Somunca Baba konusuna , Belgelerle Son Nokta Konuldu

Somunca Baba konusuna , Belgelerle Son Nokta Konuldu
Tarih ve Tabakat kitaplarının tamamı somuncu Baba’nın kabrinin Aksaray’da olduğunu yazmaktadır

                ‘’Somuncu Baba Aşkın Sırrı’’romanının yazarı ve aynı zamanda ‘’Somuncu Baba Aşkın Sırrı’’ filmi senaristi İlahiyatçı Yazar Mahmut Ulu Somuncu Baba’nın kabrinin nerede olduğu tartışmalarına tarihi belgelerle son noktayı koydu.

Yaza Mahmut Ulu,Tarih ve Tabakat kitaplarının tamamının Somuncu Baba’nın kabrinin Aksaray’da olduğunu kanıtladığını ifade ederek yazısında şu görüşlere yer verdi:

               

 

(Başlarken önemle belirtmek isterim ki asıl olan Somuncu Baba hazretlerinin mezarıyla değil mesajıyla ilgilenmektir. Bu anlamda gerek Somuncu Baba Aşkın Sırrı romanımız ve gerekse Somuncu Baba Aşkın Sırrı filmimiz bir mezar tespit çalışması olmayıp, Somuncu Baba’nın çağları aşan ve gönülleri yoğuran mesajı odaklı çalışmalardır. Aşıkların ölmediği, ölenin beden olduğu bilincinde olduğumuzu belirtir, ‘’Ekseri nakışta kalıp, Nakkaşını görememekten Allah’a sığınırız. Ancak bütün bu iyi niyetimiz tarihi hakikati göz ardı edeceğimiz anlamına gelmez. Bu çalışmayla tarihi hakikate bir nebze de olsa katkı da bulunup, son dönemlerde artan Somuncu Baba nerede medfundur, kısır tartışmalarına bir kapı aralamayı murad edinmektir.)

Asıl adı Hamid veya Hamideddin olan, bazı kaynaklarda Abdullah diye de geçen ve Şeyh Hamîdüddin Aksarâyî adıyla da bilinen Somuncu Baba kaynakların pek çoğuna göre Kayseri’de doğmuştur. (Lâmiî, s. 683; Mecdî, s. 74; İsmâil Hakkı Bursevî, s. 70; Harîrîzâde, vr. 172a). Abdurrahman el-Askerî ise Mir’âtü’l-ışk’ta (Erünsal, s. 204) Aksaray’da doğduğunu yazmaktadır. Babası Şemsettin Musa olup, âlim ve fazıl bir zattır. Türkistan’dan geldiği rivayet edilir. Hamîdüddin Aksarâyî ilk tasavvufî eğitimini babası Şeyh Şemseddin Mûsâ’nın yanında aldıktan sonra Dımaşk’a (Şam) giderek zâhirî ilimleri öğrendi. Lâmiî, onun Dımaşk’ta Bâyezîdiyye Hankahı’nda uzun yıllar bir şeyhe hizmet ettiğini, Bâyezîd-i Bistâmî’nin ruhaniyetiyle terbiye edildiğini ve Üveysî olduğunu kaydeder. Diğer kaynaklarda ise asıl şeyhinin Safeviyye tarikatının pîri Safiyyüddin Erdebîlî’nin torunu Alâeddin Erdebîlî (ö. 832/1429) olduğu vurgulansa da Hace Alaaddin-i Erdebili’nin yaşı dikkate alındığında ve Somuncu Baba’nın Erdebilde icazet aldığı tarih dikkate alındığında asıl şeyhinin Hace Alaeddin değil, Sadreddin-i Erdebili olduğu ihtimali kuvvet kazanır. Çünkü Kemal Ümmî bir mersiyesinde Somuncu Baba’nın 815 (1412) yılında vefat ettiğini söyler. Bu bilgi doğru kabul edildiği takdirde onun şeyhi Alâeddin Erdebîlî’den on yedi yıl önce öldüğü sonucuna ulaşılmakta ve bu durumda Alâeddin Erdebîlî’nin değil, babası Sadreddin Erdebîlî’nin halifesi olma ihtimali kuvvet kazanmaktadır. Kaynakların Alâeddin Erdebîlî’yi bu kadar ön plana çıkarmış olmalarının sebebi Timur ile birlikte Anadolu’ya gelerek burada oldukça şöhret kazanmış olmasıdır. Aynı kaynaklarda, Hamîdüddin’in Dımaşk’ta iken aradığı iç huzuru bir türlü bulamayıp mürşid aramak için yola çıktığı, Tebriz yakınlarındaki Hoy şehrinde yaşayan Şeyh Sadreddin Erdebîlî’nin yanına gittiği, zikir meclisine katıldığı ve ona intisap edip tasavvuf yolunda büyük ilerlemeler kaydettiği belirtilmektedir.

