Rusya ve Suudi Arabistan ne görüştü?
Financial Times gazetesi, Suriye hakkında yazdığı haberde Rusya'nın bakış açısını ele alıyor.
Rusya cumhurbaşkanı Putin'in Suriye'deki saldırıyı Esad hükümetinin gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda kanıt olmadığını söylediğini aktarıyor gazete.
Financial Times'ın haberine göre Putin, Batılı güçlerin ellerinde kanıt olmadan askeri müdahaleye aceleci bir tavırla girmeye çalıştığına inanıyor.
Putin'in İngiliz Başbakanı David Cameron'la telefon görüşmesinde düşüncelerini aktardığını yazıyor gazete.
'Amerika'nın Orta Doğu müttefikleri çatlıyor'
Financial Times gazetesi için bir makale kaleme alan Gideon Rachman, Amerika'nın bel bağladığı müttefiklik ilişkilerinin teker teker çatladığını yazıyor.
Amerika'nın Orta Doğu'da en çok İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, Türkiye ve Körfez ülkelerine güvendiğini hatırlatan Rachman, Obama'yı büyük dış politika kararlarının beklediğini söylüyor.
Rachman'a göre Obama, Orta Doğu'da Amerikan etkisinin azalmasını isterken, müttefikler de farklı yönlerde gitmeye başlıyor.
Rachman, buna örnek olarak Mısır'daki gelişmeleri sunuyor: "Washington, Mısır'daki karşı devrimi desteklese bazı müttefiklerini mutlu, bazılarını da mutsuz edecektir.
Amerika'nın bölgedeki en eski müttefiki ve destekçisi Suudi Arabistan, Mısır'daki darbeyi destekliyor. İsrail de Kahire'deki gelişmelerden memnun.
Türk hükümetiyse Mısır'da olanlara oldukça öfkeli. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Obama'nın dostluğunu kazanmış bir lider. Eskiden Obama yönetiminde bulunan Vali Nasr, bir kitabında Obama'nın Erdoğan'ı sıklıkla aradığını, ve "tüm dünya liderlerinden daha çok onunla görüştüğünü" söylüyor.
Ama Erdoğan gittikçe daha da dengesiz davranmaya başladı. Ülkesindeki sokak protestolarının Mısır'da olduğu gibi bir askeri darbenin habercisi olduğuna inanıyor.
Ayrıca baskı altında gittikçe daha da kulağa garip gelen komplo teorilerine başvuruyor. Örneğin geçen hafta Mısır'daki darbenin İsrail tarafından tasarlandığını iddia etti.
Obama, Türkiye ile İsrail arasındaki söz savaşını sonlandırdığını düşünüyordu. Ama şimdi bu hassas itilaf bir kez daha çatlıyor."
Telegraph: 'Suudiler, Suriye karşılığında Rusya'ya gizli petrol anlaşması teklif etti'
Telegraph gazetesi, ekonomi ekinde Suudi Arabistan'ın, Suriye'deki Esad hükümetine destek vermekten vazgeçmesi karşılığında Rusya'ya küresel petrol piyasasını kontrol edebileceği gizli bir teklif götürdüğünü yazıyor.
Gazete, haberin Rusya cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile Suudi Prens Bandar bin Sultan'ın yaptığı görüşmenin sızdırılan deşifre metnine dayandığını söylüyor.
Telegraph'ın haberine göre, istihbarattan sorumlu olan Suudi Prens, Putin'le görüşmesinde "Petrol konusunda nasıl Rus-Suudi ortaklığı sağlayabileceğimize bakalım. Hedefimiz küresel piyasalarda petrolün fiyatının sabit kalabilmesi için üretim miktarı ve fiyat belirlenmesi olmalı.
Rusya'nın ayrıca İsrail'den Kıbrıs'a kadar Akdeniz'de petrol ve gazla ilgilendiğini de biliyoruz. Rus doğalgaz hattının Avrupa için öneminin de farkındayız. Bununla rekabet etmekle ilgilenmiyoruz. Bu konularda işbirliği yapmak istiyoruz."
Gazete, Suudi Prens'in Amerika'nın onayıyla konuştuğunun anlaşıldığını da yazıyor.
