Paralel devlet içimizde
Derginin Mart sayısında yayınlanan yazı da Dr.Dümen, süper ego ve id üzerinden insan psikolojisini ele alıyor ve "paralel devlet" kavramının psikolojik kökenini sorguluyor.
İşte o yazı:
Psikolojik açıdan her insanın içinde bir paralel devlet vardır.
Bu iki etkin güçten biri ID öteki süper ego’dur. ID: İçinde yaşadığı kişiye daha keyifli, daha rahat yaşayıp zevk ilkelerin doyumunda rol alan bir yapımızdır, sıkıntı ve özveriyi sevmez.
SÜPER EGO: İnsanlığın sosyalleşmiş yapısını oluşturur. Orada kazanılmış erdem değerleri, hak, hukuk, özveri vb. yer almıştır. Kişiyi bu yönde denetler, onun üzerinde bir kontrol mekanizması oluşturur.
Bu iki gücün dengesini sağklayan bir de EGO’muz vardır. Türkçesi BEN anlamına gelir. Toplumdaki yerimizi o belirler, iyi kötü ayırım ve dengelerinde hem fazla zedelemeden, hem de süper egoyu küstürüp arsızlaştırmadan aracı rol oynar. Bu düzen yaşamımıza kimlik yapımız olarak yansır, yani bizim ruhumuzun resmidir.
İşin garibi ID de, süper ego da kişiyi yönlendirirlerken, ondan yana enerji harcarlar. ID doğuştan vardır. Süper ego toplum değerleri olduğundan, 6 yaşları dolaylarında yapılanmaya başlar, giderek yerine oturur. Bu iki güç uzun yıllar içinde bile, hala birbirlerine çalım atıp mücadele ederler.
Ego bu savaşın hakemidir. ID ve Süper ego da sahiplerine hizmet ederlerde kişiye doğru yolu gösteren güç egomuzdur, yani ben ya da benlik duygusu. Bu nedenle ego hep ara bulucu rolündedir. Ne var ki, onun da gücü sınırlıdır. Kimi zaman ID’in, kimi zaman Süper ego’nun dedikleri olur. Arada bir oran paylaşmaları da görülür. Sağlam ve güçlü bir ego insan denilen gemiye, yani varlığa su almadan okyanusları aşırtır. Denge kurulmamışsa insan bundan mutlaka zarar görür.
Örnekleyelim; bir bahçe kenarından geçiyorsunuz. Bahçe duvarından sarkan elma ağaçının dallarında kırmızı elmayı görünce, ID harekete geçer: “Kopar birini ye” komutunu verir. Süper ego devrededir. “O elmanın sahibi var, senin koparmaya hakkın yok, bu hırsızlığa girer ve suçtur” diyerek tavrını koyar. Bunlar kişinin bilinci yani iradesinin dışında geçen çatışmalardır. İşte tam bu aşamada ego devreye girer. ID’den yana çıkarsa kişi elmayı koparır. Süper ego’dan yana tavır koyarsa, kişi elmayı koparmadan oradan geçer gider.
Ancak ego dengeyi kuramamışsa, kişi ID’in isteği doğrultusunda elmayı koparmaya uzandığında, buna izin vermeyen süper ego harakete geçer. Bu iç çatışmalar sırasında elmayı koparmaya niyetlenen kişinin ayağı birşeye takılır ve düşer.
Bu durumda her iki gücün de istedikleri olmuştur. Elmayı yiyemediği halde idin baskısı biter. Süper ego’nun da dediği oldu… Bu çok basit gibi anlatılan olaylar dizisi bilimsel olarak kabul edilmiş ID, EGO ve SÜPER EGO mekanizmaları, günlük yaşamımızda, tarihsel süreçte her zaman yer almıştır.
Elmayı koparan koparır, koparmayan geçer gider de şu ayağın taşa takılma ya da sürçme ne anlama geliyor? Bu EGO’nun dengeyi sağlayamamasından kaynaklanıyor. Bu dengeyi sağlama mekanizmasının toplumdaki ilk akla gelen kavramı hukuktur. Her konuda hukuk görevini tam yapamıyor, dengeler kuruluyorsa, kişilerin ve toplumların ayakları mutlaka taşa takılır.
Bu tür takılmaları tarihte çok görüyoruz. Yaşamı boyunca 40 milyon insanın ölümüne sebep olan Cengiz han ya da 50 milyon kişinin ölümünde rol oynayan, Hitlerin amacı ve yaptıklarının yorumu, işte böyle etkinlikten kaynaklanmış nice canlar verilmiştir. Politikada bu tür sürçmeler ise, ayaklara taşlar değil, dağlar takılır.
Odatv.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.