böyle bir dünya yok, böyle bir hayatta yok. O yüzden hem çalışan kesimin hem de işveren kesiminin ortak bir noktada buluşup üretime odaklanması lazım. Bu meselelere siyasi ve ideolojik gözle bakmamak lazım. Eğer siyasi ve ideolojik yaklaşımlar işin içine girerse maalesef yol alınamıyor. Bu konu teknik bir konudur. Eğer bir hak varsa o hak meşru bir haksa bu işçiye ödenmeli. İşverenlerde bunun ödenmesi konusunda gayret göstermeli.'' dedi.
BİNLERCE ŞİRKET 5 YIL SONRA YOK OLACAK!
Hükümet tarafından sunulan son formülün de sendikalar tarafından kabul edilmemesi ve ortak bir noktada buluşularak anlaşılamaması halinde kamuya iş yapan binlerce şirketin 5 yıl sonra yok olacağını ve binlerce kişinin de işsiz kalacağına dikkat çeken Şimşek, öte taraftan Türkiye'deki şirketlerin yüzde 30'unun da önümüzdeki 10 yıl içinde, yapılan işlerin sürdürülebilir olmamasından ve ortaya çıkartılan kıdem tazminatı gibi çeşitli yüklerden ötürü yurtdışına çıkmak zorunda kalacağını söyledi.
Kamudan ihale alan firmalarda çalışanların kıdem tazminatı yüklerinin Kamu İhale Kurumu tarafından göz önünde bulundurulmadığını ifade eden Şimşek, çok çarpıcı bir iddiayı da gündeme getirdi. Şimşek, kamu ihalelerinde uygulanan şartnamelerin %90'ının kanunlara aykırı olduğunu öne sürerken, ihalelerde tedavülde olmayan para birimlerinin kullanıldığını iddia etti.
MAKUL KARLAR YOK SAYILIYOR
Son yıllarda Kamu İhale Kurumu'nun vermiş olduğu kararların sonuçlarına bakıldığında bu şekilde gitmesi halinde mağduriyetlerin kat kat artacağını ve hizmet sektörünün bugünden geriye doğru gitmeye başlayacağını aktaran Şimşek, hizmet üreten şirketlerin makul karlarının yok sayılarak sistemin artık çok cüzi karlarla ya da zararına iş yapar hale getirildiğini söyledi. Şimşek, ''Bunun yanında kamuya hizmet üreten şirketlerin kıdem tazminatı karşılığı olarak maliyet unsurları Kamu İhale Kurumu tarafından dikkate alınmadı ve engellendi. Dolayısıyla bugün yaklaşık maliyet dediğimiz kavramda kıdem tazminatı ile alakalı yük öngörülmez.'' dedi.
KIDEMİ ÖTELEMEK İÇİN İHALELERE KATILIYORLAR
İhalelerin yöntemleri sonucu itibariyle sektöre zarar verdiğini dile getiren Şimşek, ''İşin birim maliyeti 100 lira ise Kamu İhale Kurumu'nun %3 lük bir payı var. İçerisinde sözleşme giderleri vs. sıraladığınızda o %3 lük kısım aslında % 10 -12'lere tekabül eder. Maalesef sektörümüzdeki firmalarda ayakta kalabilmek adına bu zor şartlar altında ihalelere giriyor ve birçoğu da şunun için ihalelere devam ediyor; eğer işi bırakırsa kıdem tazminatı yükü karşısına çıkacak sırf bundan dolayı problemi ötelemeye çalıştığı için ihalelere katılım sağlıyor. 'şeklinde konuştu...
TEDAVÜLDE OLMAYAN PARA BİRİMİ KULLANILIYOR
İhalelerin sonuçlanmasındaki en önemli kriterin fiyat unsuru olduğunu ve en önemli unsur olarak fiyat kriteri olarak devam etmesi halinde sıkıntıların devam edeceğini söyleyen Şimşek, mevcut teknik ve idari şartnamede işin tanımı vs. yapılırken herhangi bir uzmanlık olarak katkı vermesini sağlayacak ne bir bütçe kaldı ne de o fikri ya da diğer katkıları vermesine müsaade edecek bir şartnamenin yapıldığını öne sürerek ihalelerin yüzde 90'ının kanunlara aykırı olduğunu iddia etti. Şimşek, öte taraftan sırf ihaleyi almak için firmaların''00012'' şeklinde tedavülde olmayan para birimlerinin de kullanıldığını ve bu rakamlara komik ama komisyon tarafından onay verildiğini söyledi.
Kaynak: Haber7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.