Bir elimizde Mukaddime, bir elimizde Mesnevi olacak
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi’nin kültürel etkinlikler takvimine bağlı olarak gerçekleştirdiği haftalık programlar dizisi Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan’ın konuşmacı olarak katıldığı “Dijital Dünyada Yeni Arayışlar” başlıklı çevrimiçi programla devam etti. Gazeteci-Yazar Mehmet Ali Köseoğlu’nun düzenlediği ve yönettiği programda, dünyanın çok hızlı değişimler gösterdiğine işaret ederek konuşmasına başlayan Gürdoğan, “Çok büyük dönüşüm ve değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu değişimlere biz nasıl ayak uyduracağız, dünyadaki gelişmelerin arkasında değil de nasıl önünde gideceğiz? Bunların üzerinde durmamız lâzım. Teknoloji insanlığın her dönemde vardı ve önemliydi” dedi. Teknolojiyi iki ucu keskin bir kılıca benzeten Gürdoğan, “Kullanana, yararlanana göre iyilikleri büyüttüğü gibi yine kullanana göre kötülükleri de büyüttüğü bir yanı vardır. Bu sebeple teknolojinin denetim altına alınması gerekir. Teknolojinin burnuna halkayı takarsak korkacak bir şey yok, fakat o halka bizim burnumuza takılırsa durum tehlikeli bir hal alır” diye konuştu. Teknolojinin nasıl denetleyeceği üzerinde durulması gerektiğine işaret eden Gürdoğan, “Teknolojiyi insanın hizmetine nasıl sunacağız, nasıl biz teknolojinin peşinden değil de teknoloji bizim peşimizden gelecek; bunun yollarını yöntemlerini bulmalıyız. Bunlar bugün bütün dünyada tartışılan konulardır. Bir tarafta Hiroşima’yı Nagazaki’yi yerle bir eden atom bombası var, diğer tarafta da insanlarının hayatını kolaylaştıran antibiyotikler, diğer teknolojik gelişmeler var” tespitlerinde bulundu.
KONYA’NIN DEĞERLERİNİ DÜNYAYA TAŞIMALIYIZ
Konuşmasını örneklendiren Gürdoğan, “Konya dünyanın medeniyet merkezlerinden biridir ve teknolojik imkânlarla bunu dünyaya duyurabilmelidir. Konya’nın, Anadolu’nun, İslâm dünyasının değerlerini bütün dünyaya taşımamız lâzım. Bunu da dijital teknoloji ile çok daha kolay yapabiliriz” dedi. Teknolojiyi enine boyuna araştırıp incelemek ve yenilikler yapmak gerektiğini kaydeden Gürdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Hazreti Mevlâna “Eski satanların zamanı geçti, biz yeniler satıyoruz” der ya… Biz de yeni satmak zorundayız. Çünkü dünün yöntemleriyle bugünün sorunlarını çözemeyiz. Tarım toplumunun yöntemleriyle sanayi toplumunun sorunları çözülmez. Sanayi toplumunun yöntemleriyle de bilgi toplumunun sorunu çözülmez. Dijital dünyada dijital teknolojiden yararlanmadan, dijital öncesi yöntemlerle bu dünyanın sorunlarını çözmek de mümkün değildir.”
YOLUMUZU MESNEVİ VE MUKADDİME ÇİZECEK
Geçen yüzyıla bir elinde Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği kitabı, diğer elinde de Karl Marx’ın Kapital’i olan insanların damgasını vurduğunu hatırlatan Gürdoğan “O dönem bir tarafta Kapitali olanlar, bir tarafta komünist olanlar ortaya çıktı. 80’li yılların sonunda Berlin Duvarının yıkılmasıyla Marx’ın Kapital’ini elinde taşıyanlar büyük bir başarısızlığa uğradı. Smith’in kitabını elinde taşıyanlar ise büyük zulümlere, savaşlara yol açarak dünyayı yaşanılmaz hale getirdi. Yeni Dünyayı, sadece batı için değil, bütün dünya için yaşanır kılacak olanlar artık ellerinde Kapital ve Milletlerin Zenginliği kitaplarını taşıyanlar değil, bir elinde Mesnevi, diğer elinde Mukaddime taşıyanlar olacaktır. Mesnevi iç dünyamızı inşa etmenin yol haritasını veriyor. İç dünyayı güzelleştirmeden dış dünyayı güzelleştiremeyiz. İbni Haldun ise dış dünyayı herkes için nasıl yaşanır hale getireceğimizin yol haritasını veriyor” diyerek sözlerini sürdürdü.
