Sosyal medya bize gerçeği ne kadar söylüyor?
Bir süredir sosyal medyada dalga halinde Çin karşıtı içeriklerin yayıldığını görüyoruz. Söz konusu içerikler ağırlıklı olarak Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri'nin karşılaştığı baskı ve zulme yönelik. Ama duyarlılık çağrısı altında, Çin'e karşı nefret söylemi içeren bir dil kullanıldığına da şahit olmak mümkün. GalatasarayÜniversitesi İletişim Profesörü Yasemin İnceoğlu sosyal medyadan sokaklara taşan tepkiyi Radikal için yorumladı. İnceoğlu’nun konu hakkındaki yorumları şöyle:
"Paylaşımlar ve okur yorumları tüyler ürperten cinsten"
Doğu Türkistan 65 yıldır fiili bir işgal ve asimilasyonla mücadele etmekte. Ülkede vicdan, ve seyahat özgürlüğü yasak. Pasaport alamadıkları için hacca gitme yasak. Öğrencilerin ve öğretmenlerin oruç tutmalarını sağlığı bozduğu ve iş verimliliğini düşürdüğü gerekçesiyle yasakladı.
Kamuoyunun bunu kınaması, Çin aleyhinde imza kampanyaları düzenlemesi, protestolar vs. son derece yerinde bir tepki ancak sosyal medyada Çinlilere yönelik üretilen nefret söylemi, kasıtlı yayılan yalan, çarpıtılmış haber hatta Çin’deki hapishanelerde yaşanan zulmü anlatan bir yağlıboya çalışması üzerinden başka görsellerin dolaşıma sokulması hatta Doğu Türkistan ile alakası olmayan video ve fotoğraflar üzerinden senaryolar üretilerek linç kampanyası başlatmak son derece tehlikeli. Paylaşımlar özellikle de okur yorumları da tüyler ürperten cinsten;
‘-Boynumuza asarsın urgan ipi,Yediğin yemek köpek eti.Bir gün köşeye sıkıştığında,Af dileme Çinli piçi.’
‘-Köpek yiyen kızıl Çin.Köpek soyun kurusun.Kanlı intikam için.Tanrı Türk’ü korusun.’
Sosyal medya hızlı yayılımın olduğu etkileşimli dijital bir mecra. Nefret söylemi burada kolaylıkla yeniden üretilip dolaşıma giriyor, sıradanlaşıyor ve kanıksanıyor ve söylem nefret suçuna dönüşebiliyor. Sonra da sokağa çıkıp gözü çekik olarak gördüğü herkesi Çinli zannedip dövmek kadar ilkelliğe varan bir histeri yaşanıyor ülkemizde.
Sosyal medyadaki nefret furyasında en düşündürücü olan şey ise kendine benzemeyen “öteki” ler haksızlığa, zulme, tecavüze uğradıklarında tepki göstermeyen grupların kendi “yoldaş” ları söz konusu olunca insan hakları savunuculuğuna soyunmaları. Tepki mekanizmasını devreye sokarken ilkesel bir duruş gerekiyor.”
Çarpıtmaların geldiği nokta
Yasemin İnceoğlu’nun analizlerinden sonra sosyal medyada çarpıtılmış olarak karşımıza çıkan en etkili paylaşımları incelediğimizde aslında, hepimizin vicdan mekanizmasını harekete geçiren ve üzen görsellerin Doğu Türkistan veya Uygur Türkleri ile alakasız olduklarını gördük.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.