Konya'daki Amele Taburları'nın trajik hikayesi
İkinci Dünya Savaşı'nın en kızgın zamanında 1941 yılında, Türkiye'de yaşayan ve yaşları 20 ile 40 yaş arasındaki bütün gayrimüslim erkekler aynı anda askere alındı. İstanbul ve İzmir başta olmak üzere yurt genelindeki gayrimüslim erkeklerin İsmet İnönü'nün onayı ve emriyle Bakanlar Kurulu kararıyla askere alınmalarına karar verildi. Yirmi Kur’a Askerlik Yasası olarak bilinen uygulama ile yaşları 20 ile 40 arasında değişen erkek gayrimüslimlerin silah altına alınmasına karar verildi. Tarihte Yirmi Kur'a İhtiyatlar olayı olarak bilinen bu olayla birlikte gayrimüslim askerler Anadolu'da ağır işlerde çalıştırıldı. Askerler 500'er kişiden oluşan "amele taburlarında" geri hizmete verildi. Çoğu birlik bulaşıcı hastalıklarla boğuştu. Gayrimüslim askerler Zonguldak’ta tünel inşaatlarında, Ankara’da Gençlik Parkı’nın yapımında, Afyon, Karabük, Konya, Kütahya illerinde taş kırma, yol yapma ve yük taşıma gibi ağır işlerde çalıştırılmışlardı. Zaman zaman ‘gâvur askerler’ diye alay edildi ve aşağılandı. Çoğu varlıklı ailelere mensup olan gayrimüslim askerler, Türk askerleri gibi dayanıklı değildi. Amele Taburları'ndaki ağır şartlara dayanamayan gayrimüslim askerlerden hayatını kaybedenler oldu.
MUSALLA'DA İKİ MUSEVİ ASKER MEZARI
Yirmi Kur'a Nafia askerleri içerisinde Konya'ya da çalışmaya gelenler vardı. Taş kırma işlerinde ve yük taşıma işlerinde çalışan bu askerlerin bünyesi bir süre sonra bu ağır şartları kaldıramadı. Ölüm haberleri gelmeye başladı. Konya Musalla Mezarlığı'nda Müslüman mezarlığının arasında iki Musevi askerin mezarı bulunuyor. Yıllarca kimsenin dikkatini çekmeyen bu iki Musevi askerin hikayesini Merhaba Haber ekibi araladı. Musalla Mezarlığı'ndaki bu askerlerin ismi “Vitali Benbasat ve İzmirli Yudaoğlu Liya Asayaş.” İkisi de 1942 yılında hayatlarını kaybetti. İkisinin mezarında da anne adı, baba adı yazmıyor. Sadece doğdukları yıl ve öldükleri gün ay ve tarih yazıyor. Bir de tanınması açısından mezarın başına “Davut Yıldızı” işlenmiş ve mezarı taşı üzerine duygu yükle yazılar yazılmış. Vitali Benbasat'ın ve İzmirli Liya Asayaş'ıın cenazelerini o dönem Amele Taburu'nda birlikte çalıştıkları Musevi arkadaşlarının defnettiği tahmin ediliyor.
MEZAR TAŞINDA DUYGU YÜKLÜ YAZI
1906 doğumlu Vitali Benbasat, 1942 yılında hayatını kaybetmiş. İstanbul'dan Konya'ya gönderildiği tahmin ediliyor. Musevi cemaati arasında aynı isim ve soy isimden çok sayıda insan var. 38 yaşında vefat eden Vitali Benbasat'ın mezar taşında şunlar yazıyor.
Ocağına dönemedin
Asker iken vefat ettin
Zalim Ölüm Pençeledi
Gençliğini Hederetti
Mezarını Erken Buldun
Ruhun Rahmete Kavuşsun..
Vitali Benbasat'ın mezarının 2 metre yanında ise başka bir Musevi bir askerin mezarı bulunuyor. İzmirli Yuda oğlu Liya Asayaş ise 8 Ağustos 1942 tarihinde hayatını kaybetmiş. İzmirli Yuda Obe'nin mezar taşındaki yazılar zor okunuyor. Biri İstanbullu biri İzmirli olan iki Musevi'nin yolları Konya'da kesişti. Taş ocaklarında çalışan Vitali Benbasat ve İzmirli Yuda oğlu Liya Asayaş'ın bünyesi zor şartları kaldıramadı ve 1.5 yıl sonra hayatlarını kaybetti. İki Musevi asker öldükten sonra arkadaşları tarafından Konya'daki Musalla Mezarlığı'na defnedildi. İsrail resmi arşivleri ise Musevilerin askere alınma kararının Nazi Almanyası'nın isteği üzerine alındığını yazdı.