Hamîdüddin Aksarâyî, Erdebil Tekkesi’nde seyrü sülûkünü tamamladıktan ve bir süre inziva hayatı yaşadıktan sonra şeyhinin emriyle Anadolu’ya dönüp Bursa’ya yerleşti. Kaynaklarda yer alan ifadelerden Somuncu Baba’nın Bursa’ya geldiği ilk yıllarda pek ön plana çıkmadığı ve kendini halktan gizlemeyi tercih ettiği anlaşılmaktadır. Bu dönemde onun eşeğiyle ormandan odun getirip bu odunlarla ekmek pişirdiği ve ekmekleri sırtına yüklenerek sokak sokak dolaşıp “somunlar, müminler!” diyerek halka dağıttığı rivayet edilir. (Lâmiî, s. 683; Mecdî, s. 75; Hoca Sâdeddin, II, 425; Sarı Abdullah Efendi, s. 231; La‘lîzâde Abdülbâki, vr. 130b). Kendisine Ekmekçi Koca veya Somuncu Baba lakabının verilmesi de bundan dolayıdır.

Somuncu Baba, bu şekilde halk içine karışıp melâmîmeşrep bir hayat sürmekte iken Ulucami’nin açılışı sırasında hükümdarın damadı olan Emîr Sultan kendisine yapılan hutbe okuma teklifini, “Gavs-ı a‘zam şu anda bu şehirdedir, onların mübarek varlığı varken halka nasihat ve hitap etmeyi bize teklif etmek münasip değildir” diyerek reddetmiş ve bu görevin Somuncu Baba’ya verilmesini tavsiye etmiştir. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid, cuma namazını kıldırma ve hutbe okuma görevini Somuncu Baba’ya tevcih edince o da mecburen hutbeye çıkmak zorunda kaldı. Hutbede, Fâtiha sûresini yedi farklı şekilde tefsir ederek Molla Fenârî’nin karşılaşmış olduğu bir güçlüğü de halletti (Sarı Abdullah Efendi, s. 231; İsmâil Hakkı Bursevî, s. 71-72; La‘lîzâde Abdülbâki, vr. 130b-131a; Harîrîzâde, vr. 172b). Somuncu Baba’nın başta padişah olmak üzere herkesi etkilediği, hatta bu olaydan sonra Molla Fenârî’nin kendisine mürid olduğu rivayet edilir (Lâmiî, s. 683; Sarı Abdullah Efendi, s. 232).

Bu olayın ardından sırrının açığa çıkması, halk ve iktidar nezdinde tanınan bir şahsiyet haline gelmesi, kendisine yönelik ilginin gitgide artması, halkın arasına karışıp sakin bir hayat sürmeyi daha çok tercih eden Somuncu Baba’yı bunalttı ve çareyi Bursa’dan ayrılmakta buldu. Abdurrahman el-Askerî, onun Bursa’dan ayrıldıktan sonra Adana’da Ceyhan ırmağının kenarında bulunan Sîs Kalesi’nin dağ tarafındaki bir köyde Nebî Sûfî adında birinin evine yerleştiğini, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin buraya gelip kendisini ziyaret ettiğini söyler (Erünsal, s. 202). Bazı kaynaklarda kendisinin doğrudan Aksaray’a gittiği belirtilmekteyse de (Lâmiî, s. 683) Askerî’nin görüşleri daha isabetli görünmektedir.

