“Fedakâr Konya kadınını 21’inci yüzyıla taşımalıyız”
Gazeteci-Yazar Seyit Küçükbezirci, Konya Aydınlar Ocağı tarafından “Türk Folkloruna ve Konya Kültürüne 40 yıldan beri yaptığı hizmetlerinden dolayı “Konya Folklorunun Ustası” unvanıyla onurlandırıldı
Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbeti’nde “Konya Kültüründe Kadın” konusunu gündeme getiren Gazeteci-Yazar Seyit Küçükbezirci, kendilerini “kara takım” olarak adlandıran Konya’daki cefakâr ve fedakâr prototip kadın tipiyle ilgili “Dünya’da 4 bin yıldır, Anadolu’da da bin yıldan beri bu kadın tipi var ve hâlâ yaşıyor” dedi.
Günümüz kadınlarını “meslek sahibi” olarak nitelendiren ve eski Anadolu kadınlarını da entegre işletmelerin başında bulunan profesörler ile doçentlere benzeten yazar Seyit Küçükbezirci, “Konya kültürünü günümüze kadar taşıyan bu profesör ve doçentlerimiz hâlâ var. Şimdilik tehlike yok ama çanlar çalıyor. Bu prototip kadın tipini 21. yüzyıla modernize ederek taşımamız lâzım” diye konuştu.
Sohbetine “Kadın kültürü ile ilgilenmem 1990’lı yıllarda başladı. Konya Folkloru ve Konya Kadın Kültürü konusunda araştırmalar yapıyordum. Bu araştırmalarımın ipuçlarını bundan 14 sene önce, yani 1997’de “Konya Türk Kadın Kimliğine Giriş” başlığı altında yine o zamanlar başkanlığını Mehmet Ali Uz’un yaptığı Aydınlar Ocağı’nda ve kalabalık bir salonda dile getirmiştim. Yine Aydınlar Ocağı’ndayım ve konu yine aynı” sözleriyle başlayan Bezirci, folklor kelimesinin 1908’de Ziya Gökalp, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ve Fuat Köprülü tarafından anıldığını söyledi.
Kadın üzerine yabancı literatürlerin çokluğuna değinen Küçükbezirci, “Türk kadını üzerine kaynak bulmakta çok zorlandım. Ekonomistler savaşlara bakarlarken bu gücün arkasında kim ve ne var diye bakarlar. Konya kadınının özellikleri 18 yaşından beri dikkatimi çekiyordu. “Muhlis Kadın, Ehliz Kadın, Atlıyı Atından İndiren Kadın, Osmanlı Kadın” gibi kavramlardan kuşku duyarak araştırmaya başladım. Biz bin yıldan beri Anadolu’dayız. Kadın tarihine 4 binli yıllara kadar uzanabiliyoruz. Konya toprağında Alaaddin’de yatanlar tarihin en korkunç güçleriyle karşılaşan sultanlar. Osmanlı bile böylesine korkunç güçlerle karşılaşmadı. O korkunç güç Haçlılar ve Moğollar idi.
Selçuklu, tarihin görmediği kalabalık ve korkunç güçlerle çarpıştı. Biz Anadolu’ya 1071’de girmedik. Daha önce de vardık. Alparslan sadece Anadolu kapılarını açtı. İşte bu gücün arkasında bir şey olması lâzım. Orduların arkasında dökümhaneler ve dikimhaneler vardı. Peki daha daha ne vardı?” diye konuştu.
