MİT, Öcalan'a cemaate saldır diye talimat mı verdi?
İşte Emre Uslu'nun bugünkü yazısı;
Bu yazıda İmralı sürecine karşı kuşkuların nedenlerini ve İmralı zabıtlarının sonucunu ele almak istiyorum.
Süreçte toplum, karşıdakinin ne verdiğiyle değil ne aldığıyla ilgili. Örneğin Abdullah Öcalan'ın çatışmasızlık, çift yönlü ateşkes talebi karşılığında ne veriyoruz sorusuna hükümetten tatmin edici cevap gelmediği için Türk toplumu oldukça kuşkulu. İmralı zabıtları bu kuşkuları dağıtacak özellik taşıdığı için önemli. Yalçın Akdoğan "BDP'nin Kandil'e götürdüğü metinlerin hiçbirinde bu zabıtlarda geçen konular yok" diyor ama Kandil'e giden metinde ne var onu açıklamıyor. Hâliyle insanlar Abdullah Öcalan veli mertebesine erişmediğine göre, almadan vermez diye düşünüp, Öcalan ne alıyor onu merak ediyor. Hükümet de Öcalan'a ne verdiğini açıklamadığı için Türk kamuoyu sürece kuşkuyla yaklaşıyor. Bu iş Tayyip Bey'in "bana güvenin" yaklaşımıyla çözülmez. Özellikle, "Öcalan'ı asardım" deyip yüksek perdeden konuştuğu hafta perde arkasında Öcalan'la pazarlık yapan, "Öcalan'la görüşen şerefsizdir" dediği dönemde MİT'i gönderip masaya oturmuş bir başbakan kusura bakmasın hiç güven vermiyor.
Hükümet açıkça Öcalan'a ne vaat ediliyor bunu kamuoyuyla paylaşmak durumunda. Örneğin KCK sanıklarını bırakıp Oslo mutabakatında olduğu gibi, bölgeyi uzun vadede de olsa KCK'ya bırakma sözü verildi mi? Daha açık sorayım, ABD'ye "federasyona evet diyoruz" sözü verdiniz mi?
Kürtler için de durum benzer. Onlar da Öcalan'a ne verildiğiyle değil Öcalan'dan ne alındığıyla ilgililer. Örneğin PKK'nın Öcalan'ın eliyle tasfiye edilip edilmediğini merak ediyorlar. Bu nedenle PKK'dan düşük yoğunluklu itirazlar geliyor ama seslerini yükseltemiyorlar. PKK devlete göre daha sık dokulu bir örgüt olduğu için bu süreç biraz daha uzarsa PKK bu yüksek stresli gerilime dayanamaz. Ya PKK bu süreci baltalayacak bir eylem yapacak, ya da çatlayacaktır.
Öcalan'ın sözleri de bu güvensizliği derinleştirecek unsurlar içeriyor. Örneğin son sürece "Sulh hayırdır, sulh için el de öpülür etek de" diye destek veren Gülen Cemaati'ni hedefe koyması Öcalan barışa değil de MİT'in tetikçiliğine mi soyundu yorumlarına neden oluyor? Sürece destek veren kişi ve kesimleri mantıklı bir kişi hedefe koyabilir mi? Bunun mantığı nedir?
İmralı zabıtlarından anlaşıldığı kadarıyla Öcalan BDP heyeti İmralı'ya gelmeden bir gün önce gün boyunca MİT heyetiyle görüşüp müzakere etmiş. O hâlde MİT heyeti Öcalan'a, MİT'i eleştiren Emre Uslu, Mehmet Bransu gibi kişiler ile Gülen Cemaati'ne saldır diye talimat mı verdi ki Öcalan, bunca önemli konunun arasında, beni ve Baransu'yu gündemine aldı? Yani Öcalan MİT adına tetikçiliğe mi soyundu?
Sürece ilişkin kuşkuları arttıracak bir gelişme de Kuzey Irak'a giden BDP heyetinin içinde İran'a çalışan bir kişinin de olduğu bilgisi. Konulara yakın Kürt kaynakları BDP heyetiyle birlikte olan İran ajanını görünce çok rahatsız oldular ve sürece ilişkin umutlarını revize ettiler.
Zabıtların sızdırılması neyi amaçlıyor
Bu zabıtların sızdırılması AKP'yi İmralı'ya mahkûm etmiştir. Bundan sonra AKP hükümeti PKK'nın hemen hemen her türlü talebine evet demek zorundadır. Zira silahların yeniden patlaması AKP'nin bitişini hızlandıracaktır. PKK bunun çok iyi farkında. PKK liderlerinden birinin analizi şöyle: "Ya demokratik siyasi çözüm için adım atacaktır ya da 2012'den daha da şiddetli bir savaşla karşılaşacaktır. PKK savaşa da barışa da hazır olduğunu söyledi. Ancak AKP yeni bir savaşı zor götürür. Eğer yeni bir savaşa girerse bunun sonunda büyük ihtimalle AKP iktidarını kaybedecektir."
Daha önce yazdığım "Erdoğan'ı Öcalan'ın önünde diz çöktürecekler" tezim tam da buna işaret ediyordu. İmralı zabıtları sızdıktan sonra Erdoğan artık PKK'nın istediklerini vermezse PKK terörü başlatır. Terör başlayınca halk "siz Öcalan'a her türlü tavizi verdiniz, PKK'yı büyüttünüz ama terörü bitiremediniz, dolayısıyla sorumlusunuz" diye faturayı AKP'ye kesecektir.
Kendisini başkanlık hayaline kaptırmış Erdoğan için bu büyük risktir ve bu riski alamayacağına göre, en azından seçimlere kadar sürecek bir çatışmasızlık için, Öcalan ve PKK'nın en uç taleplerine bile EVET demek zorunda kalacaktır. Bu Erdoğan'ın Öcalan önünde diz çöktürülmesidir.
Muhtemelen metni sızdıranların da amacı buydu. Metinde Öcalan'ın Erdoğan'ın hoşuna gidecek şeyler söylemesi stratejinin bir ayağını oluşturuyor, Erdoğan'ı "Öcalan istediğimiz çizgiye geldi" diyerek ikna etmeyi amaçlıyordu. Metnin sızdırılması ise Erdoğan'ın karar değiştirme ihtimalini de düşünerek onu Öcalan'a mecbur etmeyi amaçlıyor. Bu bile süreci yürütenlerin niyetlerinden kuşkulu olmamız için tek başına yeterli bir nedendir...
İmralı Zabıtlarından sonra gelinen durum şu: Öcalan İmralı'da mahkum, Erdoğan İmralı'ya mahkum...
Taraf / Emre Uslu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.