HİTLERİN YAHUDİLERİ ÖLDÜRDÜĞÜNÜ BİLMEDİK
Rum, Ermeni ve Musevi erkekler 1941-42 yıllarında Konya'da ve Anadolu'nun diğer şehirlerinde yol yapımında, taş ocaklarında, tünel yapımında ve yük taşımacılığında çalıştı. O yılları yaşamış olan 1903 yılı doğumlu İsrael Geron, anılarını şu şekilde dile getirdi: “İkinci Dünya Savaşı’nda bütün azınlıkları topladılar. 45 yaşına kadar olan bütün erkekleri askere aldılar ve Anadolu’ya gönderdiler. Ben önce Konya’ya gönderildim. Taş kırdık, yol yaptık. O zamanlar yaklaşık 39- 40 yaşındaydım. Türkiye savaşa girmedi. Haberleri radyodan dinler, sıramız ne zaman gelecek diye beklerdik. Hitler’in Yahudileri öldürdüğünü bilmedik, detaylı bilgi almak mümkün olmazdı, ancak subaylar bize bunu ima eder, bir daha İstanbul’a dönmeyeceğimizi söylerlerdi.”
20 KUR'A İHTİYATLAR OLAYI NEDİR?
Yirmi Kur'a Nafıa Askerleri'den ya da Yirmi Kur'a İhtiyatlar Olayı 20 ile 40 yaş aralığındaki gayrimüslim (Ermeni, Rum ve Yahudi) erkeklerin, II. Dünya Savaşı nedeniyle Nisan 1941'de amele taburu (ihtiyat eratı) olarak silah altına alınmasına rağmen silahlı eğitim yaptırılmak yerine yol, köprü, tünel inşaatlarında nafıa askerleri olarak Temmuz 1942'ye kadar çalıştırıldı. Askere alınan gayrimüslimlerde daha önce askerliğini yapıp yapmama, hastalık ve akıl sağlığı gibi kıstaslar uygulanmadı. Gayrimüslim askerlerin terhis edilmesinde dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak Paşa'nın büyük çabası oldu.
AİLELERİYLE BİLE VEDALAŞAMADILAR
Askeri literatürdeki ‘devre’ olayına o dönem kur’a diyorlardı. Mesela 1920 doğumlular kurası 1921 doğumlular kurası gibi. Devlet tamamını almak için 20 Kur'a diyor. Yani 1921'den 1901 doğumlulara kadar 20 yıl boyunca doğan azınlık erkekleri. Araştırmacı Yazar- Gazeteci Deniz Ayas, o dönemi şu şekilde anlatıyor: “20 Kur'a uygulaması oldukça sert oldu. Yurt genelinde adeta cadı avı başladı. Ermeniler, Yahudiler, Rumlar kısacası tüm gayrimüslim erkek vatandaşlar görüldükleri yerde yaka paça gözaltına alındı ve en yakın askerlik şubesine götürüldü. Bir çoğu ailesi ile bile vedalaşma zamanı bulamadı.” Musevi asıllı Yazar Rifat Bali ise kitabında uygulamanın diğer nedenini “olası bir saldırıda gayrimüslimlerin casusluk faaliyetlerini engellemek” şeklinde açıklıyor.
İKİNCİ BÖLGEDE 2 BİN 333 GAYRİMUSLİM GÖREV YAPTI
Konya’nın da aralarında bulunduğu ikinci bölgede bin 494 Rum, 664 Ermeni 175 Yahudi askerlik yapmış. Birçoğu tren istasyonlarında buğday başta olmak üzere yiyecek depolarında sevkiyatta kullanılmış. Bazıları da taş kırma ve yol yapımı gibi ağır işlerde çalışmış. Konya’da askerlik yapanlar diğerlerine nazaran rahat. Trakya ve Batı bölgesinde 4 bin 811 Müslümanın (normal hizmetini yaptığı amele taburlarında) 11 bin 939 Rum, 7 bin 318 Ermeni, bin 671 Yahudi görev yaptı. Üçüncü bölge olarak isimlendirilen Doğu ve Güneydoğu'da ise 4 bin 869 Ermeni ve Bin 199’u Rum askerlik görevini yerine getirdi. Dördüncü Bölge olan Ege Bölgesi'nde ise 5 bin 72 Ermeni, bin 135 Rum, 500 Yahudi Amele Taburları'nda görev yaptı.
KONYA DİĞER BÖLGELERE GÖRE ÇOK RAHATTI
Araştırmacı-Yazar Deniz Ayas, Musevi kökenli askerlerin Rum ve Ermeni askerlere göre daha şanslı olduğunu belirterek, şunları söylüyor: “1940'lı yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de büyük bir kriz vardı. Rüşvet ise hala Türkiye'de devam etmekteydi. Rum ve Ermenilere göre zengin olan Museviler, rüşvet vererek kurtulmaya çalıştı. Çok az da olsa bazıları rüşvetle tanıdıkla kurtuldu. Ancak o dönem İstanbul dahil yurt genelinde Yahudiler, Rumlar ve Ermenilere göre zengindi. Askerlik yaparken Yahudiler parayı bastırıp Konya gibi Kütahya gibi daha iyi yerlere giderler. Çünkü Konya’da daha çok orduya buğday sevkiyatında kullanılırlar. Ama Edirne gibi Tekirdağ gibi sınır bölgelerine düşenler çok ağır şartlarda çalıştırılır. Tünel kazdırmakta tren yolu inşaatında çalıştırırlar.”
İBRAHİM BÜYÜKEKEN merhabahaber.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.