Başkanlığı bırakacak!
Yayınlanma:
MHP çevrelerinden iyi haber alan Avni Özgürel, Devlet Bahçeli'nin "girilecek yeni dönemin nihayetinde partiyi yeni kuşaklara taşıyacak kuşaklara emanet edip MHP Genel Başkanlığı'ndan çekilme isteğinde" olduğunu yazdı.
Milliyetçi hareketin önde gelen yayın organlarından Yeniçağ gazetesinde de, Ahmet Seyhan, 4 Kasım 2012'de yapılacak MHP kongresinin Bahçeli'nin son kongresi olduğunu öne sürmüştü.
Avni Özgürel, "Yine de Devlet Bahçeli" başlığıyla Radikal'de yayımlanan (18 Eylül 2012) yazısında, çekilme isteğinde olduğunu öne sürdüğü Bahçeli'nin, partisi 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerde yüzde 10'luk barajın altında kalarak parlamentoya giremeyince MHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ettiğini, ancak çağrılar üzerine geri döndüğünü hatırlattı.
Özgürel'in, Alpaslan Türkeş'in ölümü üzerine 6 Temmuz 1997'de yapılan 5. Olağanüstü Kongre'de MHP Genel Başkanlığı'na seçilen Bahçeli için yazdığı yazı şöyle:
Yine de Devlet Bahçeli
MHP'yi, dolayısıyla Genel Başkan Devlet Bahçeli'yi basında en fazla eleştirenlerden biriyim. Bahçeli, Türkiye'nin dönüştüğü bu dönemde, sinir düğümü sorunların çözümüne katkı sunabilir ve kendi çözüm projesiyle Türkiye'nin önüne seçenek koyabilirdi, ama yapmadı. Prof. Vedat Bilgin gibi 21. yüzyılın milliyetçi aydınlarına kapıyı açar, geleceğin MHP'sini inşa yoluna girebilirdi, ama uzak durdu ve tam tersine, geleneksel dokuyu hakim kıldı, vs.
İtidal ve soğukkanlılık
O siyaset tarzının MHP'yi sürüklediği yere gelince, o da kimsenin meçhulü değil, malum: Skandal denizi!
Bizler elbette olanlara bakarak, eldeki verilerle değerlendirme yapıyoruz. Ancak MHP gibi bir parti ve ülkücü gelenek söz konusu olduğunda, olanların yanında, hatta belki daha ziyade 'olmayanlara' bakmak lazım.
Türkiye'nin zaman zaman kan deryası manzarası arz ettiği sert tabloya rağmen milliyetçi duyarlılıklar 'gerginlik' düzeyini aşmadıysa bunda Devlet Bahçeli'nin bazen partilileri çileden çıkaran engin sabrının, sağduyusunun ve MHP örgütü üzerindeki hakimiyetinin büyük payı olduğu inkar edilemez. Bahçeli değil, bir başkası MHP'nin genel başkanlık koltuğuna oturuyor olsa neler yaşanırdı; onu bilmek imkansız. Olası dehşet sahnelerini yaşamamış olmak, tehlikenin önündeki setin anlamını bence sadece MHP'lilere değil, herhalde bütün Türkiye'ye düşündürmeli.
MHP'nin yaklaşan kurultayında Devlet Bey'in karşısına aday olarak çıkacaklarını açıklayan isimler üzerinde fazla bir şey söylemek istemiyorum. MHP tabanı ve delegasyonu, hepsini geçmişleriyle, vaad ettiklerini yapabilme kabiliyetleriyle yakından tanıyor...
Hiçbir şekilde gözardı edilmemesi gereken husus, önümüzdeki dönem Türkiye siyasetinin pek çok bakımdan bıçak sırtında olduğudur. Batı dünyasıyla ilişkiler, MHP'nin de görev aldığı koalisyon hükümeti döneminde başlayan tam üyelik müzakerelerinin geldiği nokta itibariyle AB üyeliği hedefi, Ortadoğu coğrafyasının sorunlar yumağına, dünün dünyasına göre giderek her gün bir önceki günden daha fazla müdahil olma zorunluluğu; altında enerji hatları kavgası yatan büyük çıkar kavgaları... Bunlar, bir çırpıda sayıverdiğimiz 2013-2023 devresinde Türkiye siyasetini meşgul edecek konular...
Azerbaycan'la, Kuzey Irak'la siyasi ilişkilerin farklı bir boyuta tırmandırılıp tırmandırılmayacağı türünden düğümlü meseleler de cabası....
