28 Şubat’ın 1 Numarası İsrail’di
SP Lideri Kamalak, kapatılan Milli Görüş partilerinden 28 Şubat sürecine, Erbakan Haftası kutlamalarından Genel Başkanı olduğu SP’nin hedeflerine ve gündemdeki ülke meselelerine kadar birçok konuda çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. 1999 yılında Meclis’te Merve Kavakçı ekseninde gelişen başörtüsü krizine dair de önemli ayrıntılar paylaştı.
“ERBAKAN, İSRAF EDİLMİŞ BİR DEĞER”
Geleneksel hale getirilen Erbakan Haftası’yla ilgili bilgi veren SP Genel Başkanı Kamalak, rahmetli Necmettin Erbakan’ın büyük bir siyasetçi olduğunu vurgulayarak, “Erbakan Hoca, Türkiye tarafından yeterince değerlendirilememiş, israf edilmiş muazzam bir akıldır. Kadri kıymeti yeterince takdir edilmemiş büyük bir hazinedir” dedi. Erbakan Hoca’nın ülkede tam anlamıyla anlaşılamadığının altını çizen Kamalak, Hoca’nın hiçbir zaman moral bozukluğuna uğramadığını söyledi.
“28 ŞUBAT’IN BİR NUMARASI İSRAİL”
“28 Şubat post modern darbesinin bir numarası kimdi?” sorusuna, “Bir numara İsrail’di” diye cevap veren Kamalak, “28 Şubat’ın kanaatimce 3 tane birincisi vardır. En başta İsrail var, diğerleri ise Avrupa Birliği ve Amerika” şeklinde konuştu. Kamalak ülkemizdeki bir numarayı ise şöyle tarif etti: “Bana göre ülkedeki bir numara holdingler. Sermaye yani. Batı’nın bizim ülkemizdeki işbirlikçileri. Medya da var. Zaten medya da holdinglerin elinde. Medya burada silah olarak kullanıldı. Demirel kanaatimce duruma göre hareket etti. Demirel, askere göre hareket eder. Asker bu süreçte kullanılmıştır. Çevik Bir, soyismi gibi ‘bir’ numara değildir.”
“ONLAR YANLIŞ ANLAMIŞ”
“28 Şubat aktörlerinden Erbakan Hoca’yı yanlış anladık diyenler var. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?” sorusu üzerine Kamalak şunları söyledi: “28 Şubatçıların ve onlarla işbirliği yapanların tek doğru ifadeleri budur. 28 Şubat’ın önde gelen aktörlerinden Çevik Bir Paşa, ‘Biz Sayın Başbakan’ın emrini uyguladık’ dedi. Biz dedik ki, Çevik Bir, Başbakan’ın emrini yanlış anlamıştır. Erbakan ‘tank yapınız’ emrini vermiştir, onlar ‘yürütünüz’ şeklinde anlamıştır.”
“ANORMAL GİDİŞİN NORMAL SONUCU”
28 Şubat darbesinin yargılanma sürecine dair görüşlerini de açıklayan Kamalak, “Anormal gidişin normal sonucudur” değerlendirmesinde bulundu ve “Bu süreç bizi üzmüştür” şeklinde konuştu.
“HOCA DİK DURMUŞTUR”
28 Şubat sürecinde Necmettin Erbakan’ın söylenenin aksine dik bir duruş sergilediğinin altını çizen Kamalak, iddia ve iftiraları Hoca’ya karşı işlenmiş en büyük suç olarak gördüğünü belirtti. Kamalak, Erbakan’ın dik durduğunu şu örneği vererek açıkladı: “Amerikan Büyükelçisi; Hoca’yı ziyaret ediyor, diyor ki, ‘Biz sizinle çalışmak isteriz, ancak şu 6 şarta uymak kaydıyla. Bunlardan biri İran’ı ziyaret etmeyeceksiniz.’ Ama Erbakan Hoca’nın ilk ziyaret ettiği ülke İran oldu. Hoca, 28 Şubat’ta sonuna kadar direndi. Böyle bir muhtıra karşısında Cumhuriyet tarihi içerisinde 4 ay ısrarla yoluna devam etmek isteyen başka bir başbakan var mı?”
