Başbakan’ı suya kim itti?..

Başbakan’ı suya kim itti?..
Devasa yolcu gemisi okyanusta yol alırken güvertelerden birinden bir kadın suya düşer, çırpınmaya başlar

Kurtarma ekibi dâhil kimse azgın dalgalara dalıp da kadını kurtarmayı göze alamaz... O sırada siyahlar içinde bir adam atlar kızın olduğu yere... Dalgalarla boğuşan çaresiz kadını tutar, sarkıtılan halatla birlikte yukarı çekilirler...


Kadın ve kurtarıcısı yukarı çekildiğinde kahramanın bir papaz olduğu görülür...
Çevresini saranlardan kimi ellerine sarılır öpmek için, kimi eteklerine kapaklanır…

Papaz ise asık bir yüzle tebrikleri kabul ederken kaptan gelir yanına…

Boynuna sarılıp teşekkür ve tebrik ederken Papaz, istediği pası ayağına alamamış futbolcu gibi ellerini kollarını sallayarak ve öfkeden ağzından tükürükler saçarak;

“bırakın şimdi şu yersiz iltifatları da” der; “beni suya iten münasebetsizi bulun”...



* * *



Suriye ile son bir yıldır yaşadığımız krizi kim çıkardı sahi bileniniz var mı?..

Başbakanımızı Suriye’nin azgın sularına hangi münasebetsiz itti acaba?..

Öyle ya...

Bakın; Esad’ın düşürülmesi konusunda arkamızda, yanımızda kimse kalmadı…

Hatta itiraf edelim; “herkes karşımıza geçti”; neredeyse “siz de zavallı Esad’a karşı çok haksızlık ettiniz” diyecekler...

Esad ise ülkesinde hiçbir şey olmuyor, kan dökülmüyormuş gibi rahat ve sakin...

İşin kötüsü...

Yarın bir gün İsrail ile de barışırsa siz o zaman görün asıl cümbüşü...





Sorun Davutoğlu mu?..



Ünlü İngiliz romancı Charles Dickens’ın romanlarına meraklı olanlar hatırlayacaklardır...

Dickens’ın roman kahramanları sorunları görmezden gelmeleriyle tanınırlar...

Tıpkı küçük çocukların saklambaç oynarken gözlerini kapamaları gibi...

Çünkü çocuklar gözlerini kapadıklarında kimseyi görmeyince, kendilerinin de kimse tarafından görülmediklerini zannederler...

Oysa hem kendileri kabak gibi ortalık yerdedirler hem de görmek istemedikleri diğer insanlar kaybolmamışlardır...

Sorunlar da öyledir…

Siz onları görmezden geldiniz diye yok olup gitmezler...

Ya da kendi kendilerine çözülüp ortadan kaybolmazlar...

Türkiye, Abdullah Gül’ün dışişleri bakanlığına kadar “sorunları görmezden gelen” bir ülkeydi. Madem sorunları görmüyorduk, o halde sorun yoktu...

Oysa bütün sınır bölgelerimiz sorunluydu. Hele güney doğumuzdaki bütün komşularımızla (hem de Müslüman oldukları halde) kavgalıydık ama dostmuşuz gibi davranıyorduk birbirimize...

Gül, sorunları kabul eden, halkımıza da gösteren gerçekçi politikalarıyla son derecede başarılıydı ama Çankaya’ya çıkıp da yerini Ahmet Davutoğlu’na bırakınca eskiden beter oldu...

Bu defa sorunlar olduğunu biliyor, görüyor, anlıyor ama; dondurup buzluğa kaldırıyorduk ve adına da “komşularla sıfır sorun” diyoruz...

Sonuç berbat oldu!..

“Sıfır sorun” derken bir baktık ki herkesle kavgalıyız, kimileriyle ha savaştık, ha savaşacağız…

Erdoğan bu büyük belâdan ancak yeni bir dışişleri bakanıyla kurtulabileceğini umarım görmüştür...

 

Memduh BAYRAKTAROĞLU

OLAY

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.