Çözüm iradesine destek
Bu tabloda terör, sorunlar havuzunun boyutlarından sadece biri olarak görülmelidir. Ondan öte, etnik duyarlılıkların bizi taşıdığı üstelik kangrenleşme istidadındaki kırılmalar, modern devlet yapısının olmazsa olmazı temel hak ve hürriyetlerin anayasal boyutta vaz'ı, gerçek manada hukuk devleti demek olan demokratik devletin inşaası, cumhuriyetin 100. yılına, milli mücadeleye yakışır bir tablo ortaya koymak gibi baş edilmesi zor meseleler var.
Dolayısıyla MHP'nin bu zorlu tabloda sadece 'milli paratoner' olması artık yetmez. MHP adındaki 'milliyetçiliğin' 21. asrın şartlarında nasıl yorumlanması gerektiğini irdeleyip; sorunların her birinin çözümü için proje üreten, fakat en az bunun kadar önemli bir tavır olarak çözüm iradesinin yanında yer alan bir işlev ifa etmesi gerekir.
Geçmiş dönemde neyi neden yapmadığının tartışmasına girmek sizin bugünden söylenebilecek olan MHP'nin, yarın hem bugüne kadar ifa ettiği misyonu, yani Türkiye'yi iç çatışmalar batağına sürüklemek isteyen mihrakların tuzağına düşürmeme basiretini sürdürmesi, hem de partinin enerjisini yukarıda sıraladığım temel meselelere teksif etmesi gerek.
Herkesin AK Parti kongresi ve Tayyip Erdoğan'ın son bir dönem için aday olması üzerine yorum yaptığı ortamda unutulan bir husus, Devlet Bahçeli'nin de girilecek yeni dönemin nihayetinde partiyi geleceğe taşıyacak kuşaklara emanet edip çekilme isteğinde olduğudur. Alparslan Türkeş'in sağlığından bugüne kadar kendisi için MHP yönetim katlarını cazip hedef olarak görmediğini herkesin bildiği Bahçeli, hatırlamak gerekir ki, yakın geçmişte başarısız seçim sonuçları üzerine istifa edip ısrarlı çağrılar sonrasında tekrardan görevini üstlenmiş bir lider.
MHP çevrelerinden iyi haber alan Avni Özgürel, Devlet Bahçeli'nin "girilecek yeni dönemin nihayetinde partiyi yeni kuşaklara taşıyacak kuşaklara emanet edip MHP Genel Başkanlığı'ndan çekilme isteğinde" olduğunu yazdı.
Milliyetçi hareketin önde gelen yayın organlarından Yeniçağ gazetesinde de, Ahmet Seyhan, 4 Kasım 2012'de yapılacak MHP kongresinin Bahçeli'nin son kongresi olduğunu öne sürmüştü.
Avni Özgürel, "Yine de Devlet Bahçeli" başlığıyla Radikal'de yayımlanan (18 Eylül 2012) yazısında, çekilme isteğinde olduğunu öne sürdüğü Bahçeli'nin, partisi 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerde yüzde 10'luk barajın altında kalarak parlamentoya giremeyince MHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ettiğini, ancak çağrılar üzerine geri döndüğünü hatırlattı.
Özgürel'in, Alpaslan Türkeş'in ölümü üzerine 6 Temmuz 1997'de yapılan 5. Olağanüstü Kongre'de MHP Genel Başkanlığı'na seçilen Bahçeli için yazdığı yazı şöyle:
Yine de Devlet Bahçeli
MHP'yi, dolayısıyla Genel Başkan Devlet Bahçeli'yi basında en fazla eleştirenlerden biriyim. Bahçeli, Türkiye'nin dönüştüğü bu dönemde, sinir düğümü sorunların çözümüne katkı sunabilir ve kendi çözüm projesiyle Türkiye'nin önüne seçenek koyabilirdi, ama yapmadı. Prof. Vedat Bilgin gibi 21. yüzyılın milliyetçi aydınlarına kapıyı açar, geleceğin MHP'sini inşa yoluna girebilirdi, ama uzak durdu ve tam tersine, geleneksel dokuyu hakim kıldı, vs.
İtidal ve soğukkanlılık
O siyaset tarzının MHP'yi sürüklediği yere gelince, o da kimsenin meçhulü değil, malum: Skandal denizi!
