Aydınlar Ocağı'nda Narmanlı Âşık Sümmanî anıldı
Narmanlı Âşık Sümmanî, vefatının 100. Yılında, Konya Aydınlar Ocağı tarafından Konya’da ilk defa düzenlenen anma toplantısında şiir ve türküleriyle birlikte anıldı.
Konya İl Halk Kütüphanesi Konferans Salonu’nda yapılan sohbette, Âşık Sümmanî’nin “Ervâh-ı Ezelden” ve “Ben razı değilim hicrana gama” adlı türküleri Abdal ve Âşık Veysel ile diğer ses sanatçılarından dinleyicilere dinlettirildi. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aziz Ayva, Narmanlı Âşık Sümmanî’nin hayatı ve âşıklık geleneğine katkıları ile şiirlerini dile getirdi. Konuşmasına şer güçlerin, özellikle gençler üzerinde komple beyin yıkama faaliyetlerine hız verdiklerini ve çocukların bilinç altlarına sembollerle girdiklerinden dolayı ailelerin, eğitimciler ile idarecilerin bir şey yapamaz duruma geldiklerine dikkat çekerek başlayan Yrd. Doç. Dr. Aziz Ayva, “Erzurum’lu Sümmanî Baba’nın Konya’da anılıyor olması gerçekten büyük bir minnettarlık örneğidir. Konya Aydınlar Ocağı’na teşekkür ederim” dedi.
AŞIK OLMANIN ŞARTLARI VAR
Âşık Sümmanî'nin gerçek adının Hüseyin olduğunu 1861 yılında Erzurum’un Narman ilçesi, Samikale Köyü'nde doğup 1915’de vefat ettiğini ifade eden Aziz Ayva, babasının Kasımoğulları'ndan Hasan olup kendilerinin Samikale köyüne Kafkaslar'dan geldiklerini belirtti.
Bir âşığın âşık olabilmesi için saz çalması, atışma yapması, irticalen şiir okuması ve bâde içmesi gerektiği üzerinde duran Ayva, günümüzde bu şartlardan saz çalmanın bazı gerekçelerle yerine getirmeyen âşıkların da diğer şartlara uyduklarından dolayı âşık olarak kabul edildiğini belirterek nasıl bade içtiğiyle ilgili olarak şunları dile getirdi: “Sümmanî badeli âşıklarımızdandır. Âşık Sümmani hem hece ölçüsüyle hem de aruz vezniyle şiir söylemiştir. Sümmanî 'Sonuncu, sona ait'” anlamına geliyor. Yaşadığı bir olaydan sonra babasının sıra gecelerine katılan Âşık Sümmanî’nin, badeyi içtikten sonra şiir okumaya başladığını belirterek türkü olarak da bestelenen şu dörtlüğü okudu: 'Ervah-ı ezelden levh ü kalemden/ Bu benim bahtımı kara yazdılar/ Gönül perişandır alev-i âlemde/ Bir günümü yüz bin zara yazdılar.' Badeyi içtikten ve kendisine Gülperî’nin sureti gösterildikten sonra evli ve çocuk sahibi olmasına rağmen Âşık Sümmanî’nin, diyâr diyar gezmek suretiyle ömrünü Gülperi'yi aramakla geçirdi.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.