Nebî Sûfî’nin evinde bir süre kaldıktan sonra önce Dımaşk’a giden, buradan Mekke’ye geçerek haccını eda eden Somuncu Baba hac dönüşü tekrar Sîs’e geldi, yanına Nebî Sûfî’yi de alarak Aksaray’a gidip yerleşti (Erünsal, s. 203). Kaynaklarda yer alan ifadelerden, ömrünün geri kalan kısmını bu şehirde müridlerinin eğitimiyle meşgul olarak geçirdiği anlaşılmaktadır. Abdurrahman el-Askerî onun Aksaray’da vefat edip orada defnedildiğini söyler (a.g.e., s. 204).

Son dönemlerde yapılan ve bilimsel nitelikten uzak bazı çalışmalarda Somuncu Baba’nın asıl kabrinin Malatya’nın Darende ilçesinde bulunduğu konusunda bazı görüşler öne sürülmüştür. Herhang bir şehrin Somuncu Baba’yı sahiplenmesi elbette güzeldir. Ancak bu sahiplenme, mezar soygunculuğu anlayışıyla değil mesaj tebliği anlayışıyla yapılmalıdır. İ. Erünsal hocanın ‘’ Belgelere yalan söyletmek’’ şeklinde eleştirdiği bu kaynaklara göre Somuncu Baba, adı geçen ilçenin Hıdırlık adı verilen bölgesinde oğlu Halil Taybî ile birlikte gömülüdür (Cengiz v.dğr., s. 7-17, 29-45; Akgündüz, s. 52-56). Bu görüşün kaynağı olarak Somuncu Baba’nın soyundan geldiği söylenen Osman Hulûsi Ateş’in aile arşivindeki bazı belgelerle geç dönemlere ait bazı arşiv belgeleri gösterilmektedir. Ancak Somuncu Baba’nın hayatını anlatan eski kaynaklarda böyle bir konudan bahsedilmemekte, gerek Şeyh Bedreddin menâkıbında yer alan bilgiler gerekse lakabının Aksarâyî olması onun hayatını Aksaray’da geçirdiğini ortaya koymaktadır. Öte yandan Abdurrahman el-Askerî Mir’âtü’l-ışk’ta, “Mevlûdleri Aksaray’dır. Ravza-i mübarekeleri dahi şehir üzerinde olan kızıl tepenin üstündedir” diyerek (Erünsal, s. 204) onun Aksaray’da vefat ettiğini ve kabrinin burada bulunduğunu kesin biçimde belirtmektedir. Bütün tarih ve tabakat kitaplarının Aksaray’da medfun olduğu bilgisinin yanında çağdaş araştırıcılardan İsmail Erünsal, Ethem Cebecioğlu, Hasan Kamil Yılmaz, Haşim Şahin, Mefail Hızlı, Osmanlı arşiv uzmanı Orhan Özdil vd. Somuncu Baba’nın kabrinin Aksaray’da olduğu konusunda aynı fikirdedir.

Osmanlı arşiv belgelerinde de ‘’Şeyh Hamid’’ adının geçtiği 25 adet belge mevcuttur. Bunlardan 24 tanesi Aksaray’dan bahsederken sadece bir tanesi Darende’den bahsetmektedir. Bu 24 belgenin dört tanesi, Somuncu Baba’nın Aksarayda medfun olduğunu; iki tanesi Türbesinin Aksaray’da olduğunu; dört tanesi, Aksarayda Somuncu Baba adına bir cami olduğunu; üç tanesi, Aksaray’da Somuncu Baba adına bir tekke olduğunu, bir tanesi Aksaray’da Somuncu Baba adına bir vakıf olduğunu, yedi tanesi Aksaray’da Somuncu Baba soyundan gelenlerin olduğunu; on dört tanesi de Aksaray’da Şeyh Hamid adında bir mahallenin varlığından söz etmektedir. (Aynı belgede hem camiinden hem de mahallesinden vs. bahsetmiş olması sayıyı farklı göstermektedir.)