Konya kadın kültürü ve folkloru ile ilgili araştırma yaparken karşısına Sille Kadın Dokumaları’ndan başka bir bilginin çıkmadığını kaydeden ve önce ekonomi yönüyle incelediğini ve daha sonra eğitime doğru yöneldiğini belirten Küçükbezirci, şu görüşlere yer verdi:
“Bunun sonucunda ortaya bir kadın prototipi çıktı. Amatör değil, profesyonel bir kadın. Peki neyin profesyoneli? Hayvancılığın profesyoneli, et ürünlerinin profesyoneli. Bu kadın bir halk doktoru. Bu kadın bir halk eczacısı. Bu kadın bir dokumacı. Bu kadın bir terzi, bu kadın bir ekmekçi ve kırsal kesimde de yüzde 100 erkeğinin yanında olan bir kadın. Fakat erkeğin fıtraten yapamayacağı pek çok şeyi kendi üstüne almış, bu yandan da erkeğe yardımcı oluyor. Sanki enteğre bir işletme. Enteğre nedir? Bu ekonomide ya da sanayide az bilinen bir deyim ama.. Et entegre veya dokuma entegre tesisleri olarak A’dan Z’ye şeklinde tanımlanabilir.
Bizim Anadolu kadınının soyut işlemeleri ve dokumaları Pikasso’yu bile hayretler içerisinde bırakır. Ekonomik bir kadın var orta yerde. Şimdiki kadınlarımızla karşılaştırdığımızda kadınlarımızın büyük bir bölümü meslek sahibi. Avukattır, doktordur, eczacı.. Mesleğini yapıyor ve her şeyi marketten alıyor.
Benim bahsettiğim prorotip “kara takım” kadın, ben uydurmuyorum. Kendileri öyle söylüyor. Bu lâf taa gider ve bin yıllara kadar uzanır. Şimdi bu “kara takım” kadın, temelde profesyonel bir kadın,. Yeni modern kadınımız kendi mesleğinin ve işinin profesyonelidir. Pastırma yapamaz, sucuk yapamaz, halı ve kilim dokuyamaz.. Ancak ve ancak kendi mesleğini yapar.
Peki bizi bin yıldan beri bu topraklarda kim ayakta tutuyor? Demin söylediğim “kara takım” olarak bilinen bu profesyonel kadın prototipi bizi ayakta tutuyor.
Bir Konya kadını şöyle demişti. “Guzum, kadın yinilgiyi kabul etmedikten sonra o yinilgeye düşman sevinmesin, yenilgi sayılmaz.” Yani bir zaferin sonunda kadın yenilmeyi kabul ederse, o yenilgidir.”
FEDAKÂR KONYA KADINI
Fedakâr ve cefakâr kadına örnek olarak 1984’de vefat eden Silleli Fatma Seyrek (Fatoş Hala)’i gösteren Konya folklorunun ustası Küçükbezirci, Konya kadını hakkında şunları söyledi: “Onun bir evi vardı ve geliri de sadaka ve fitre idi. Adana’dan 6 çocuğunu okutmak için Konya’ya gelen ve Fatoş Hala’nın tek gözlü odasındaki evine kiracı olan o ailenin çocuklarına Fatoş Hala baktı. Bende emeği olan bu kadın, o çocukları yetişti ve büyüttü. O çocuklardan orman genel müdürleri çıktı. Paksoy Yem Sanayi’nin genel müdürlerinden de Fatoş Hala çıktı. 1967’de askerler Güney’e doğru yürüyor. Aynı Fatoş Hala bankada hesaplar açmış askere yardım topluyor. Mahalleli verdiğin az olmuş diyor. Evdeki bakır kapları toplayıp sattıktan sonra o yardımı da askerlere bağışlıyor. Eve gittiğimde ise hiç kap kacağı yoktu. Millet olarak bu prototip kadın tipini, ne edip ne yapıp 21. Yüzyıla modernize ederek taşımalıyız.”
KONYA FOLKLORUNUN USTASI
Sohbetin sonunda Konya Aydınlar Ocağı adına yönetim kurulu üyesi Mustafa Sinan Ümit, Gazeteci-Yazar Seyit Küçükbezirci’ye “Türk Folkloruna ve Konya Kültürüne 40 yıldan beri yaptığı hizmetlerinden dolayı “Konya Folklorunun Ustası” unvanıyla birlikte teşekkür plaketini takdim etti. Küçükbezirci, kısa konuşmasında Aydınlar Ocağı’na teşekkür etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.