İKİ DÜNYAYI HARMANLAMALIYIZ
Konuşmasında tasavvuftan örnekler veren Gürdoğan şöyle konuştu: Mevlana’nın dediği gibi; insan uykudaki gibi hem gören hem görmeyen, at üzerindeki insan gibi hem duran hem yürüyen olmalıdır. İnsan kitaptaki söz gibi hem susan hem konuşan olmalıdır… İnsan meyvedeki tat gibi hem görünen hem görünmeyen olmalıdır… Yeni Dünyanın altın oranla harmanlamasını yapacak olanlar Yunus gibi yalın yaşamasını bilen, bir lokma, bir hırka ile iktifa etmesini bilen ama Mimar Sinan gibi de bin lokma, bin hırka üreten; bin Süleymaniye, bin Selimiye inşa eden insanlar olacak. Bunun için de teknolojiyi, sermayeyi, doğal kaynakları, insan kaynaklarını değerlendirmenin yöntemlerini bulmak lâzım. Günümüz insanı hem Mevlâna hem de İbni Haldun gibi olmalıdır. Yeni paradigma budur. Dünyadaki sağ sol, zengin yoksul çatışması bitti. Günümüz sorunları iki dünyayı kavrayıp altın oranda harmanlamasını bilmeyenlerden kaynaklanıyor. İslâm medeniyeti, iki dünya medeniyetidir “ya dünya ya ahiret” diyen bir medeniyet değil. Biz hem dünya hem ahiret diyen bir medeniyete mensubuz. İki dünyayı altın oranda harmanlayan bir medeniyetiz. Yeni dünya siyah ve beyaz uçlarında dolaşanların değil, bunu en güzel şekilde harmanlayanların dünyasıdır.
HALKAYI TAKMAK BİZİM ELİMİZDE
Mesnevi ve Mukaddime’nin dünyayı şekillendirmedeki önemine işaret eden Gürdoğan konuşmasına “Bu kitaplarla, bu bakışla, bu paradigmayla teknolojinin, sermayenin, doğal kaynakların, siyasetin, ekonominin burnuna halkayı takabiliriz. Biz onların peşinden değil, onlar bizim peşimizden koşar. Burada can alıcı olan, o halkanın bilgisidir. İşte o bilgi Mesnevi’de, Mukaddime’de, Yunus’ta, Hacı Bayram Veli’de, Ahmet Yesevi’de, Eşrefoğlu Rumi’dedir. Cumhuriyet devrine bakarsak bu bilgi Mehmet Zahit Kotku’da,
Mahmut Sami Ramazanoğlu’ndadır” diye devam etti. İtikatta Maturidi, amelde Ebu Hanife, ahlakta da Yesevi’nin Türk İslam kültürünün üç ana sütunu olduğuna vurgu yapan Gürdoğan “Bize dört hadis yol haritasıdır. Birincisi üreten el ol der, ikincisi iki günün birbirine eşit olmasın diye nasihat eder. Üçüncüsü kendin için istediğini herkes için istemeyi öğütler, dördüncüsü de zorlaştırma kolaylaştır, nefret ettirme sevdir, der… Bu harita bize yolumuzu gösterir. Yeni dünya dürüstlük dünyasıdır. Dürüstlük mecburi istikamettir. İyilikte de yarışmak zorunludur. Bu alanlarda yarışmayan toplumlarda da gelişme olmaz” dedi.
SINIRLAR KALKTI, UZAKLAR YAKIN OLDU
Dijital dünyanın sınırları kaldırdığını, uzaklık kavramını bitirdiğini anlatan Gürdoğan “Artık gece ve gündüz farkı yok. Gündüz vakti bir yayın yapıyorsunuz, gece yarısı dünyanın öteki ucunda anında izleniyor. Pasaportta gerek yok, bilgisayarda dünyanın her şehrinin her sokağını izleyebiliyorsunuz. Geçmişte hiçbir mütefekkirin, düşünürün böyle bir imkânı olmamıştı. Hz. Peygamber Efendimiz Veda Hutbesini irad ederken kendisini 140 bin kişi dinlemiş ve onlara orada duyduklarını başkalarına anlatarak duyurmalarını söylemişti. Şimdi biz herkese sesimizi duyurma imkânına sahibiz. Ve bunun hesabı bizden sorulur” diye konuştu. “İnsan âlemin özetidir, Allah’ın nefesini taşır” diyen Gürdoğan sözlerini şu cümlelerle tamamladı: “İnsan âlemin özüdür, özetidir. İnanmış insandan daha güçlüsü de yoktur. Öğrenmesini öğrenmemiz gerekiyor. Yalnız değil, birlikte öğrenilir. Artık küre dünya gitti, kare dünya geldi. Telefon ekranından ulaşamayacağımız, gidemeyeceğimiz hiçbir yer kalmadı. Bu dünyaya ayak uydurmak için eğitimi öne çıkarmamız lâzım. Bilgiyi bilgeliğe dönüştürecek kaynaklara ihtiyacımız var. İyilikte güzellikte, dürüstlükte yarışmamız lazım.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.