Sariye Uçar
Nasibinde yoksa dayak dahi yiyemezsin!
Çok kıymet verdiğim bir ağabeyim, yol gösterenim hatta dualarımın vücut bulmuş hali diye tarif ettiğim Rabbim tarafından sevgisi, saygısı ve muhabbetiyle rızıklandırıldığım bir büyüğüm ziyaretime gelmiş bugün ve sohbetimiz esnasında dedi ki : ‘Nasibinde yoksa dayak dahi yiyemezsin derdi babam…’ ne kadar manidar öyle değil mi…
Nasibinde yoksa dayak dahi yiyemezsin hakikaten, her şey rızık her şey nasip meselesi…
İşim gereği öyle ya da böyle gün içerisinde birçok insanla muhatap oluyorum. Öyle ya da böyle birilerinin hayat mücadelesine şahit oluyorum. Birçok iş başvurusu geliyor elime, konuşuyoruz öyle uzun uzun… Dinliyorum, çünkü dinlenmeye ihtiyaçları var; önemsiyorum çünkü önemsenmeye ihtiyaçları var ve en önemlisi anlıyorum çünkü gerçekten anlaşılmaya ihtiyaçları var… Psikolog değilim sadece aynı yolları adımlamış biri olarak onları çok iyi anlıyorum. Yıllarca okumuş tabiri caizse dirsek çürütmüş eğitimli pırıl pırıl insanlar görüyor, tanıyorum… Gözlerdeki ışıltı kaybolmuş, gözlerde korku karanlığı hakim… Geleceğe dair hayal kurmak ise lüks olmuş… Rızık Allah’tandır, hâlbuki rızka kefil Allah’tır… Kula düşen gayret edip hayal etmek sonra şevkle daha çok gayret etmektir. Fakat o hayalleri dahi alınmış ellerinden… Sırtlanmaları gereken bir hayat; göğüs germeleri gereken bin bir türlü zorluk var… Yanlış anlaşılmasın derdim siyaset yahut derdim karalama değil. Yine yanlış anlaşılmasın sözüm sadece belli bir kitleye de değil… Sözüm insanın olduğu tüm meclislere… Sözüm insana yalnızca insan olduğu için değer vermesi gerekirken dayısı, amcası(!) yok diye göz ardı edenlere; sözüm geldiği yerleri unutanlara; sözüm benim kapım belki çalmaya cesaret ettiği son kapıdır diyemeyenlere, sözüm kendine ne kadar değer katmış, ne kadar mücadele etmiş diyemeyenlere; sözüm gözlerde ki ışıltıyı görmezden gelenlere… Sözüm başındaki örtüyü yahut tam aksine saçının telini dert edenlere… Sözüm egosunu tatmin etmek için gurur kıranlara, özgüven zedeleyenlere, sözüm yaratılışından bi haber olup burnu kaf dağına değenlere… Sözüm mücadele nedir bilmeden birilerinin torpiliyle bir yerlere gelip ‘Rızkı veren Hüda’dır kula minnet eylemem!’ diyenlere… Sözüm kul hakkından dem vurup yediği tek şey kul hakkı olanlara… Ve sözüm insanlıktan nasibini almamışlara, umut hırsızlarına…
Dedim ya ben bir psikolog değilim, sadece aynı yollardan geçmiş, geçerken gördüğü tüm insanlardan iliklerine kadar nefret etmiş, ama asla duasından vazgeçmemiş ve yürüdüğü bu yolda kan bağına gerek duymayacak yakınlıkta bir kıymetli ağabey ile rızıklanmış biriyim yalnızca… A ya da B partisinden dayısı olmadan(!), günümüz zihniyetinde çok da mümkün görünmeyen bir kurumda; yalnızca gözümdeki ışığa inanmış, gücüme güç katmış bu ağabey ile yolları yeşermiş, kün feyekun ayetini bizatihi yaşamış biriyim... O süreçte çok büyük deneyimler ve hayat dersleri almış biriyim… İnsanlarla mücadele etmeyi öğrenmiş, bu yazıda hissettiğiniz o dinginliği kazanmış biriyim… Hayatın her anında, yaşanılan her olayda hikmet aramanın en doğru yol olduğunu öğrenmiş biriyim… Var olasın ağabeyim, var olasın hocam… Yol uzun, yol taşlı, yol inişli çıkışlı… Önce dua zırhına bürünüp sonra da mücadeleye devam etmekten başka hiçbir şansımız yok… Bu yazımı okurken eğer sen de bir çıkış kapısı arıyor ama bulamıyorsan; eğer ki sende gözünde ki o ışığı fark edecek birini bulamamışsan duaya sarıl kıymetli kardeşim… Kün feyekun ayetinin sıcaklığını hisset tüm benliğinde… Ol deyince olduran Allah’a hamd olsun diyeceğin günler yakındır bi-iznillah…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.