Babalar Gününde duygulandıran ifadeler
HİLMİ YOL
Meğer sen ne kadar aydın, ileri görüşlüymüşsün baba!
Küçükken gözlerimdeki o rahatsızlık….
Tozdan, güneşten, lodostan etkilenir ve bazı geceler dakikalarca gözlerimi kaşımaktan yorulur! ve çareyi ağlamakta bulurdum.
Konya’da geldiğim birkaç göz doktoru gözlükle geçiştirdi.
Onlar geçiştirdi ama benim rahatsızlık geçişmiyorL
10 yaşlarındayım rahmetli babam araştırmış-soruşturmuş Ankara Hacettepe Çocuk Hastanesi Göz Bölümü’nün bu alanın en iyisi olduğunu öğrenmiş. Tuttu elimden Ankara’ya götürdü beni…
Sigorta, SSK, BAĞKUR nedir, bunların bilinmediği…
Bütün hastane masraflarının iki koyunu canavar yedi sayarız denildiği yıllar…
Hastaneye gittik, ismi beynime kazınmış bir kere… Prof. Dr. Kaya Bey… Özel muayene olacağız ama bizim randevu olmadığı için bakmadı.
Aradan bir süre geçti rahatsızlığım artarak devam ediyor… İkinci kez Eskil’den Hacattepe Göz’e gittik.
Yine aynı gerekçe, “Randevunuz yok”
Benim rahatsızlığımın ıstırabı hastane koridorlarında babamın sesi oldu sanki o gür sesiyle, “Ne yani bu çocuğun gözü kör mü olacak, daha kaç kere geleceğiz?…”
Yankılanan o sese cevap gecikmedi.
Dr. Kaya Bey sizi bekliyor…
Doktor, Rahatsızlığımın bahar nezlesi olduğunu iki adet damla yazacağını birisinin dünyada sadece Almanya’da olduğunu belirtti. Eniştemin ağabeyi tır şoförü Mehmet Meral tarafından Almanya’dan getirilen o ilaçla birlikte diğer ilacı babam kendisi her seferinde gözüme özenle damlatırdı.
Allah kendisinden ve o doktordan binlerce kez razı olsun. O ilaçlarla birlikte sanki gözlerim ameliyat oldu da iyileşti.
Ve daha sonra öğrendim ki o hastalığın tedavisi sadece ergenlikten önce mümkünmüş.
Yani o dönemde tedavim olmasıydı muhtemelen bir ömür ciddi göz problemim olacaktı.
Bu durum babamın çocuklarına, ve onların sağlığına düşkünlüğünün belki de bir örneği!
Babam sadece kendi çocuklarına değil, mahallede, Bayramdüğün’de, Eskil’de, şehirde nerede olursa olsun bütün çocuklara ayrı bir sevgisi vardı…
Manilerle çağırdığı Alisi, Alirızası’nın yanı sıra Cafer Ağası, Şammaz Onbaşısı, Rüstem Oğlusu, Cücükcü Hasan’ı, Gantarcı Süleymanları vardı onun…
Çocukları özel ifadelerle severdi.
Akşam oldu mu sofrada bugün şu çocuk şöyle dedi, buna böyle takıldım diye büyük bir sevgiyle onlardan anlatırdı.
Eskil’de koyunlarımızı meraya götürürdü, bir gün öğlen gelmedi. Merak ettik. Hemen çöle gittim, bir korku için kendisine ulaştım. Gelmeme sebebi ise onun çocuklara verdiği önemin güzel bir göstergesi olsa gerek, “Çocuk çobanlardan birisi öğlen koyunu eve götürmedi, Hüseyin amca sen gidersen ben burada korkarım dedi onun için kaldım.” Peki baba ekmek, yemek ne yedin? Dediğimde ise, “Onun azıktan artan kuru ekmeği…” demişti.
Yani bir çocuğun hatırı, onu akşama kadar çölde bir dilim kuru ekmekle bekleyecek kadar değerdi.
Cami’ye çok düşkündü.
5 vakit namazını mutlaka camide eda ederdi.
Öyle ki ramazanda akşam namazı için camiyi ihmal etmezdi.
Eve gelince bazen espri yapardı, İmam ezanı okuyup eve gidip namazı orada kılacaktı herhalde, beni görünce yine manalı manalı baktı der tebessüm ederdi.
Traktörünün sağ tarafındaki ibrik onun demirbaşıydı. Vakit nerede girerse abdestini alır namazını orada kılardı.
Onu ön plana çıkaran önemli bir hususta...
Okumaya verdiği önemdi.
Kendisi okumayı çok istemiş ama o yıllarda Millet Mektebi diploması yeterli görülmüş onun için!
İslam ve Türk Tarihi’ni bir tarihçi kadar bilirdi.
Öyle ki çocukluğumda Bayramdüğün’deki evin salonunda; Metahan’dan Atatürk’e kadar komutanların yanı sıra Osmanlı padişahlarının posterleri asılıydı.
Tarihten etkilendiği iki kişinin ismini de çocuklarına vermeyi ihmal etmemiş.
Anadolu’nun kapısını Türklere açan Sultan Alparslan’ın ismini ağabeyime.
Harun Reşit’in hanımı Zübeyde Hanım’ın adını da ablama vermiş.
Kendisi okuyamamış ama çocuklarını okutmak için dişini, tırnağına taktı mücadele etti.
O dönemde köyde durumu en iyi olan isimlerden birisi olmasına rağmen sırf Suphi ağabeyimi okutmak için 1962 yılında Konya’ya taşınmış.
Daha sonra Alparslan ağabeyimi ve beni aynı anda üniversite ve lisede okuttu (Ankara ve Konya’da)…
Okuyan iki çocuk ve evin geçimini sağlamanın kaynağı, ekilen birkaç dönüm kurak tarlaya birlikte 20-30 koyun ve birkaç inekti.
Ama, o hiçbir zaman çocuklarını harçlıksız bırakmaz; banka, kredi vs nedir bilmezdi.
Elindeki olanla imkanıyla yaşamasını bilir, borç nedir bilmez onuru her şeyden önce gelirdi.
Evet bugün babalar günü…
Koyunun ineğin çıkan kalçasını yerine getirecek kadar, koyunun karnındaki doğum esnasında ters gelen kuzuyu çevirecek kadar becerikli…
04 Haziran 1993’te kaybettiğim babamın ardından koskoca 27 sene geçmiş ve her zaman dualarımda olan sevgili babam,
Sen ne kadar onurlu,
Ne kadar dürüst,
Ne kadar kişilikli ve ibadetine düşkün, ileri görüşlü birisiymişsin.
Bütün benliğimle ifade ediyorum ki, “Allah’ıma sonsuz şükürler sizin evladınız olarak dünyaya geldiğim için…”
Mekanın cennet olsun baba, Ruhu için lütfen El-fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.