Suriye'de Batılı asker istemiyoruz
Baas yönetiminin özgürlük isteyen Suriye halkına yönelik işlediği katliamlar artık en üst boyuta ulaştı.Bütün dünyanın gözü önünde Şam’ın banliyölerinde yüzlerce çocuk üzerlerine atılan kimyasal silahlar sonucu çırpınarak can verdiler. 100 bin insan katledilirken ses çıkarmayan, işlenen katliamlar karşısında sadece kınamayla yetinen ABD öncülüğündeki Batılı devletler kimyasal saldırı sonrası Suriye’ye müdahaleye hazırlanıyor. Biz de Suriye’deki son gelişmeleri Suriye direnişinin manevi lideri olarak kabul edilen Şeyh Usame er Rifai ile konuştuk. Yıllarca sürgünde yaşadıktan sonra Suriye’ye dönen, Suriye’ye döndükten sonra ise özellikle Rıfai Camii’nde verdiği vaazlar ve yaptığı çalışmalarla halkı adeta devrime hazırlayan Şeyh Rifai Suriye halkının en çok sevdiği ve itibar ettiği âlimlerin başında geliyor. Halkı devrime destek vermeye çağırdığı için camide vaaz verirken Esed güçlerinin saldırısına uğrayan, bu saldırıda başından yaralandıktan bir süre sonra da Türkiye’ye gelen Şeyh Usame er Rıfai Suriye halkının özgürlük mücadelesine verdiği destek nedeniyle Suriyeliler tarafından Şeyhu-s Sevra, Devrimin Şeyhi olarak isimlendiriliyor. Aynı zamanda Şamlı Âlimler Birliği’nin Başkanlığı’nı da yürüten Şeyh Rıfai ile Batılı devletlerin Suriye’ye yönelik müdahalesini, bir takım gruplar tarafından devrim adına gerçekleştirilen aşırılıkları ve İran’ın Esed’in kalması yönünde niçin bu kadar ısrarcı olduğunu konuştuk.
Esed adeta kendi ayağına sıkarcasına halka karşı kimyasal silah kullandı. Niçin tam da böyle bir zamanda bu yönteme başvurdu?
Baas yönetimi akıttığı mazlumların kanı üzerine kurulmuş bir yönetimdir. Sadece devrim zamanında değil; iktidarı ele geçirdiği ilk günden itibaren Suriye halkı Baas’ın zulümlerine maruz kaldı. Bu zulüm ve işkenceler biz özgürlük istedikçe daha bir arttı. Esed’in bu dönemde halkın üzerine kimyasal silah atmasının nedeni ise mücahidlerin ilerleyişini durdurmak istemesidir. Çünkü mücahidler artık Şam’ın etrafından Şam’ın merkezine inmeye başlamıştı. Bu da Esed’in devrilmesi anlamına geliyordu. İşte bundan dolayı Esed mücahidlerin Şam’a girişini engellemek için kimyasal silahla saldırdı. Kimyasal saldırı da Kasyon Tepesi’ndeki Baas’a ait askeri merkezlerden gerçekleştirildi. Esed devrileceğini, artık sonunun geldiğini hissettikçe daha bir saldırganlaşıyor.
Suriye’nin genelinde direniş ne durumda?
Direniş bugünlerde en güçlü dönemlerini yaşıyor. Her yerde ilerlemeler kaydediliyor. Fakat biz başından beri mücahidlere zaferin ancak safların birleşmesiyle, direnişin tek bir merkezden yönetilmesiyle geleceğini söylüyoruz. Saflar birleşmeden asla zafer gelmez. Sadece rejim sıkıştırılır. Bütün mücahidlerin askeri ve siyasi olarak birleşmesi, tek bir safta olmaları şu an Şer’i bir zorunluluktur. Mücahidlerin birleşmesini engellemek, bu yönde adımlar atmak ise Suriye halkına, şehitlere yapılabilecek en büyük ihanettir. Mücahidlerin birleşmeleri için büyük bir çaba içerisindeyiz. İnşallah bu çabalarımız sonucu hayırlı sonuçlar da alacağız.
