‘En faziletli amel, ilim öğrenmektir’
Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbetleri’nde, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Âzam Ebû Hanife Hazretleri yâd edildi. Sille Kültür Evi’nde gerçekleştirilen ve oldukca verimli geçen sohbette konuşan Selçuk Dini Yüksek İhtisas Merkezi Eğitim Görevlisi Hasan Özer, Ehl-i Sünnet’in reisi İmam-ı Âzam Hazretleri için “Mütevazı, yumuşak huylu, namaza son derece çok dikkat eden feraset sahibi bir insandı. Ebu Hanife’yi bütün mezep imamları hayırla yâdetmiştir” dedi. Ebu Hanife’nin Kûfe'de hicrî 80 yılında doğduğunu ve 70 yaşında Bağdat’ta, bir rivayete göre işkenceler altında ve bir diğerine göre ise zehirlenmek suretiyle öldüğünü söyleyen eğitimci Hasan Özer, Ebu Hanife’nin 22 yaşından sonra Arapça öğrendiğini ve gençliğini ticaretle geçirdikten sonra hayatının dönüm noktasının ise; İmam Şa'bî'nin “ilme ve ulemaya devam et” tavsiyesinden sonra Müslümanların yol göstericisi olduğunu söyledi. Ebû Hanife'nin esas hocasının Hammad b. Ebu Süleyman olduğunu ve 18 yıl Hammad’dan ders aldığını ifade eden Özer, “Ebu Hanife ne siyasi fırkalara ne de diğer fırka ve akımlara girmeyerek, hiç birisine tâbi olmayarak devamlı ilim meclislerinde bulunmuştur” dedi. Hocası Hammâd’dan fıkıh okuduğunu ve dört Sahabi ile görüşen tek imam olduğunu belirten Özer, Ebû Hanife'nin uzun boylu, esmer ve yakışıklı bir yüze sahip, konuşmasının son derece belig olduğunu kaydetti. Ebû Hanife’nin “İslâmiyet’te bilgi, yaşanmak ve amel içindir. İlim adamları ve fakihler toplumun aynasıdır” dediğini sözlerine ekleyen Özer, Ulemâ ve Umerâ sınıfının bozulması halinde, toplumun da bozulmasının mukadder olduğunu ifade ettiğini kaydetti.
NAMAZA ÇOK ÖNEM VERİRDİ
Ebû Hanife Hazretleri’nin namaza son derece önem verdiğini, geceyi namaz kılarak ve zikirle geçirdiğini belirten Özer, “Ramazan-ı Şerif’te günde 2 defa Kur’an-ı Kerim’i hatmettiği ve hayatında 55 defa hacca gittiği de rivayet ediliyor. Ebu Hanife’nin, her türlü makam ve mevkinin kendisine teklif edilmesine rağmen diğer sebepler de dahil “talebelerini garip bırakmamak için” kabul etmediğini ifade eden Özer, “İmam-ı Âzam Ebû Hanife; önce Kur’an’a, sonra hadislere, burada da yoksa sahabe’nin görüşlerine bakar ve daha sonra ictihad (istihsan) yapardı. İstihsan kullanmada tartışılmaz bir ilim elde etmiştir. Onun tâcir olarak halkın günlük hayatıyla iç içe oluşu ve sık sık ilim merkezlerine seyahat edip birçok âlim ile düşünce alışverişinde bulunması, bu alanda saygınlığına sebep olmuştur. Hac seyahatlerinde tâbiîn âlimlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş, ilmî sohbetlerde bulunmuş, onlardan hadis dinlemiştir. Bir rivayata göre Ebû Hanife’nin 60 bin, bir diğerine göre 80 bin mes’eleyi çözdüğü söyleniyor. Ebû Hanife’yi bütün mezhep imamları hayırla yâdetmişlerdir. Ebû Hanife, bir bilgi konusunda kendi görüşünü karşı tarafa dayatmazdı. “Hocasız ilim öğrenilmez” der, hoca âdabının şart olduğunu belirterek kendisine yöneltilen bir soruya şu cevabı verdiği söylenir: Talebelerin başında hoca yoksa, o zaman onlar havanda su döverler.”
İnsanın kendi görev ve haklarını bilmesi gerektiğini savunan, hayatında son derece mutevazı, yumuşak huylu olan Ebû Hanife’ye; İbrahim b. Ethem, Beyazid-i Bestamî ve Abdullah b.Mûbarek gibi sufîlerin bağlandığını dile getiren eğitimci Hasan Özer, Ebû Hanife’nin ilim-amel, sosyal ve ticaret hayatı, hürriyet ile siyasi düşünceleri hakkında şunları söyledi.
“Ebû Hanife, annesine karşı son derece hürmetkâr, komşularına karşı son derece duyarlı bir insan. Ticaretten kazandığının büyük bir bölümünü kendi öğrencilerine yardım (burs) olarak veriyor. Ticarette birinci ilkesi ise; dürüstlük. Hür davranışlarından dolayı çok hücuma uğramış. Bir insan bluğ çağına girmişse aynı zaman da reşit sayılır, diyor. İnsanların iyi bir şekilde yetişmesi halinde onları özgür bırakıyor. İnsanların hür ve özgür olabilmesi içinde toplumun iyi olmasına, iyi yetişmesi gerektiğini söylüyor.” Salı Sohbeti daha sonra sorular, sorulara verilen cevaplar ve karşılıklı müzakere dahilinde devam etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.