Sosyal Medya Paylaşımlarına Dikkat! Sanal Alemin, Gerçek Alemden Farkı Yoktur!

Sosyal Medya Paylaşımlarına Dikkat! Sanal Alemin, Gerçek Alemden Farkı Yoktur!
Mehmet Emin Parlaktürk

Son zamanlarda, sanal alem denilen sosyal medya üzerinden yapılan bazı paylaşımlar, kişi mahremiyetini ihlal etme problemini de beraberinde getirmiştir. Sanal ortamda paylaşılanlar, aslında gerçek hayatın bir yansımasıdır. Yani sanalın, gerçekten farkı yoktur.

İnternet kullanmak, sosyal hesap açmak, paylaşımda bulunmak, elbet yasal bir haktır. Ancak diğer haklar gibi bunun da bir sınırı vardır. İnsan, bu sınırı gözeterek Allah'ın koyduğu ve evrensel hukukta kabul gören hayat ölçülerine uymak zorundadır. Aksi taktirde, maddi-manevi sorumluluktan kurtulamaz.

Her insanın bir özel alanı, bir mahrem yaşantısı vardır. Ancak insanın, kendine ait bu özel alanını başkalarıyla paylaşması ve bunun yanında aile mahremiyetini ifşa etmesi, hem hukuken hem ahlaken hem de dinen uygun değildir.

Özellikle bir Müslüman, sanal alemde de olsa daima helal dairesi içinde kalmalı, iffet ve namusunu korumalı, çirkin söz ve eylemlerden uzak durmalı, kul hakkına dikkat etmeli, tesettüre (kadın-erkek) riayet etmeli, uygun üslup ve nezaket üzere olmalı, kısaca; İslam ahlak ve adabı ile yaşamalıdır. Gerçek hayatta böyle olması gerektiği gibi, sanal alemde de böyle olmalıdır. Çünkü, haram ve helal ölçüsü, gerçek hayatta da sanal ortamda da aynen geçerlidir.

Unutmayalım ki, beden ve iç dünyamız aslında bize verilmiş bir emanettir. Beş duyu organımızdan, düşünce ve gönül dünyamızdan sorumlu olduğumuzu unutmayalım.

İnsanın bırakınız somut eylemi, zihninde oluşturduğu düşüncesinden bile sorumlu olduğunu Bakara süresinin 284.ayeti şöyle açıklar:

"İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker." (Bakara,284)

Sanal alem dediğimiz sosyal medyadaki paylaşımlar, düşünce dünyamızın dışa vurumu ve herkese açıkladığımız bir eylem türüdür. Düşünceden bile hesaba çekileceğimize göre, bunları söze ve yazıya dökmekten dolayı evleviyetle hesaba çekileceğimiz aşikârdır.

Kişinin kendi mahremiyetini ifşaya hakkı olmadığı gibi, bir başkasının mahremiyetini ifşa etmeye de hakkı yoktur. Gizliliği ihlal, uzmanlara göre bir hastalık kabul edilmiştir.

Başkasına ait gizlilikleri merak etme, ortaya çıkarma, ele geçirme ve bunları başkalarıyla paylaşma, Kuran-ı Kerim’de yasaklanan bir hastalıktır:

"Ey inananlar, zandan çok sakının. Zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin GİZLİ şeylerini araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemeği sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah'tan korkun, şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir." (Hucurat,12)

Maalesef bugün sanal alem, adeta bir "tecessüs arenası"na dönüşmüştür. Düşünebiliyor musunuz, sosyete dünyasında "magazin muhabirliği" özel bir meslek dalı haline gelmiştir. Bunların işi gücü, toplumda şöhret bulmuş kişilerin özel hayatını takip ve gizli yönlerini ifşa etmektir. Muhabirlikten öte bu muhbirlik ve tecessüs, sosyal medyada da görülmektedir.

Kimliğiniz, en ince detaya kadar özel bilgileriniz, eşiniz, çocuklarınız, akrabalarınız, arkadaşlarınız, sosyal çevreniz, ilgi alanlarınız, meraklarınız, dünya görüşünüz, inancınız, irtibatlı olduğunuz siyasi ve sosyal gruplar, ziyaret ettiğiniz siteler, zevkleriniz, korkularınız, yemeniz, içmeniz, gezdiğiniz yerler, hatta aldığınız ilaçlar, uğradığınız marketler... velhasıl adım attığınız ve nefes aldığınız her kare, siz unutsanız da, bilin ki birilerinin veri tabanında kayıtlıdır ve bu paylaşımlarınızla adım adım izlenmektesiniz.

"Kiramen katibin" meleklerinin, yaşanan hayatın her karesini kayıt altına aldığını bilen ve inanan bir Müslüman, zaten bunun farkındadır ve paylaşımlarını da buna göre yapmalıdır. Sorumlu olduğu ve yarın hesabını vermekte zorlanacağı hiçbir paylaşımı, aklı başında bir müslüman yapmaz, yapmamalıdır.

Bu bilinçteki bir Müslüman, yanı başında ekmeğe muhtaç yoksul biri varken, mükellef sofralar önünde poz verdiği bir yemek paylaşımı yapmaz mesela...

Babası şehit bir yetimin veya annesini kaybeden bir öksüzün gözü önünde yapamayacağı, çocuğunu kucağına alıp sevme görüntülerinden kaçınır mesela...

Anne ve babası acı çekerken üzüntü duyması gereken bir evlat, onların yanında sırıtarak yoğun bakım pozlarını paylaşmaz mesela...

Bilgi sahibi olmadan her duyduğunu paylaşıp yalan haberlerle kul hakkına girmez mesela...

Evine aldığı misafirden karısını ve kızını kıskanan bir Müslüman, onların adeta yatak kıyafetine benzer mahrem görüntülerini paylaşmaya izin vermez mesela...

Hem sonra, ergenlik çağına yeni girmiş masum kız çocuklarının resimlerini cömert pozlarla paylaşan ebeveynler, bunun ahlaksız kişi veya sitelerce kötüye kullanılmayacağından nasıl emin olabilirler?!

Sonuç olarak, hem kendisine hem de başkasına ait verileri paylaşanlar, bunların insan onur ve saygınlığına, haysiyet ve şerefine gölge düşürüp düşürmediğini, mahremiyet alanlarını ihlal edip etmediğini, kul hakkına girip girmediğini zihinlerinde ve vicdanlarında tartmalıdırlar.

Yazımızı, kulaklara küpe olacak bir ayetle bitirelim:

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlardan dolayı (hesap günü) sorumlu tutulacaktır." (İsra,36)

Kimsenin kaçamayacağı asıl gerçek budur.

haberfark.net

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.