Son zamanlarda Suriye direnişi adına gerçekleştirilen bazı eylemlerin İslam’ın sınırlarını aştığına şahit oluyoruz. Bu eylemler nedeniyle Suriye direnişine karşı bir antipati de oluşuyor. Fanatik, tekfirci bir takım silahlı grupların eliyle gerçekleştirilen bu eylemler hakkında ne düşünüyorsunuz?
İslam savaşta nasıl hareket edileceğini, mücahidlerin savaşırken nelere dikkat etmesi gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. İslam’ın savaş hukukuna dikkat etmeyen hiçbir grup Suriye direnişini temsil edemez. Suriye direnişini temsil eden gruplar mutedil gruplardır. Bu gruplar ise asla savaşırken her kim olursa olsun sivillere zarar vermemekte, esirlerin haklarına riayet etmektedirler. Suriye direnişi bir mezhep direnişi değildir. Suriye direnişi mazlumun zalime karşı hakkını aradığı, zulme uğrayan insanların özgürlük, onurlu bir hayat ve inançları için başlattıkları bir direniştir. Aşırı, fanatik gruplar ise Suriye direnişine fayda sağlamak yerine zarar veriyorlar. Bu tür gruplarla Suriye halkının hiçbir ilişkisi yok.
İran ve Hizbullah’ın Esed’e destek konusunda bu kadar ısrarlı olmasını neye bağlıyorsunuz? Katledilen insan sayısı 100 bini geçmesine rağmen İran ve Hizbullah niçin Esed’den vazgeçmiyor?
Esed ve Hizbullah sadece bir kukla… Asıl kuklacı, perde arkasındaki güç ise İran’dır. İran askerleri zulümde Esed’in askerlerini de geçtiler. Afganistan, Hindistan, Pakistan ve Irak’tan getirilen kandırılmış Şii gençleri İran tarafından Suriyelilere karşı savaştırılıyorlar. Bu gençlere Suriyelilerin Hz. Hüseyin ve Hz. Ali’ye düşman olduğumuz yalanları anlatılıyor. İran yönetimi bugün siyasi hedefleri için insanların dini duygularını kullanarak mezhep çatışmasına hizmet ediyor.
Suriye’de yaşananlar bölgede yoğun ölçekte bir mezhep, intikam savaşına neden olacak şeklinde bir korku var. Siz de bu korkuyu taşıyor musunuz?
İslam’da bir kişi mensup olduğu mezhepten dolayı öldürülemez. İslam intikam için can almayı da yasaklıyor. Örneğin bir kişi sizin ailenizin hepsini yok etse siz o kişinin oğluna veya kardeşine zarar veremezsiniz. Kısas öldüren kişinin bizzat kendisine uygulanır. Biz sadece Sünnilerin mutlu oldukları bir Suriye istemiyoruz. Biz Suriye halkının tümünün mutlu olduğu, ezilmediği, zulme uğramadığı bir Suriye istiyoruz. Bu devrim asla mezhepçi bir devrim değildir. Bu devrim özgürlük, adalet ve insanca yaşamak isteyen mazlumların devrimidir. Benim çocukluğumun geçtiği Şam’daki mahallemizin hemen yanı başında bir Hıristiyan Mahallesi vardı. Çocukken sürekli olarak bu mahalleye gidip gelirdik. Bir kez bile Hıristiyanlarla Sünniler arasında bir gerginlik yaşandığına şahit olmadım. Anne babalarımız bize başkalarının inançlarına saygı göstermemizi öğrettiler. Başka bir din mensubuyla olan ilişkilerimizde de Allah’ın koyduğu hududullah’a, sınırlara dikkat etmek zorundayız.
Esed düştükten sonra nasıl bir Suriye kurmak istiyorsunuz? Yeni Suriye nasıl olacak?