Somuncu Baba’nn Darende’de medfun olduğu yönündeki çalışmayı yapan Ahmet Akgündüz’ün ‘Somuncu Baba ve Nesebi Alisi’ adlı kitabına reddiyeler yazılmış, eserin kendi içindeki çelişkileri ortaya çıkarılmıştır. Tabakat kitalarının tamamı Somuncu Baba’nı kabrinin Aksaray’da olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak Ahmet Akgündüz hoca, tabakat kitaplarının bu konuda nihai olarak güvenilir kaynaklar olamayacağını belirtirken, Somuncu Baba’nın kabrinin Darende’de olduğunu delili olarak Darendeli Hanefi hocanın yazdığı bir tabakat kitabını kullanabilmektedir. Arşiv belgeleri dediği belgelerinde en erken tarihlisi 1700’lü yıllar iken; Somuncu Baba’nın Aksaray’da medfun olduğunu yazan kitapların en erken tarihlisi Somuncu Baba’nın vefatına sadece 66 yıl uzaklıktadır. Kaldı ki arşiv belgeleri dendiğinde de Aksaray’ın ön plana çıktığı görülmektedir. Konuyla ilgili Prof. Dr. İ.E Erünsal hocanın Ahmet Akgündüz hocanın kitabından yaptığı çelişkileri ortaya koyan birkaç alıntıyı paylaşmak yerinde olacaktır:

***‘’Tabakat ve tarih kitaplarından hiç birisi, bir tek tarih yani Darendeli ve Somuncu Baba neslinden geldiği iddia olunan Hanefi hoca tarafından yazılan Darende Tarihi adlı çalışma dışında hiçbir matbu veya mahdut tabakat, yani teracimi ahval kitabı, Somuncu Baba’nın Darende’de medfun olduğunu yazmamaktadır.’’ (Somuncu Baba ve Nesebi Alisi yeni baskı, s. 85)

*** ‘’Arşiv belgeleri ve çok az da olsa tarih ve tabakat eserlerinin bir kısmı Somuncu Baba’nın merkadinin Darende’de olduğunu ifade etmektedir.’’

*** ‘’ Somuncu Baba Şeyh Hamid-i Veli’nin Şeyh Abdurrahman-i Erzincani’nin kızı Necmiye Sultan ile evlendiği ve dolayısıyla bu iki büyük veli arasında bir sıhriyet bağı kurulduğu söylenmektedir. Bu iddiayı teyit edecek ciddi bir belge olmadığını söyledik.’’ (Somuncu Baba ve Nesebi Alisi) diğer çelişkili ifadeler için adı geçen eser 13,14,15,16,17, 84-92. Sayfalara bakınız.)

