Hiç değilse ayakkabıyı bilecek kadar siyaset izlemiş
Canlı yayınlanan programında Nazlıaka’ya hitaben “Siz kimi eleştiriyorsunuz ya! Siz dönünde kendinize bir bakın. Karşınızda Seda Sayan var. Siz kimsiniz? Ben kuru gürültüye pabuç bırakır mıyım?.. Siz benle ilgili konuşamazsınız. Hele bir tanesi var terlik fırlatan, ayakkabı fırlatan. Sen sakın ha sakın! Sakın! Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, dokunanı da perişan ederim...” demişti.
Hürriyet yazarı Ayşe Arman, Aylin Nazlıaka’ya söz konusu programa tepkisinin nedenini ve Seda Sayan’la polemiğini sordu... Röportajın bir bölümü şöyle;
Siz o programda neye itiraz ettiniz?-Kadın katillerinin meşrulaştırılmasına! Benim kişilerle hiçbir meselem yok, ama temsil ettikleri zihniyetle var. Ve ben, o zihniyetle mücadele ediyorum. Her gün sadece kadın olduğu için öldürülenlerin ülkesinde kadın katillerinin ekrana çıkmasına seyirci kalamazdım!
Demek sizin de kanınıza dokundu. Benim de dokundu. Hepimiz, bu ülkede kadınlara yapılan vahşetten, şiddetten ölümüne şikayetçiyiz. Ama Seda Sayan, katili “deşifre etmek” için televizyona çıkardığını söylüyor...-Olur mu öyle şey! Katilin tek deşifre edilme yolu canlı yayına çıkarmak mı? Bu mu yani! Herkesi kör, alemi sersem mi sanıyor bunlar? Çok açıkça belli ki, tek kaygı reyting. Katilin öldürdüğü kadınlardan birinin çocuğu arıyor, onu da azarlayıp kapatıyor telefonu. Dertlerinin katili deşifre etmek olmadığı, bu tepkiden bile belli...
“Böyle güler yüzlü katil” gördünüz mü cümlesinin neresinden tutalım?-Neresinden tutsak elimizde kalır! Biraz vicdanı olan biri nasıl böyle bir cümle kurar, anlamıyorum. Kadın katilini, canlı yayına çıkarmışsın, adam tabii ki sırıtır da güler de... Kadın katillerini ekrana çıkarmak, öldürülen kadınları bir kez de canlı yayında öldürmek demektir! Yargısıyla, medyasıyla defalarca öldürüyorlar kadınları.
Aranızdaki telefon konuşması nasıl gelişti?-Gün içinde beni beş kez aramış. Uygun olduğumda “Herhalde hatasını anladı, özür dileyecek” diyerek geri aradım. Çok kibar başlayıp, “Sayın vekilim, düşünce olarak size yakınım” diyen Seda Hanım konuşmasını bağırarak bitirdi! Bana dava açacağını, kendisini yanlış fikirlerime alet ettiğimi söyledi. Son cümlesi, “Siz zaten Meclis’te ayakkabı fırlatacak kapasitede bir vekilsiniz!” oldu. Hiç değilse ayakkabı olayını bilecek kadar siyaseti izlemiş olmasına, kadın hakları adına sevindim!
Onu hiç konuşturmadığınız, hiç dinlemediğiniz doğru mu?-Seda Hanım’ın üslubunu biliyorsunuz... Halkın vekili olarak zamanımı halk için verimli kullanmak zorundayım. Vatandaş Seda’yı dinledim ama patron Seda moduna geçince ve sözlerimi anlamamazlıktan gelince, kibarca “İyi günler!” dileyip kapattım.
Melik Gökçek’in topa girmesine ne diyorsunuz?-Bozacının şahidi şıracıymış! “Ankara ergeni”, beni yine şaşırtmadı. Kadın katilini ekrana çıkaranların savunmasını, tecavüze uğrayıp hamile kalan kadınlar için, “Çocuk niye ölsün? Anası ölsün!” diye konuşanların yapması tesadüf değil.
Bu iş, bütün kadınları ilgilendiriyor. Dernekler, feministler suç duyurusunda bulundular ve protesto yürüyüşü yaptılar. Bu, kadın haklarını savunan herkesin meselesiyken nasıl oldu da Aylin ve Seda’nın kavgasına döndü?-Haklısınız. Bu Aylin Nazlıaka ve Seda Sayan meselesi değil. Bir “kadın kavgası” yakaladık, magazin şenlensin diye bir durum da yok ortada. Ben politik mücadelemin magazinleşmesine izin vermeyeceğim. Kadın derneklerinin ve sosyal medyada tepkilerini dile getirenlerin ortak duygusu, kadın katillerinin televizyona çıkarılmasına duyulan öfkeydi.
Peki bu programda deşifre olan neydi?-Bakın, o program ve sonrasında yaşananlar şu gerçekleri ortaya çıkardı: Kadın programlarında, kadına ait konular konuşulurken, asıl sorunlar istismar ediliyor! Çünkü, toplumsal cinsiyet rolleri ve bu roller içinde kadına biçilen kalıplar, erkek bakışıyla yeniden üretiliyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler hikayeleştirilerek anlatılırken, sorun özelleştirilip toplumsal bir sorun olmaktan çıkarılıyor. Ayrıca ekran başında ya da stüdyoda yaşanan şiddeti merakla dinleyen izleyici, soruna yabancılaşıp, “Oh bu benim başıma gelmedi, ne kadar güvendeyim!” duygusuyla sorunla arasına mesafe koyuyor. Yani toplumda soruna dair yabancılaşmaya yol açıyor. İşte bu programda deşifre olan da bence buydu.
haberfark.net
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.