H. SAMİ TÜRK, MECLİS BAŞKANI’NI AZARLAMIŞ!
Saadet Partisi Genel Başkanı Kamalak, 1999 yılında Meclis’te yaşanan başörtüsü krizinde Meclis Başkanı Ali Rıza Septioğlu’nun dik bir duruş sergilediğini söyledi. Fazilet Partisi’nden Milletvekili seçilen Merve Kavakçı’nın başörtülü olarak Meclis Genel Kurulu’na girdiğini hatırlatan Kamalak, o gün yaşananları şöyle anlattı: “Yemin töreni sırasında Merve Hanım, Genel Kurul’a girdi, DSP’liler sıralara vurmaya başladılar, bir yandan da ‘Dışarı dışarı’ şeklinde nara atmaya başladılar. Meclis Başkanı Ali Rıza Septioğlu Bey, bunun üzerine oturuma ara verdi. Kulise çekildi. Ben de kulise gittim. Kulise giderken Merve Hanım’a ‘Kesinlikle salondan çıkmayınız’ dedim. Hikmet Sami Türk, Ali Rıza Septioğlu Bey’e çıkışıyordu. ‘Meclis’in geleneklerini altüst ettiniz’ diye. Ben dedim ki; ‘Bakanım siz bir hukukçusunuz, bu yapılan doğru mu?’ diye sordum. O da ‘Meclis içtüzüğünde kılık kıyafet yönetmeliğinde başörtüsü serbest diye bir şey yok’ dedi. Ben de ‘Sayın Bakanım, siz de iyi bilirsiniz ki, yasak bir şey tüzükte yer alır, serbest olan tüzükte yer almaz’ dedim.”
SEPTİOĞLU: SİZ HANGİ FORMÜLÜ GETİRİRSENİZ BEN ONU UYGULARIM
“Daha sonra Ali Rıza Bey diğerlerini de çıkartıp bize ‘siz kalın’ dedi. Bu 2 Mayıs 1999 tarihinde cereyan eden bir olay. Odada Abdullah Gül, Salih Kapusuz, Abdüllatif Şener ve ben kaldım. Orada şunu söyledi: ‘Arkadaşlar bu konuda ben sizden daha fazla sizdenim. Ben sizden daha fazla Fazilet’çiyim. Nitekim 1995 seçimlerinde oyumu Refah Partisi’ne verdim. Ama bu seçimde DYP beni kolumdan tutup buraya getirdi. Milletvekilliği benim için hiç önemli değil, umurumda da değil. Ben yarın Allah ve Resûlü’ne nasıl hesap vereceğim. Bunu düşüncesindeyim. Siz bir siyasi partisiniz, ben istiyorum ki siz zarar görmeyin. Bu münasebetle siz hangi formülü getirirseniz ben onu uygularım.’ Ben dedim ki; ‘Efendim usul tartışması açalım.’ Abdullah Gül Bey ‘Hayır, Merve Hanım’ı dışarı çıkaralım, milletvekilleri yemin etmeye devam etsin’ dedi. Ben dedim ki, ‘Merve Hanım’ı dışarı çıkarırsak bir daha içeriye alamayız. Usul tartışması açalım. Usul tartışmasında konuşmalar yapılacak, bir milletvekilinin yemin etmesinde başörtüsü engel mi, değil mi bunu tartışacağız. Meclis’te MHP var, onların da başörtülü milletvekili var, engeldir diyemez. DYP de bizimle hareket ediyor zaten. O da karşı çıkamaz. ANAP seçim meydanlarında Özal misyonunu gündeme getirdi, bunun aksine bir tutum takınmaz. Merve Hanım’ı şu an dışarı çıkarırsak bir daha içeri alamayız’ dedim.”
“ARKADAŞLAR YANLIŞ YAPMIŞLAR”
“Ama orada ben yalnız kaldım ve Merve Hanım’ın dışarı çıkarılması konusunda karar alındı. Ben Erbakan Hoca’yı aradım. Durumu anlattım, dedi ki ‘Arkadaşlar yanlış yapmışlar, Recai Bey’e selam söyle, bugün yemini ettirsin.’ Geldim Genel Başkan Recai Kutan Bey’e durumu ilettim. Merve Hanım gece geç saatlerde Genel Kurul’a gelecek, hemen yemin ettireceğiz. Saat gece 10’da Şeref Malkoç geldi. ‘Hocam siz yukarı çıksanız iyi olacak’ dedi. Hayrola dedim. Valla dedi ‘Başkanlık Divanı olağanüstü toplanmış, Merve Hanım’a yemin ettirmeme kararı almışlar. Demirel sert bir açıklama yapmış, bu provokatörlüktür diye, bunu üzerine Başkanlık Divanı toplanıp bu kararı almış’ dedi. Daha sonra Merve Hanım’ı milletvekilliğinden düşürdüler, Türk vatandaşlığından da çıkardılar.”
Ramazan Alkan \ Akit
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.