Somuncu Baba’nın evliliği ile ilgili bir tartışma da eşinin kim olduğu yönündedir. Her ne kadar bir kısım iddiacı, Somuncu Baba’nın eşinin Şeyh Abdurrahman-i Erzincani’nin kızı Necmiye Sultan olduğunu iddia etse de Ahmet Akgündüz hocanın, kendi eserinde de belirttiği gibi bu iddianın hiçbir dayanağı yoktur. Oysa aynı kaynağın 89. Sayfasında ‘Naki Ateş Arşivi Büyük Şecere’ dipnotlu açıklamalar Somuncu Baba’nın eşinin Aksaray’da Şeyh Mahmud mazdekani silsile-i tahirelerinden Necmiye olduğunu yazmaktadır. Aynı arşivde Abdurrahman Erzincani’nin kızının Dürriye Banu olduğu ve Somuncu Baba’nın oğlu Halil Taybi ile evlendiği belirtilmektedir. Ancak geç döneme ait arşiv kayıtlarında Halil Taybî isimli oğlunun Darende’de yaşadığı anlaşılsa da Halil Taybî’nin hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Dönemin kaynaklarında yer alan ifadelerden Somuncu Baba’nın diğer oğlu Yûsuf Hakîkî, babasının ölümünden sonra Hacı Bayrâm-ı Velî’ye intisap etmiştir. Yûsuf Hakîkî tasavvufa dair bazı eserler kaleme almıştır. Onun en önemli halifesi ve kendisinden sonra fikirlerinin Anadolu coğrafyasına yayılmasını sağlayan Hacı Bayrâm-ı Velî’dir. Somuncu Baba’nın diğer müridleri arasında Şeyh Şücâüddin Karamânî, Kızılca Bedreddin, Şeyh Muzaffer Lârendevî ve Molla Fenârî’nin isimleri sayılmaktadır. Somuncu Baba’nın Şerh-i Hadîs-i Erbâin (trc. M. Şeyhmus Alkoç, Tuhfetü’l-ihvân, 40 Seçme Hadîs-i Şerif Meâli-İzahı, İstanbul 1977), Zikir Risâlesi (trc. İhsan Özkes, İstanbul 1991) ve Silâhu’l-mürîdîn adlı üç eseri olduğu belirtilmektedir. Bu üç eser tek bir kitap olarak tarafımızdan derlenmiş olup İl Kültür Yayınlarından baskısı yapılmıştır.

Sonuç olarak;

  • Tarih ve tabakat kitaplarının tamamı Somuncu Baba’nın kabrinin Aksaray’da olduğunu yazmaktadır.
  • Günümüz ilim insanlarından İsmail Erünsal, Ethem Cebecioğlu, Hasan Kamil Yılmaz, Haşim Şahin, Mefail Hızlı ve satırlara sığmayacak pek çok isim Somuncu Baba’nın kabrinin Aksaray’da olduğunu yazmaktadır. Buna karşılık sadece Ahmet Akgündüz ve Darendeli Mehmet Ali Cengiz ve birkaç tarihçi olmayan isim Somuncu Baba’nın kabrinin Darende’de olduğunu iddia etmektedir.
  • Arşiv belgelerinin de neredeyse tamamına yakınında Somuncu Baba ismiyle Aksaray ismi yan yana zikredilmektedir.
  • Somuncu Baba’nın eşinin adı Necmiye Sultan olup, Aksaray’da bulunan şeyhlerden Mahmud Mazdekani’nin kızıdır.
  • İddia edildiği gibi Abdurrahman Erzincani hazretlerinin kızının adı Necmiye Sultan olmayıp Dürriye Banu’dur. Ve Somuncu Baba’nın oğlu Halil Taybi ile evlenmiştir. Halil Taybi’nin Darende’ye yerleşmesinde bu evliliğin etkisi olduğu kuvvetle muhtemeldir.
  • Somuncu Baba’nın soyu iki koldan devam etmektedir. Darende kolu Halil Taybi nesliyle, Aksaray kolu Yusuf İzzeddin Hakiki ile devam etmektedir.
  • Somuncu Baba ile ilgili arşiv belgelerinin en erken tarihlisi 1700’lü yıllar iken Somuncu Baba’nın Aksaray’da medfun olduğunu yazan tabakat ve tarih kitaplarının en erken tarihlisi 1478, yani Somuncu Baba’nın yaşadığı dönemin sadece 66 yıl gerisindedir.

Somuncu Baba hazretlerinin ‘’Gizli ve aşikâr her yerde Allah’tan korkun!’’ düsturunca yanılgılardan ve Hz. Pir’in sırrına dair eksik söylemekten Allah’a sığınırız. Gizli ve aşikâr her nesneyi bütünüyle yalnızca ve yalnızca Allah’ın bileceğine iman eder, Somuncu Baba Aşkın Sırrı filmimizin ve Somuncu Baba Aşkın Sırrı romanımızın faydalı olmasını dileriz…

                                                                                                 Mahmut ULU

‘’Somuncu Baba Aşkın Sırrı’’romanı yazarı.

‘’Somuncu Baba Aşkın Sırrı’’ filmi senaristi.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum