Taraf'ın orijinalliği neydi?

Taraf'ın orijinalliği neydi?
Biz gazetecilerin egosu hayli yüksektir.

Hele hele bazılarında bu ego öyle yüksektir ki, küçük dağları kendinin yarattığını sanır.

Herkese ve her şeye tepeden bakan, aşağılayan bir üslupla yaklaşırlar.

Mütevazılık ise acizlik olarak gösterilir.

Hatta ne kadar çok bağırır ne kadar çok kavga edersenizkendinizi o kadar iyi gazeteci sanırsınız.

Kıskançlık had safhadadır. Bir haberi kendileri yaparsa atlatmadır, özel haberdir. Başkası yaparsa ya sızdırmadır ya da asparagas!

Bir de 'rüzgar gülleri' çoktur bizim meslekte.

'Gücü ve rantı' gördüğü anda bukalemunları bile kıskandıracak hızda renk değiştiriverirler.

Ya güç zehirlenmesinden ya da işine öyle geldiği için asker de siyaset kurumu da bu durumdan rahatsız olmaz.

Lafı eğip bükmeye gerek yok.

Eğer bugün Türkiye'de hâlâ 'eksik demokrasi' sorunu varsa bunda medyanın günahı az değil.

Bu girişi yapmamın nedeni Taraf Gazetesi'nde yaşanan gelişmeler.

Malum olduğu üzere Taraf'ın kurucu kadrosundan ağır toplar ayrıldı.

Gazetenin çıkıp çıkmayacağı, kapanıp kapanmayacağı tartışması yapılıyor.

Tabii bununla birlikte herkes eteğindeki taşı da döktü.

Gördük ki bazıların eteğinde taş değil başka bir şey varmış.

Neredeyse 'Taraf'ın kapanma ihtimali' 40 gün 40 gece kutlanacak.

Silivri sakinlerinin ya da Balyozcuların kutlamaları anlaşılabilir fakat bir gazetenin kapanma ihtimaligazetecileri neden bu kadar mutlu eder anlamak mümkün değil. 

Oysa Taraf sadece bir gazete değildi.

Türkiye'nin demokratikleşme serüveninde bu gazetenin çok büyük katkısı oldu.

Taraf korku duvarını aştı 

Her gazete zaman zaman tarihe geçecek manşetler atar.

Bu, bazen Balyoz ya da İrtica ile Mücadele Eylem Planı gibi kritik haberlerle olabileceği gibi '411 el kaosa kalktı' gibi de olabilir.

Ancak bu manşetleri daha da önemli kılan zamanlamasıdır. 

Taraf'ın orijinalliği de buradaydı. Kimsenin cesaret edemeyeceği bir zamanda yel değirmenlerine savaş açma cesareti gösterdi.

Askeri vesayetin, bürokratik elitlerin seçilmiş hükümetle mücadele için her türlü hukuksuzluğu yaptığı bir dönemde etrafına bile bakmadan 'Ben varım' dedi.

Burada haberleri sıralamanın, tek tek anlatmanın bir önemi yok. Çok zor ekonomik şartlarda çıkarttıkları gazeteyle bir çığır açtılar.

Tabii ki her yaptıkları doğru ya da tartışmasız değildi.

Özellikle son dönemde Başbakan'ın şahsını hedef alan yazılar işin tadını kaçırmıştı. Çünkü eleştiriden çok alay eden bir üslup takınmıştı ki, bu hareketiyle ciddi rahatsızlık uyandırdı. 

Sorunlu başka haberleri de vardı.

Fakat şunu da unutmamak lazım. Günahsız, hatasız kimse olmaz. Taraf'ın da 'günah' hanesine yazılacak işleri var. Ancak bırakalım günah sevap hesabını okur ya da tarih yapsın.

Taraf üzerinden dönen tartışma bir şeyi daha hatırlattı.

Bizim medyadaki 'Ergenekoncu damar' dipdiri. Son günlerde Silivri özelinde ya da Özal'ın şüpheli ölümüyle ilgili tartışmalara baktığınızda bunu net olarak görüyorsunuz.

Mahkemeyi basmaya çalışanlara alkış tutan yorumlar, davayı itibarsızlaştırmaya çalışan yazılar diz boyu. 'İyi ama usul hatalarını konuşmak yerine davanın esasına karşı çıkıyorsunuz. Ortada bu kadar delil, silah, suikast planı ve eylem hazırlığı var' diyenlere ise kulak tıkanıyor.

Özal'la ilgili de benzeri bir tablo var.

Gazeteciliğin temeli şüpheci olmaktır. Ancak hakim ekseriyet 'Zinhar zehirlenmemiştir' diyerek konuyu kapatma çabası içinde.

Hatta zehirlenme bulgularını haberleştirdiğiniz için size bin bir türlü yakıştırmalar da yapılıyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.