Türk Ocaklarında Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Alfabe ve Kültür Tartışmaları Konuşuldu
Millî varlığın korunmasıyla dilin korunması arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Dilini unutmayan fakat bağımsızlığını kaybeden bir toplum milliyetini koruyor demektir. Bu toplum, bağımsızlığını kazanıp bir devlet kurarak, bir millet olarak yeniden tarih sahnesine çıkabilir. Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla Türklerin ve diğer milletlerin bağımsız birer devlet olarak yeniden tarih sahnesine çıkmaları bunun en yeni örneğidir. Tarihte bunun başka pek çok örneği vardır. Ancak dilini kaybeden milletlerin tarih sahnesinden silindikleri de bilinmektedir.
Daha sonra kürsiye çıkan Türk Ocakları Konya Şube Başkanı Vedat ERDEN konuşmasına kudüsü unutmayarak başladı. Kudüs'te bugüne kadar hep zulüm yapıldı BOP projesi adı altında Büyük israili kurmaya çalışan Yahudilerin kudüsü başkent yapma projesidir bop. Alfabe konusunda bugüne kadar hep konuşuldu kimi bizi bir gecede cahil bıraktı dedi kimi alfabe değişikliğine karşı çıktı ama şunu belirtmeliyim ki bir alfabe değişikliği bizim için şarttı çünkü Osmanlının son dönemlerinde insanlarımızın konuşma oranı erkeklerde yaklaşık yüzde 5 kadınlarda yaklaşık yüzde 1 oranında olduğu için çok fazlasıyla dilimiz kötü durumdaydı.
Daha sonra kürsiye geçen konuşmacı Doç Dr Selçuk PEKER konuşmasına dedesinin Kudüsle ilgili bir anısıyla başladı. Rahmetli dedem eğerli ulu camide bir Cuma namazında iken imam hutbede Kudüs ve filistin halkı ile ilgili vaaz verdiği sırada imamın sözünüm tamamlanmasından sonra şu cevabı vermiştir. Hocam ben Kudüs nerede bilmem ama söz konusu Müslüman kardeşlerimiz olunca öleceksek ölelim kalacaksak kalalım yük bizim üzerimizde bunu çözmek bize düşer bunu biz çözelim demiştir. Kudüsün durumu bizi üzüyor. Yavuz sultan selim Mekke'yi fetih ettiğinde yanında 2000'e yakın İslam alimi ile İstanbul'a gelmiştir ve kısa zaman içerisinde bu Arap alimleri Türkçe ders olarak verilen İslam dersleri artık Araplar tarafında Arapça verilmeye başlanmıştır ve böylece türk hocaların pabucu dama atılmıştır. Arap hocaların etkisiyle hem dil hem de kültür etkilenmeye başladı ve 1579 yılında rasathanemiz kapatılmıştır gerekçe ise gökle uğraşmak Allahın işine karışmak olduğunu söylemesidir. Hatta o dönemde sapık hocalar göklere bakanları yani yıldızları inceleyen ilim adamlarının meleklerin bacaklarına baktıkları iddia sı ile ağır itham altına tutulmuştur. O dönemden sonra Osmanlıda arap ve ermeni matbaaları açıldı ve sayısı artırıldı garip hikye diye okunan cümle hikaye-i garibe diye okunmaya başlanmıştır.
Allah milletleri yaratırken gırtlak yapılarını da ona göre yaratmıştır.
1850 yılında Latin alfabesine geçilmesine karar verilmiştir Osmanlı hükümeti ve abdülmecid bununla ilgili çalışmalar yapmıştır. Ama ömrü yetmeyen Abdülmecidin kaldığı yerden abdülhamid reform hareketi ile devam etmiştir. Mehmet Akif Ersoy sırati müstakim isimli dergide dilde sadeleşmeyi savunarak alfabe değişikliğini isteyenlerden biridir. Mehmet akif de bir teklif de bulunmuştur. 1904 de Yusuf Akçura en büyük adımı atıyor ve üç tarzı siyaset kitabını yazıyor ziya Gökalp İslamlaşmak Türkleşmek ve muasırlaşmak kitabı ile dilde sadeleşme üzerinde büyük adım atıyor. 1911 yılında Türk yurdu dergisi 1912 yılında ise Türk ocakları kuruluyor ve buralarda Türkçe üzerinde dilde sadeleşme çalışmalarına hız kazandırılmıştır. Orhun abideleri inceleniyor Türkçe özüne döndürülüyor ve ona göre bir alfabe belirleniyor. Buradan da anlaşılacağı gibi bir gecede alfabe değiştirilmiyor. Uzun yılların sürmesi neticesinde gerçekleşiyor. 1928 de Latin alfabesi kabul edildi ve 1924 Türkiyat enstitüsü TTK 1931 , TDK 1932 ve elinde tebeşirle bir lider teker teker okulları dolaşıp Latin harflerini tahtaya yazmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.