Erdoğan: Derin devlet virüs gibidir
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ofisinde dinleme cihazı bulunmasıyla ilgili, ''(Derin devlet) Bunu tamamen sildik, bitirdik, yok ettik böyle bir iddianın içinde bulunmam mümkün değil. Çünkü dünyada hiçbir ülkenin, devletin, derin devleti kendi bünyesinde bitirdiğine, temizlediğine, bir siyasetçi olarak ben inanmıyorum'' dedi.
Başbakan Erdoğan ve Tunus Başbakanı Hammadi el-Cibali, Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirdikleri baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin Başbakan Erdoğan'a katıldığı bir televizyon programında ofisinde dinleme cihazı bulunduğu yönündeki ifadelerini anımsatarak, ''Başka bir adreste daha bulunduğu ifade ediliyor, dinlemelerin kimler tarafından hangi amaçla yapıldığı tartışılıyor. Bununla ilgili bizimle paylaşabileceğiniz bilgiler var mı'' sorusuna Başbakan Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
''Mevcut programdaki böcek konusunu isterseniz devam ettirmeyelim, çünkü ikiden şu an üçe çıkmış. Herhalde artarak da devam edecek. Ben sizin kadar yakın takip edemiyorum. Fakat, bu tür konularla mücadelemiz devam ediyor, devam edecektir. Hatırlarsanız o programda bir şey söyledim derin devletle. Bunu tamamen sildik, bitirdik, yok ettik böyle bir iddianın içerisinde olmam mümkün değil. Çünkü, dünya da hiçbir ülkenin, devletin derin devleti kendi bünyesinde bitirdiğine, temizlediğine bir siyasetçi olarak ben inanmıyorum. Her ülkenin kendi içinde derin devleti vardır, bunu onlar öyle kazıyıp, temizlemek gibi bir duruma ulaşamazlar. O bir virüs gibidir. Uygun fırsatı bulduğu anda, zemini bulduğu anda o virüs ortaya çıkar ve yapmak istediğini orada yapmaya çalışır.''
-ODTÜ'deki olaylar-
''Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) geçen hafta yaşanan olayların ardından 33 üniversite ODTÜ'yü kınadı, bazı akademisyenler de emniyet güçlerini kınadı, bu ikilemi nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Sizler yazılı ve görsel medyanın temsilcileri olarak buradasınız. Sizlerin vasıtasıyla ülkemin şu anda ekranları başında bizleri izleyenleri de ben şöyle bir konuyu tezekkür etmeye, özellikle davet ediyorum. Demokrasilerde eleştirilerin olmasının en doğal hal olduğunu programda da ifade ettim. Fakat eleştiri hiçbir zaman gücünü şiddetten almamalıdır. Eğer bir eleştiri gücünü şiddetten alıyorsa onu sahiplenen kim olursa olsun ben bir başbakan olarak onun karşısına dikilirim. Bu ister rektör olsun, ister akademisyen olsun. Bu benim önüme şunu getirir: Bir rektör eğer bir akademisyen elinde demir bilyeleri sapan ile polisine atan veya bir başkasına atmayı öğretmeyi gerektirmez veya bunu getirmez. Aynı şekilde okulun kampüsü içinde araba lastiklerini yakmayı da getirmez. Aynı şekilde sırtlarındaki çantalarda molotofkokteylleriyle birlikte orada terör estirmez.
Şimdi bir öğrenci üniversitenin kampüsünü bir terör alanına çeviriyorsa, orayı terörize ediyorsa ve sadece o üniversitenin mensupları değil, farklı üniversitelerden de oraya gelenlerle birlikte böyle bir eylemi gerçekleştiriyorlarsa hiç kimse kalkıp bunları samimi havada bir protesto, bu şekilde bir eylem olarak değerlendiremez. Yani bunu söyleyen profesörler veya doçentler veya şu, bu. Bana göre o mesleği bıraksınlar onlar aynen onlara katılmak suretiyle şiddetten gücünü alan kişiler olarak meydanlara düşsünler. Çünkü akademisyen öğrencisine bilgisayarı nasıl kullanacağını, bu ülkeye neler katabileceğini, özgürlükler noktasında da düşünce planında nelerle bunu ortaya koyabileceğini anlatsın. Yoksa sapan, demir bilye bunlarla beraber oraya gel öbür tarafta lastikleri yak, öbür tarafta molotoflarla saldır, ondan sonra bunlara karşı güvenlik güçlerinin orada duruşundan da rahatsız ol. Böyle şey olur mu? Güvenlik gücünün görevi budur. Güvenlik güçlerimiz görevlerini yapmışlardır ve ben de güvenlik güçlerini bu görevleri sebebiyle, bu görevlerindeki başarıları sebebiyle kutluyorum, tebrik ediyorum ve öğretmenlerimize karşı, akademisyenlerimize karşı, bu tavırlarını bu şekilde devam ettirmeleri halinde onları da kınıyorum. Kusura bakmasınlar.''
Başbakan Erdoğan ve El-Cibari, açıklamalarının öncesinde Türkiye ve Tunus arasında yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi kurulmasına ilişkin ortak siyasi bildiriyi imzaladı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdüsselam da Türkiye ve Tunus'ta kültür merkezlerinin kuruluşuna ilişkin anlaşmaya imza koydu.
Basın toplantısına, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, TİKA Başkanı Serdar Çam ve diğer yetkililer de katıldı.
haber7.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.