Şimdi Apo'nun ve Karayılan'ın söylediklerini iyi anlıyorum!
PKK'nın içini bilmeden barışı sağlamak mümkün değil...
Yunanistan'da gazetecilik yaparken, 17 Kasım Terör Örgütü isimli bir örgüt ortalığı kasıp kavururdu...
Amerikan elçiliğinde gizli görevle çalışan CIA istasyon şefini tespit etmişler ve ajan filmlerine taş çıkartacak bir suikastle, ajanı arabasıyla giderken öldürmüşlerdi...
Atina'daki CIA istasyon şefinin kim olduğunu, kimliği belirsiz bir terör örgütü nasıl biliyordu, bunu kimse anlayamadı...
Örgütün bütün eylemleri "nokta atışıydı ve büyük sansasyon yaratıyordu..."
***
Halk düşmanı ilan ettikleri ünlü işadamlarını, sonraları Dışişleri Bakanı ve Atina Belediye Başkanı olacak Dora Bakoyannis'in etkili bir siyasi ve ekonomik figür olan kocası Bakoyanni'yi güpegündüz öldürmüşlerdi...
Türk diplomatı olan yakın arkadaşlarım onların suikastlerinde can verdi...
Bir kısmı ise, profesyonel suikastlerden yaralanarak kurtulabildi...
O terör örgütü, bütün bu "nokta atışı yaptığı suikast hedeflerini neye göre seçiyordu", bunu anlamak kolay değildi...
O günlerde, Yunan gizli servisinin içinde örgütlenmiş, Kıbrıs Rum Kesimi bağlantılı bir derin yapılanmanın tetikçisi olduğu söylenirdi 17 Kasım'ın...
***
Atina'da olimpiyatların yapılmasına aylar kala, bir anda sorumluları bulundu, operasyon düzenlendi ve örgüt tarihe karıştı...
Devrimci mücadeleleri baz alarak hayata başlayan terör örgütlerinin zaman içinde, değişik istihbarat servisleriyle bağlantıya geçmek zorunda kaldıkları, 'düşman'a karşı mücadelede sayısız derin ve gizli işbirliklerine ve ittifaklarına girdiklerini görmüştüm...
Yunanistan'da, Almanya'da hatta Türkiye'de...
Terörü silah yaparak mücadele etmek öyle bir "kaygan zemindi ki" bir süre sonra ayakta kalabilmek için, değişik istihbarat servislerinin ittifakından medet umar hale geliyordunuz...
***
Uzun zamandır bir şeyi fark ediyorum...
PKK'nın İmralı'da tutuklu lideri Apo ile, Kandil'de liderlik yapan Murat Karayılan ne zaman, "Örgüt bir çözüme karşı değil" deseler, PKK'nın hunharca saldırıları patlak veriyor...
Kamuoyu "Bunlar yalan söylüyor... Bizi aldatıyor" diye düşünerek zaten haklı olarak hiçbir zaman güven duymadığı terör örgütüne karşı diş biliyor...
Son günlerde nihayet PKK terör örgütü içinde Duran Kalkan gibi isimler, "neden savaşı devam ettirmek istediklerini" kendi ideolojik çerçevelerinden seslendirir oldular...
Daha doğrusu onların uzun zamandır söyledikleri konuşulmaya, tartışılmaya başlandı...
Bu çok hayırlı bir gelişme...
Herkes açıkça konuşmaya başlar ve örgütün içinin ne olduğu ortaya çıkarsa, neyin nasıl olacağı da yavaş yavaş gözükür...
Şimdi Leyla Zana'nın, Osman Öcalan'ın, hatta Murat Karayılan ve Apo'nun ne söylediklerini daha iyi anlıyorum...
Benim bir dezavantajım aslında avantaj...
Derin ve gizli bağlantıları bilmediğimden, Peter Sellers'ın filmlerindeki gibi vicdani ve kalbi reaksiyonlar veriyorum...
Biraz nahif gibi görünüyor elbette derin dünyalar ve onlarla bağlantılı olanlar için...
Fakat önemi yok...
"Vicdan" güme gitmiyor bu vesileyle hiç olmazsa...
Reha Muhtar / Vatan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.