Konya'dan dünyaya tohum

Konya'dan dünyaya tohum
Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Fatih Özdemir, tohum geliştirmede Konya'nın ülkesel ve uluslararası alanlarda aktif olarak yer aldığını belirterek, buğdayın anavatanının Türkiye olduğunu söyledi

Tarım ve Hayvancılığın beşiği Konya'da, tarım ve hayvancılık alanında yapılan çalışmalar Türkiye ve dünyada büyük çapta yankı uyandırıyor. Özellikle Enstitülerin son zamanlarda uzman kişilerle gerçekleştirdiği çalışmalar büyük önem taşıyor. Türkiye'nin tarım ve hayvancılık alanındaki ses getiren çalışmalarının bir kısmı da Konya'da gerçekleştiriliyor. Konya'da pek çok tarımsal çalışmaya imza atan Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün Müdürü Fatih Özdemir, Türkiye'nin en eski Enstitülerinden birisi olarak 3 farklı alanda çalışmalar yaptıklarını söyledi. Enstitünün 1914 yılında çalışmalarına başladığına dikkat çeken Özdemir, hayvancılık araştırmaları, bitkisel araştırmalar ve kuraklık test merkezi olmak özere 3 alanda hizmet verdiklerini aynı zamanda Uluslararası Kışlık Buğday Geliştirme Programının (IWWIP) Koordinatörlüğü’nü yaptıklarını belirtti.
KURAKLIĞA DAYANIKLI ÜRÜNLER GELİŞTİRİLİYOR
Enstitüde 2010 yılında Kuraklık Test Merkezi'nin açıldığını dile getiren Özdemir, “Bu merkez dünyada var olan küresel ısınma ve kuraklık tehlikesine karşı tedbir amaçlı kuruldu. Özellikle Ülkemiz ve İç Anadolu Bölgesi'nde bu merkeze ihtiyaç vardı. Burada özel ekipman ve uzman kişilerce projeler yapılarak kurağa dayanıklı bitkiler geliştiriliyor. Bu geliştirilecek bitkilerin kurağa dayanıklı-tolerant olması Konya Ovası ve ülkemiz için büyük avantaj sağlayacak” dedi.
ISLAHA İHTİYAÇ VAR
Tohum ıslah çalışmaları hakkında da bilgiler veren Özdemir, “Bitkisel araştırmalar noktasında da öncelikli Ulusal görevlerimiz var. Enstitümüz ağırlıklı olarak Orta Anadolu'ya hitap ediyor. Bitkisel olarak ıslah çalışmaları ile yeni çeşitler geliştiriyoruz. Tarla bitkilerinde buğday, arpa, tritikale, mısır, ayçiçeği, aspir, soya fasülyesi, yulaf, kuru fasülye, nohut ve karabuğdaya ağırlık veriyoruz. Daha yüksek verim ve kaliteli, hastalıklara dayanıklı çeşitler geliştirmeye çalışıyoruz. Geliştirilen çeşidin devamını da tohumluk üretimi yaparak sağlıyoruz. Burada geliştirilen tohumların üretim hakkı anlaşma ile özel firmalara devrediliyor. Onlar da sertifikalı olarak üreterek pazarlıyorlar. Tarımsal yoksullukla ve doğrudan ekim ile ilgili araştırmalarımız da var” diye konuştu.
BUĞDAYIN ANAVATANI TÜRKİYE
Biyolojik çeşitliğin korunmasına yönelik çalışmalarının da olduğunu söyleyen Özdemir, “Türkiye birçok bitki çeşidinin gen kaynağı. Bu kaynakların korunarak gelecek nesillere aktarılması çok önemli. Özellikle buğdayın anavatanı Türkiye ve Konya'mız olması sebebiyle Türkiye genelinde yerel çeşitlerin toplanması ve muhafazası ile ilgili projeler de yürütüyoruz. Genetik kaynakların sorunların çözümüne yönelik kullanılması için de çeşitli projelerimiz var. Islah programımızda da yeni buğday ve arpa çeşitleri geliştiriyoruz. Enstitümüz bu çerçevede şimdiye kadar 26 çeşit geliştirdi. Hububata yönelik önemli bir Enstitüyüz” ifadelerini kullandı.
HAYVANCILIKTA GEN KAYNAKLARINI KORUYOR VE ISLAH YAPIYORUZ
Havyancılık alanında da ciddi faaliyetlerin olduğuna vurgu yapan Özdemir, şunları kaydetti: “ Özellikle koyunculuk konusunda Enstitümüzde çok sayıda proje yürütülmekte. Bunların bir kısmı gen kaynaklarının korunması ve ıslahı (Merinos, Akkaraman Koyunları ve Honamlı Keçisi gibi) amacını taşırken, bir kısmı da zamanla sayıları azalmış yerli ırklarımızın yetiştirici şartlarında korunması projeleri. Örneğin Güney Karaman Koyunundan Enstitümüzde 80 tane var. Türkiye'de başka hiçbir yerde yok. Türü azalmış, yok olma tehdidi altında olan bir koyun. Bu koyunlar hastalıklara dayanıklı olduklarından bunların hem neslini devam ettirmek hem de genetik kaynağı korumak istiyoruz. Hayvancılık alanında örnek çalışmalar yürütüyoruz. Hem hayvacılık hem de bitkisel araştırmaların yapıldığı nadir Enstitülerdeniz.”
ÇALIŞMALAR ULUSLARARASI BOYUTTA
Enstitünün çalışmalarının Uluslararası alanda da yankı uyandırdığını belirten Özdemir, “Dünya genelinde CIMMYT ve ICARDA gibi uluslarası kuruluşlar var. Bu kurumlarla ortak Uluslararası Kışlık Buğday Geliştirme Programının (IWWIP) koordinasyonu sağlayarak 52 ülkeyle tohum alışverişi yapıyoruz. Ortadoğu, Ortasya, Kafkaslar, Kuzey ve Orta Afrika Balkanlar'daki ülkelerle de işbirliği yapıyoruz. Kazakistan, Türkmenistan ve İspanya gibi ülkeler bunlardan bazıları” dedi.
ÇÖLYAK HASTALARININ UMUDU OLDUK
Karabuğday ile ilgili çalışmalar yaparak bitkiyi Türkiye tarımına kazandırdıklarını ve çölyak hastalarına umut olduklarını aktaran Özdemir, “Karabuğday ile ilgili projemiz sonuçlandı. Enstitümüzdeki araştırmacılar MEVKA destekli bir proje yürüttüler. Geliştirilen Aktaş ve Güneş adı altında üretilecek karabuğdayların üretim izinleri alındı. Tohumluk üretimine başlandı. Yeni bir bitki olduğu için çiftçilere de tanıtıldı. Birçok öneme sahip bir bitki. Birincisi yeni bir bitki ülkemize kazandırıldı. İkinci yönü ise Çölyak hastaları için glutensiz un üretiminde çok önemli bir ham madde. Bu vesile ile çölyak hastalarına umut olduk. Glutensiz un üretimi karabuğday ile ülkemizde gerçekleştirilebilecek. Un, bulgur gibi glutensiz ürünler artık rahatlıkla üretilecek. Ciddi de bir talep alıyoruz” diye konuştu.
İBRAHİM ÇİÇEKÇİ merhaba

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.