Esed düştükten sonra diktatörün değil; halkın yönettiği bir Suriye kurmak istiyoruz. Bunun için de seçimlere gideceğiz ve halk kimi isterse o seçilecek. Suriye halkı genel olarak dindar bir halk. Seçimlerde de insanlar İslam’a önem veren dürüst adaylara destek verecekler. Ayrıca geçiş döneminden sonra hazırlanacak yeni anayasaya mutlaka “meclisten İslam’a aykırı hiçbir kanun geçemez” maddesini koyduracağız. Sünniler ülkenin yüzde 85’ini oluştursalar da yeni Suriye’de diğer mezheplerin ve azınlıkların hakları da en iyi şekilde korunacak. Bizim yeni Suriye projemiz adalet, özgürlük, kardeşlik ve İslam’ın hâkim olduğu bir Suriye projesidir.
Batı’nın Suriye’deki gelişmeler karşısındaki tavrını nasıl buluyorsunuz?
Samimiyetsiz buluyorum. Batı ölenler Müslümanlar olunca sesini çıkarmıyor ve sadece konuşuyor.
ABD öncülüğündeki Batılı güçlerin Suriye’ye müdahale edecekleri konuşuluyor. Yabancı müdahaleyi destekliyor musunuz?
Batılı devlerin kara harekâtı yapmasını, ABD veya Batılı bir devletin askerlerinin her ne olursa olsun Suriye topraklarına girmesini kabul etmiyoruz. Fakat tıpkı Libya’da olduğu gibi havadan müdahale olabilir. Veya uçuşa yasak bölge ilan edilebilir.
Suriye dışındaki siyasi muhalefet de bu süreç de çok kötü bir performans gösterdi. Siyasi muhalefetin saflarında sürekli istifalar, bölünmeler yaşandı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Suriye dışındaki muhalefetin tıpkı içerdeki silahlı güçler gibi en büyük problemi birlik olamamak. Çok konuşup az iş yapmak yerine az konuşup çok iş yapmak gerekiyor.
Türkiye devleti Suriye politikasını değiştirmemekte, devrime destek vermekte ısrarcı davranıyor. Bu tavır Suriyeliler tarafından nasıl algılanıyor?
Suriye devrimi başladığından beri Türkiye’nin tavrı gerçekten takdire şayan… Başbakan Erdoğan her ne pahasına olursa olsun Suriyeli mazlumları terk etmedi. Esed eğer Erdoğan’ın nasihatlerini dinleseydi olaylar bu şekilde büyümez, kansız bir geçiş olurdu. Fakat bunu yapmadı. Suriye halkının özgürlük mücadelesine en büyük destek bugün Türkiye hükümetinden geliyor. Bizim mücadelemizi destekleyen başka ülkeler de var; fakat hiç biri Türkiye’nin verdiği desteği vermiyor. Ben Türkiye halkına ve hükümetine teşekkür ediyorum. Çünkü Türkiye halkının geneline yakını bize destek verdi, zor günlerimizde bize sahip çıktı.
Mısır’daki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün Müslümanlar gibi biz de Suriyeliler olarak Dr. Mursi’ye dua ediyoruz. Allah onu kötülerin şerrinden korusun. Bu darbe asla Mısırlıların maslahatına değil; bilakis zararınadır. Mısırlıların da tıpkı bizim gibi zalimlere karşı direnmekten, mücadele etmekten başka çareleri yoktur. Mısırlı kardeşlerimizin direnişini takdir ediyor ve dualarımızı onlardan esirgemiyoruz. Ayrıca Mursi’nin devrilmesinin nedenlerinden birinin de Esed rejimine karşı aldığı tavır olduğunu biliyoruz.
İslam dünyasının dört bir yanında büyük acılar yaşanıyor. Suriye’de, Mısır’da, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Filistin’de Müslümanlar katlediliyor. İslam dünyasının geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Eğer biz Müslümanlar olarak haklarımızı savunmasaydık, koyun gibi olsaydık inanın bizden kimse hesap sormazdı. Özgürlük ve adalet istiyorsanız bunun bedelini de ödemek zorundasınız. İslam dünyasının yaşadığı bütün acılar aslında bizim için bir müjdedir. İçinden geçtiğimiz bu sıkıntılı günleri aştıktan sonra inşallah daha güzel günlere kavuşacağız. Müslümanlar bugün inançları için mücadele veriyorlar. İnancımızı terk etseydik, İslam’dan uzaklaşsaydık bunlar başımıza gelmezdi. Fakat biz dinimizi yaşama, İslam’ı hayata geçirme konusunda ısrarlıyız. Her ne olursa olsun bu ısrarımızdan da vazgeçmeyeceğiz.