Bizler elbette olanlara bakarak, eldeki verilerle değerlendirme yapıyoruz. Ancak MHP gibi bir parti ve ülkücü gelenek söz konusu olduğunda, olanların yanında, hatta belki daha ziyade 'olmayanlara' bakmak lazım.
Türkiye'nin zaman zaman kan deryası manzarası arz ettiği sert tabloya rağmen milliyetçi duyarlılıklar 'gerginlik' düzeyini aşmadıysa bunda Devlet Bahçeli'nin bazen partilileri çileden çıkaran engin sabrının, sağduyusunun ve MHP örgütü üzerindeki hakimiyetinin büyük payı olduğu inkar edilemez. Bahçeli değil, bir başkası MHP'nin genel başkanlık koltuğuna oturuyor olsa neler yaşanırdı; onu bilmek imkansız. Olası dehşet sahnelerini yaşamamış olmak, tehlikenin önündeki setin anlamını bence sadece MHP'lilere değil, herhalde bütün Türkiye'ye düşündürmeli.
MHP'nin yaklaşan kurultayında Devlet Bey'in karşısına aday olarak çıkacaklarını açıklayan isimler üzerinde fazla bir şey söylemek istemiyorum. MHP tabanı ve delegasyonu, hepsini geçmişleriyle, vaad ettiklerini yapabilme kabiliyetleriyle yakından tanıyor...
Hiçbir şekilde gözardı edilmemesi gereken husus, önümüzdeki dönem Türkiye siyasetinin pek çok bakımdan bıçak sırtında olduğudur. Batı dünyasıyla ilişkiler, MHP'nin de görev aldığı koalisyon hükümeti döneminde başlayan tam üyelik müzakerelerinin geldiği nokta itibariyle AB üyeliği hedefi, Ortadoğu coğrafyasının sorunlar yumağına, dünün dünyasına göre giderek her gün bir önceki günden daha fazla müdahil olma zorunluluğu; altında enerji hatları kavgası yatan büyük çıkar kavgaları... Bunlar, bir çırpıda sayıverdiğimiz 2013-2023 devresinde Türkiye siyasetini meşgul edecek konular...
Azerbaycan'la, Kuzey Irak'la siyasi ilişkilerin farklı bir boyuta tırmandırılıp tırmandırılmayacağı türünden düğümlü meseleler de cabası....
Çözüm iradesine destek
Bu tabloda terör, sorunlar havuzunun boyutlarından sadece biri olarak görülmelidir. Ondan öte, etnik duyarlılıkların bizi taşıdığı üstelik kangrenleşme istidadındaki kırılmalar, modern devlet yapısının olmazsa olmazı temel hak ve hürriyetlerin anayasal boyutta vaz'ı, gerçek manada hukuk devleti demek olan demokratik devletin inşaası, cumhuriyetin 100. yılına, milli mücadeleye yakışır bir tablo ortaya koymak gibi baş edilmesi zor meseleler var.
Dolayısıyla MHP'nin bu zorlu tabloda sadece 'milli paratoner' olması artık yetmez. MHP adındaki 'milliyetçiliğin' 21. asrın şartlarında nasıl yorumlanması gerektiğini irdeleyip; sorunların her birinin çözümü için proje üreten, fakat en az bunun kadar önemli bir tavır olarak çözüm iradesinin yanında yer alan bir işlev ifa etmesi gerekir.
Geçmiş dönemde neyi neden yapmadığının tartışmasına girmek sizin bugünden söylenebilecek olan MHP'nin, yarın hem bugüne kadar ifa ettiği misyonu, yani Türkiye'yi iç çatışmalar batağına sürüklemek isteyen mihrakların tuzağına düşürmeme basiretini sürdürmesi, hem de partinin enerjisini yukarıda sıraladığım temel meselelere teksif etmesi gerek.
Herkesin AK Parti kongresi ve Tayyip Erdoğan'ın son bir dönem için aday olması üzerine yorum yaptığı ortamda unutulan bir husus, Devlet Bahçeli'nin de girilecek yeni dönemin nihayetinde partiyi geleceğe taşıyacak kuşaklara emanet edip çekilme isteğinde olduğudur. Alparslan Türkeş'in sağlığından bugüne kadar kendisi için MHP yönetim katlarını cazip hedef olarak görmediğini herkesin bildiği Bahçeli, hatırlamak gerekir ki, yakın geçmişte başarısız seçim sonuçları üzerine istifa edip ısrarlı çağrılar sonrasında tekrardan görevini üstlenmiş bir lider.
Siyaset
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.