Cumhurbaşkanını yine Meclis mi seçecek?

Cumhurbaşkanını yine Meclis mi seçecek?
Zaman yazarı Mustafa Ünal, AK Parti'nin "geri dönüş" olarak tanımladığı son hamlelerini yorumladı ve ilginç bir kulis paylaştı.

AK Parti, Cumhurbaşkanı Gül’ün uyarısını dikkate almadı, Meclis Başkanı Çiçek’in ikazını duymadı, hukukçuların itirazlarına kulaklarını tıkadı, HSYK’yı Adalet Bakanlığı’na bağlayan kanunu Genel Kurul’a getirdi.

Yasanın görüşmeleri dün tartışmalarla başladı, bugün ve yarın devam edecek. Muhalefet ne kadar dirense de engelleme gücü yok. AK Parti milletvekillerinin içine sinmemesine rağmen bu hafta Meclis’ten geçmesi olası. Sonra gözler Cumhurbaşkanı Gül’e dönecek. Gül’ün rahatsızlığı biliniyor. Muhalefet liderlerini Köşk’e çağırdı ve ‘yasa değil anayasa değişikliği’ istedi.

  İlk işaretler olumluydu. Cumhurbaşkanı da umutlandı, ‘Yarın güzel şeyler olacak’ dedi ama güzel şeyler olmadı. İktidar ve muhalefet anayasa değişikliği üzerinde uzlaşamadı. HSYK kanunu anayasa aykırılığı apaçık ortadayken Cumhurbaşkanı’nın kolayca imzalaması beklenmemeli. Veto daha kuvvetli ihtimal. Bu aynı zamanda bir rejim sorunu. Ben bu kadar açık aykırılıkların bulunduğu ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla hazırlanan düzenlemeye Cumhurbaşkanı’nın onay vereceğini sanmıyorum. AK Parti’nin ‘pes etmeyeceği’ çok açık. Oluşturacağı siyasi hasara bakmaksızın ısrar edecek. Dünün reformcu, sessiz devrimci partisi bu noktaya neden geldi? Bir parti bu kadar savrulabilir mi? Önce değiştirdi, dönüştürdü şimdi kendisi değişiyor, kendisi dönüşüyor. Neden? Sadece 17 Aralık operasyonuyla açıklanamaz. Bu topraklarda siyasetçiler icraatlarını muhteşem finalle taçlandıracakları yerde maalesef sonu belirsiz maceralara sürükleniyor. Hiç aşinası olmadıkları dalgalı sulara yelken açıyorlar. Akıbet de iyi olmuyor. Örnek mi? Süleyman Demirel.

  Siyasete ‘Barajlar Kralı’ olarak hızlı girdi ama 28 Şubat’la noktaladı. Rüya gibi başlangıç ve kâbus gibi bir son. Anavatan Partisi’nin serencamı da ibretlik. Turgut Özal’ın liderliğinde Türkiye’yi dönüştürdü, 28 Şubat’ta Mesut Yılmaz’la statükocu oldu, Erkan Mumcu ile 27 Nisan’da intihar etti. Siyaseten tabii. Siyasi tarih ibretlerle dolu. 12 Eylül’de yüzde 58 oyla kabul edilen anayasa paketi AK Parti’nin en büyük reformlarından biriydi. Yüksek yargıdaki yapılan değişim Türkiye’nin önünü açtı. HSYK’ya 12 bin yargı mensubunun oylarıyla üye seçildi. HSYK ve Anayasa Mahkemesi daha bağımsız ve tarafsız yapıya dönüştü.

Meclis’te görüşülmekte olan yasal düzenleme ‘geri dönüş’ anlamına geliyor. Anayasa değişikliğine gücü yetmediği için yasa ile yapıyor. Yoksa anayasa ile sil baştan olması işten bile değil. AK Parti’nin HSYK değişikliğiyle halkın desteklediği 12 Eylül referandumunu anlamsızlaştırdığı açık. Geri dönüş başlamaya görsün nerede duracağı belli olmaz. Bugün yaşanan aynen bu. Balyoz ve Ergenekon davalarının yeniden yargılanması çabalarını da bu kapsamda değerlendirebiliriz.

  Bir başka gelişmeye de hazır olun. O da cumhurbaşkanını yeniden Meclis’in seçeceği anayasa değişikliği. Zihin egzersizleri çoktan başladı. Muhalefet dünden razı. AK Parti bugüne kadar hep ‘hayır’ dedi. Şimdi ‘acaba’ noktasında. Yarın ‘acaba’nın ‘evet’e dönüşmesi mümkün. Düşük ihtimal de değil. Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesi de yine referandumla yüzde 70’i bulan oy oranıyla gerçekleşti. Üstelik kanlı terör saldırılarının ülkeyi bunalttığı bir günde millet sandığa gitti ve kararını net verdi: ‘Bundan sonra cumhurbaşkanını ben seçmek istiyorum.’ dedi. Buradan geri dönüşün siyasi açıklaması olamaz. Ne yazık ki AK Parti bu yola girdi. Hikmet-i hükümetten sual olmaz.

  Bugünün konusu değil biliyorum. O yolun taşları döşenmekte..

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.