İslami hayat yaşamalıyız!
Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nin bu haftaki Pazartesi Sohbetleri’nde “Hayat ve Ölümün Yaratılmasının Amacı” anlatıldı. Araştırmacı Yazar Ömer Lütfi Ersöz, “Dünyaya gelişimizin var oluşumuzun bir anlamı, bir gayesi ve amacı vardı. Bizi yaratan Yaratıcımız birçok ayet-i kerimede, değişmez tek önderimiz Hz. Peygamber de birçok hadis-i şeriflerinde; bu hususu çok net bir şekilde bizlere bildirmişlerdir” dedi.
Mülk suresinin ikinci ayetini “Rabbimiz bize, hangimizin daha güzel bir hayat yaşayacağını sınamak için, “imtihan etmek için hayatı ve ölümü yarattım buyurmaktadır” diyor. Demek ki dünyaya gelişimizin, var oluşumuzun esasen tek bir gayesi vardır. O da kulluk görevimizin bilincinde olmak suretiyle güzel ahlâk sahibi olarak hayatımızı yaşamaktır” dedi. Meram Uluslararası Gençlik Akademisi’nde gerçekleştirilen sohbette yazar Ömer Lütfi Ersöz, “İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler, kullukta bulunsunlar diye yarattım” mealindeki ayeti hatırlatarak Fatiha suresindeki şu ayete dikkati çekti: “Ancak Sana ibadet (kulluk) eder, ve ancak Senden yardım dileriz.” Ersöz, sırat-ı müstakim üzerine bir hayat yaşamanın vazgeçilmez olduğunu kaydetti.
ANA EKSENİMİZ TEVHİD OLMALI
“Tefekkürsüz bir toplum başıboş bir kafiledir/ Tevekkülü olmayan tefekkür nafiledir” şiirini okuyarak Müslümanların, tevekkül ve tefekkürlerimizin ana ekseninin Kur’an ve Sünnet olması gerektiğini söyleyen Ersöz, aklı da Kur’an ve Muhammedi bir yola kurban etmek gerektiği üzerinde durarak “Hayatın içindeki mücadelede ana eksen Tevhid’dir. Kelime-i Tevhid hayatımızın merkezinde olmalı ve ona göre bir hayat kurmalı ve geliştirmeliyiz” dedi.
Hadis-i şerifler ile peygamberi devre dışı bırakıldığı zaman hayatın bir anlamı olmayacağını ve o zaman Kur’an-i Kerim’in anlaşılmaz hale geleceğini sözlerine kaydeden Ersöz, “Biz ancak tevhid merkezli bir hayatı merkeze alırsak ancak o zaman kurtuluruz. Hadis-i şerifleri ve Peygamberi devre dışı bırakırsak Kur’an anlaşılmaz olur. Hayatımızda rol model olarak alacağımız tek resul Peygamber Efendimiz’dir. İnandığımız Kur’an-ı Kerim de Efendimize inmek suretiyle bize intikal etmiştir. Oryantalistlerin ana gayeleri ise, sünneti, yaşayan canlı örneğini devre dışı bırakırsanız İslam’ın anayasası olan Kur’an’ı anlaşılmaz kılarız ” dedi. En büyük düşmanımızın nefs ve sonra şeytan olduğunu ifade eden Ersöz, imanı bir ağacın gövdesine, ibadetleri de dal ve budaklarına benzeterek şunları söyledi: “Nefis devamlı kötülüğü emreder. Bundan dolayı içimizdeki düşmanı iyi tanımak zorundayız. İbadetlerimizi amelle güzelleştirecek ve güzel ahlâkla taçlandıracağız. Nefsimizle mücadele ederken Kur’an’da 190 yerde şeytandan bahseden Rabbimize karşı gelmemek içinde diğer bir düşmanımız olan Şeytanın hile ve desiselerine da boyun eğmeyeceğiz. Çünkü şeytan muhlislere, muhsinlere ve sağlam iman sahiplerine bir şey yapamamaktadır.”
KABİR AZABINDAN ALLAH’A SIĞINIYORUZ
Bu dünyanın geçici olduğunu ve Rabbimizin bizi açlıkla, korkuyla, ölümle, fakirlik ve zenginlikle, varlık ve yoklukla, deprem, sel, fırtına, kasırga ve hortum gibi değişik afetlerle imtihan ettiğini belirten Ersöz, “Muhlislerden, Muhsinlerden ve hakiki iman sahiplerinden olmamız için hayatımızı Kur’an ve Sünnet çerçevesinde yaşamalıyız” dedi.
Sohbetin soru-cevap kısmında kendisine sorulan sorulara da cevap veren Ersöz, kâbir azâbının olduğunu, bunun ceset ile ruh arasında, ruh bedenden ayrılmadan önce geçen, rüyada gördüğümüz gibi bir şey olduğuna işaret etti. Ayet-i Kerime de “Her nefis ölümü tadacaktır. Ve onların dönüşü mutlaka bize olacaktır” buyurulduğuna dikkati çeken Ersöz, sözlerini kendi yazdığı bir şiirle tamamladı: “Ne kadar çok yaşarsan yaşa/ Elbet bir gün gelecek başa/ Kapılmayasın hiç telaşa/ İslâm’a göre hayat yaşa!”
Araştırmacı Yazar Ömer Lütfi Ersöz’e, HİSDER’in teşekkür plaketini ise başkan yardımcısı Mustafa Dündar takdim etti. Sohbet, Muhammed Acıyan’ın okuduğu aşır-ı şerifle son buldu. haberfark.net
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.