MHP Kürt sorununu geri istiyor!
İŞTE O YAZI
MHP’nin taban dinamikleri, ideolojik referansları ve siyasi pratiği göz önüne alınarak olup bitene yakından bakınca, MHP’nin hangi gerekçelerle ve hangi sonuçlar için bu pozisyonları aldığı biraz daha netleşiyor. Karmaşık gibi görünenler basitleşiyor, bazen de basit görünen çetrefilleşiyor.
Geldikleri gibi giderler
MHP, 7 Haziran’da oylarını yaklaşık yüzde 25 arttırdı ve 7,5 milyon oy aldı. “Anavatanı” diyebileceğimiz İç Anadolu ve İç Ege’de artış yüzde 30’ların üzerinde, metropoller ve kıyılarda ise ortalamanın altında. AKP’den kaçan oyların büyük bir bölümünün MHP’ye aktığı ya da MHP’ye gelen oyların AKP ağırlıklı olduğu açıkca görülüyor. Fakat bu tablonun kalıcılığı ve trendin böyle kalıp kalmayacağı çok tartışmalı. Bazı araştırmalar seçimden birkaç ay önce MHP’nin yüzde 18 sınırına kadar tırmandığını ve sonra bu oyların bir kısmının AKP’ye geri döndüğünü gösteriyor. Seçim sonrası anketler de, mevcut pozisyonlarla girilecek yakın erken seçimde MHP’nin gerileme olasılığına işaret ediyor.
Daha önce de defalarca yaşandığı gibi AKP ile MHP arasındaki oy geçişinin yönü ve hızı tekrar tekrar değişmeye açık. AKP’ye ders vermek için MHP’ye gelen seçmenlerin dersin devamında ısrarcı olup olmayacağı belirsiz. Bu geçişkenliği çok iyi bilen MHP kurmayları, hem koalisyon, hem de seçim için argüman üretmek, pozisyonlarını her durum için tekrar anlatmak zorunda.
Seçim sürecinde MHP oylarında yaşanan dalgalanmanın en belirleyici nedeni “Kürt meselesi”ydi... Tayyip Erdoğan’ın zaman zaman hükümeti bile eleştirerek yürüttüğü “Kürt sorunu” karşıtlığı, seçim sürecinde MHP için genişleme alanını fazlasıyla tıkadı. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Erdoğan’ın bu hamleleri için, “Milliyetçiler o kadar saf değildir” demişti ama galiba Erdoğan’ın söylemi Kürt oylarını kaybetme pahasına bir başka sonuç üretti.
MHP, şimdi esas meselesini geri almak istiyor. Koalisyona da girse, muhalefette de kalsa, seçime de gitse bu “mesele” MHP’ye gerekli. Sadece siyasi bir fırsat olarak değil, bir tür varlık nedeni olarak. Seçim kampanyasında bile görülmeyen HDP düşmanlığının birden zuhur etmesi, sadece ve ağırlıkla HDP ile ilgili değil. Çok daha gerilimli zamanlarda, Bahçeli BDP yöneticileriyle sıcak pozlar vermiş, son olarak “güvenlik paketi” sırasında iki parti açık işbirliği yapmıştı. Fakat ciddi bir oy kaybı riskiyle sonuçlanacak erken seçim tehditi kapıdayken koşullar değişiyor...
Blok meselesi
MHP oy oranını koruyabilmek için CHP’nin önerdiği “muhalefet bloğu” macerası yerine, doğal genişleme alanı (Milliyetçi - Muhafazakar, Sunni -Türk) “sağ blok” içindeki pozisyonunu tahkim etmek istiyor. Ama “blok” demeden. Bu yüzden siyasi pozisyonunun sınırlarını çizen dört koşulundan biri “kutuplaşmanın” sonlandırılması. Bir yandan “siyasi dokusu birbirine uygun partilerin işbirliği”nden bahsederken, bir yandan “AKP - CHP koalisyonu en iyisidir” diyor.
MHP, AKP’nin yönettiği (veya neden olduğu) “kutuplaşmanın” aleyhine olduğunu yıllardır görüyor ve şimdi bunu değiştirebilecek bir fırsat doğduğunu düşünüyor. Gezi ve 17-25 Aralık süreçleriyle tırmanan ve seçim kampanyasında zirveye çıkan “bunlar” parantezinde kalmak istemiyor. MHP’de diğer muhalefet partileri gibi pozitif bir blok algısı yok. Bu yüzden Bahçeli CHP’nin “muhalefet bloğu” önerisine “koltuk tedarikçisi” gibi alışılmadık aşırılıkta tepki veriyor. Bu yüzden Yusuf Halaçoğlu, olası bir CHP işbirliğinde “AKP’liler bizi dinsiz partiyi desteklediler diye suçlar” diyor.
Kuruluş kodları göreve
90’lardan beri “ideolojik omurgalı bir kitle partisi” olmaya çalışan MHP, özellikle Bahçeli döneminde atak ve kriz evrelerini hep asli kodlarına, “fabrika ayarlarına” dönerek geçti. Bahçeli böyle Genel Başkan oldu, 1999 seçim başarısı böyle geldi.
2002 seçim travması böyle atlatıldı. AKP’nin kuşatması ve taarruzları böyle bertaraf edildi. MHP “başarı” kılığında gelmiş ve ciddi tuzaklar içeren bir eşikte “asli kodlarını” yine göreve çağırıyor.
Semboller, slogan sözler eşliğinde daha köşeli bir pozisyona çekilen MHP, refleks ve reaksiyonlarını da bir üst perdeye taşıyor. Taban ve kadro hassasiyetlerini öne alan tutum, Çin protestolarındaki “ayarsızlığı” hoş görmeye varan bir psikolojik vasat üretiyor.
Son dönemde öne çıkan MHP sözcülerinin ve genel olarak MHP’nin dili sertleşiyor. “Gerilimin tarafı olma yasakları” gevşetiliyor. Ancak, bu hala giderek tırmanacak bir gerilim politikasından çok, oyunu yüksek elle açma hamlesi gibi duruyor.
TBMM Başkanlığı seçimi
Meclis Başkanlığı seçiminde yaşananlar ve bu yaşananları tarif biçimi, seçim sonuçlarının MHP’yi nasıl bir pozisyona hazırlandığının kristalize bir özeti gibi...
MHP, Baykal - Erdoğan görüşmesiyle başlayan süreci Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday göstererek, son tur pazarlıklarını da “geçersiz oy” açıklamasıyla karşıladı.
Çünkü, daha önce değindiğimiz, “gerilimi geri alma” ve “bloktan çıkma” stratejisinin sözden icraata geçmesi ve görünür hale gelmesi için Meclis Başkanlığı seçimi uygun bir zemindi. HDP konusundaki dirençle, “gerilimi geri alma” kararlılığının altı, “AKP destekçiliği” suçlaması pahasına kalınca çizilmiş oldu.
CHP’ye karşı gösterilen tavır da, MHP’yle işbirliği zemini aramanın standartlarını koyuyordu. “Uygun seviyede” yapılmayan başvurular geri çevrilebilirdi. MHP, yan aktör olmayı kabul etmiyor, “yüksek protokol” talep ediyordu. Bunun sadece CHP’ye ilişkin bir mesaj olmadığı da çok açıktı.
MHP sandıkta kazandığını masada kaybetmemek için, önüne gelecek her seçenekte kullanabileceği imkanlar devşirmek istiyor.
AKP’nin alacağı pozisyona göre biçimlenip sürüklenmek yerine kendi pozisyonunu baştan tarif etmeye çalışıyor.
haberfark.net
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.