BİR MÜSLÜMANIN ASLA YAPMAMASI GEREKEN
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Ancak ne yazık ki Müslümanların bazıları bu ilim ile hareket etmemektedirler. Bu kişiler Allah’ı hakkıyla takdir edememiş, imani zafiyet içinde olanlardır. Evet bu kişiler de Allah’ın yüceliğine, yaratmadaki kuvvetine şahittirler. Ancak gereği gibi tefekkür etmedikleri ve irade kullanmadıkları için, kendilerine başka yol göstericiler de edinebilmektedirler. Bu kişiler de bilmektedirler ki, Allah dışında yol gösterici edinilen her varlık acizdir. Gücün ve kudretin tümü Rabbimiz’e aittir.
O'nun dışında, hiçbir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler. (Furkan Suresi, 3)
Elbette bir Müslüman için Allah’tan başka ilahlar edindiğini iddia etmek rahatsız edicidir. Zaten bu kişi de asla bunu kabul etmeyecektir. Ancak zamanı geldiğinde Allah’ın hükümlerini terk etmesi ve bağımsız olarak gördüğü varlıkların rızasını kazanmaya çalışması, yine Allah’ın hükümlerini şartlara göre yaşaması, kişinin Allah’tan başka ilahlar edindiğinin göstergelerindendir. Zira hepiniz biliyorsunuz ki, iman sadece dilde değildir. İnsan bunu tavırlarıyla da göstermelidir. Allah’tan başka varlıkların sevgisini kaybetmekten korkmak, zorda kaldığında Allah’tan değil de, başkalarından medet ummak, yaşam şeklini Allah’ın dilediği gibi değil de, insanların rızasına göre belirlemek Rabbimiz katında hoş olmayan tavırlardandır. (A'raf Suresi, 194)
Bazı insanlar da kendi benliklerini ilah edinebilmektedirler. Bu insanlar, vücut sistemlerini, akıllarını, becerilerini, ruhlarını kontrol edenin Allah olduğunu bilmelerine rağmen, kendilerini bazı konularda haşa Rablerinden bağımsız görmektedirler. Örneğin bir sınavı kazandıklarında çok çalıştıkları ve birçok şeyden fedakarlık yaptıkları için kazandıklarını sanırlar. Elbette insanın herhangi bir başarıyı elde edebilmesi için sebeplere sarılması şarttır. Bu Rabbimiz’in adetullahındandır. Ancak Müslüman unutmamalıdır ki, sebepleri de yaratan Allah’tır. (Furkan Suresi, 43)
İnsan bırakın kendisine dokunan bir zararı uzaklaştırabilsin, Allah dilemedikçe mutlu ve huzurlu olması dahi mümkün değildir. İnsanı gerçekte mutlu eden ne zenginlik, ne güzellik, ne sevdikleriyle beraber olmasıdır. İnsanın kalbinde hisleri yaratan sadece Allah’tır.
Bir Müslümanın bu hal üzerinde olması, birçok sıkıntıyı da beraberinde getirir. İnsan herşeyden önce derin bir huzur duygusunu yakalayamaz. Nereye gitse, ne yapsa tedirginlik ve mutsuzluk peşini bırakmaz. Kişi en sevdiği işi yapıyor dahi olsa, istediği tadı alamaz. Allah’ı tefekkürü olmadığı için evrendeki mucizelerin farkına varıp, heyecan duyamaz. Bu da kişiyi monoton ve tadsız bir hayata sürükler.
İnsan sadece Allah’ın hoşnutluğunu kazanamak için çaba harcarsa, hayatı pozitiflerle dolu olur. Her işinde bir bereket olur. Bir işte başarısız dahi olsa mutsuz olmaz, Allah’ın en hayırlısını yarattığını bilmenin huzuru olur. Böyle bir insanın yol göstericisi Kuran olduğu için, yapacakları da belldir. Kendine yeni kurallar çıkarmaz, karışıklıklar yaşamaz. Hayatında herşey net ve berraktır. İnsanların rızasını kazanmaya çalışma gibi bir telaşı olmadığı için rahattır. Allah bu ahlaktaki bir insan için hem dünyada hem de ahirette güzellik yaratır.
Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Ali İmran Suresi, 148)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.