Gazete, yine Suriye konusunda bir başka haberindeyse İngiliz Başbakan David Cameron'ın savaş için hukuki zeminin oluşturulması ve gerekçelendirilmesi için baskı altında olduğunu yazıyor.
Telegraph'ın bu haberine göre İngiliz milletvekilleri İngiltere'nin Orta Doğu'da yine bir savaşa hızla girmesinden endişeli.
Independent: 'Washington'la yakın ilişkileri olan Prens, savaş çabalarının ortasında'
Independent gazetesi, geçmişte beş ABD Başkanı'nı etkilemeyi başaran Suudi Prens Bandar bin Sultan'ın şimdi, Suriye'de dengeleri hükümet aleyhine, ve Amerika lehine devirme yolunda önemli rol üstlendiğini yazıyor.
Gazete, geçen sene Suudi Arabistan İstihbarat Birimi'nin başına getirilen Prens'in, Esad'ın devrilmesi yolunda uluslararası destek ve muhalifler için silah ve eğitim sağlama çabalarını yürüttüğünü yazıyor.
Prens'in Putin'i ikna edemeyince daha etkili olduğu Batılı başkentleri ziyaret etmeye başladığını yazıyor Independent.
'Irak hatalarından ders alın: bırakın denetçiler işlerini yapsın'
Independent gazetesi için yazan Kim Sengupta, Irak savaşı öncesinde ortaya atılan kitle imha silahı iddialarına gönderme yapıp Suriye'de askeri müdahale öncesinde sabırlı olunması gerektiğini söylüyor.
Sengupta makalesinde Irak'ta kitle imha silahlarının bulunmadığını hatırlatıyor. Makalenin devamı şöyle:
"10 yıl sonra Suriye'de olanların aynı şey olmadığını kabul ediyorum. Rejimin elinde kimyasal silahlar olduğundan kimse şüphelenmiyor.
Geçen hafta gerçekleşen saldırıdan gelen görüntüler ve tanık ifadeleri de bir çeşit sinir gazının kullanıldığına işaret ediyor.
Ama İngiliz ve Amerikalı yetkililer Cuma günü Beşar Esad'ın silah denetçilerinin bölgeye girmesine izin vermesi gerektiğini söylüyordu. Zaten aynen bu oldu.
Olayın üzerinden üç gün geçtikten sonra denetçiler işlerine koyuldu. Batı'nın şimdi telaffuz etmeye başladığı fikirse çok geç kalındığı.
Bush ve Blair de Irak'ta BM denetçilerinin yaptığı görev için 'çok geç ve çok az' sözlerini kullanırdı."
Blair: 'Harekete geçmeliyiz'
Times gazetesi için bir makale kaleme alan eski İngiliz başbakan Tony Blair, Orta Doğu'da özgürlüğün ve demokrasinin korunması için harekete geçilmemesi durumunda bunun sonucunun felaket olacağını söylüyor.
Blair makalesinde dış müdahalenin insanlarca hoş karşılanmadığını ama Suriye'de "halkın Esad ile el-Kaide üyeleri arasında kalmasının" çok daha korkunç bir sonuç olduğunu yazıyor.
Blair ayrıca Mısır'da Müslüman Kardeşler'in başkalarının özgürlükleri pahasına anayasayı değiştirdiğini öne sürüyor ve böyle bir durumda "askerlerin iktidarı ellerine almasının eleştirilmesinin zor olduğunu" yazıyor.
Blair'e göre Batılı ülkeler Mısır'daki yeni hükümetle ilişkileri geliştirip ülkenin düze çıkmasını teşvik etmeli.
Guardian: 'Sivillerin korunması müdahaleyi haklı kılabilir'
Guardian gazetesi için bir analiz kaleme alan Julian Borger, İngiltere, Amerika ve müttefiklerinin Suriye'ye müdahale etmeye karar vermesi durumunda bunu büyük ihtimalle BM kararı olmadan gerçekleştirmek zorunda kalacağından uluslararası hukuk bakımından soru işaretlerinin doğacağını yazıyor.
Borger, Obama'nın uluslararası hukukun farkında olduğunu, bu yüzden de yönetimin Kosova'da neler yapıldığına baktığını aktarıyor.
Yazara göre hukuki gerekçelendirme sivillerin korunması üzerinden yürütülecek. (BBCTÜRKÇE
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.