Mısır’da darbecileri destekleyen Suud’un Suriye devrimine verdiği destek kafaları karıştırıyor. Sizce Mısır’da İhvan’a karşı darbecileri destekleyen Suud niçin Suriye Esed’e karşı devrimcileri destekliyor?
Suud’un devrime destek verdiği özellikle Esed rejimi ve İran tarafından dile getiriliyor. Suud devrime ciddi anlamda destek olmuyor. Suud’un devrime olan desteği sadece görüntüyü kurtarmaya yönelik… Suud özellikle Suriye dışında konuşlanan Askeri Meclis’e destek veriyor. Biz Askeri Meclis’in şu ana kadar mücahidlere gerçek anlamda bir yardımını görmedik. Hatta mücahidler Askeri Meclis’den silah almak için bile para ödüyorlar. Suriye halkının ve devriminin gerçek dostu, gerçek destekçisi Türkiye’dir. Türkiye dışındaki ülkeler samimi davranmıyorlar. Daha çok kendi menfaatlerini gözetiyorlar.
Esed düştükten sonra Suriye ile İsrail’in ilişkilerinin düzeleceği yönünde iddialar var. Hatta İran yönetimi ve Hizbullah Esed yönetimine verdiği desteği buna bağlıyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Biz Müslüman’ız ve her Müslüman gibi İsrail’i işgalci bir devlet olarak görüyoruz. Filistin halkının İsrail’e karşı verdiği mücadeleyi de destekliyoruz. Filistin direnişine Esed’den çok daha fazla Suriye halkı destek vermiştir. Esed ise yıllarca kendi yönetimi için Filistin direnişini kullanmıştır. Devrimden sonra Suriye halkı asla İsrail’i tanımayacak ve İsrail’i tanıyacak bir yönetimi de iktidara getirmeyecektir. Fakat kimse bizden İsrail’e savaş açmamızı beklemesin.
Nasıl?
Bazıları Esed düştükten sonra bizim İsrail’e savaş açacağımızı düşünüyor. Bunlar gerçekte karşılığı olmayan hayaller. Evet biz de İsrail’in yok olmasını, İsrail’e karşı verilen mücadelede en önde olmayı istiyoruz. Fakat Suriye Esed yönetimi tarafından 3 sene içinde tamamen yıkıldı. Biz önce ülkemizi yeniden imar etmek, Suriye’nin kullanılmaz hale getirilen şehirlerini yeni baştan inşa etmek istiyoruz.
Özgür Suriye Ordusu ile ilgili bir çok şey söyleniyor. Kimisi Özgür Ordu’nun ABD ile ilişkilerinin sıkı fıkı olduğunu iddia ederken kimileri de Özgür Suriye Ordusu’nun bir menfaat çetesine dönüştüğünü iddia ediyor. Siz ne diyorsunuz?
Bunlar genelde İran yönetiminin iddiaları. Özgür Suriye Ordusu direnişin ana omurgasıdır. Kendini Özgür Suriye Ordusu’na nisbet eden ülke dışındaki bazı Suriyeli komutanların ABD ile ilişkisi olabilir. Ama bu komutanlar asla ülke içinde savaşan mücahidleri temsil etmiyorlar.
İran bu saatten sonra size masaya oturup bir anlaşma yapalım, bu savaşı bitirelim dese cevabınız ne olur? Hala daha bir anlaşma zemini var mı?
Esed’i Suriye’de tutan zaten İran… İran Esed yönetiminin basit bir destekçisi değil; bizzat Esed yönetimini yönlendiren, ayakta tutan güçtür. Suriye’de işlenen katliamların her birinden en az Baas yönetimi kadar İran da sorumludur. Bizden çocuklarımızı katledenlerle anlaşma yapmamız isteniyorsa bunu asla kabul etmeyiz. Çözüm için ise atılacak ilk adım Esed’in ülke dışına çıkarılması, İran ve Hizbullah savaşçılarının Suriye’yi terk etmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.