Mehmet Akif Türk milletinin sesi oldu
Çumra Kültür Sanat Topluluğun her ay düzenlediği kültür sanat etkinliği 1 Mart’ta gerçekleştirildi. Çumralı sanatseverlerin katıldığı etkinliğin sunuculuğunu Merve Cura- Tarık Gökce yaptı. Etkinlikte Ömer Seyfettin’in Türk diline hizmetleri ve Türk hikâyeciliğine katkısı, İstiklal Marşının kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’un milli ve manevi kimliği konuşuldu. Çanakkale Deniz Savaşları ve zaferi anlatıldı.
Etkinlik Merve Cura’nın On kıtasını da okuduğu İstiklal Marşı ile başladı. Şiiri bütün katılımcılar ayakta dinledi. Cumhuriyet Lisesi Tarih Öğretmeni Elif Nas, İstiklal Marşı’nın önemini, yazılma nedenini anlatan bir konuşma yaptı. Elif Nas, “İstiklal Marşı, korkma! Diye başlar. Burada Hz. Peygamberin Hz. Ebu Bekir ile hicret ettikleri vakit Sevr mağarasına sığındıkları ana bir atıf vardır. Hz. Ebu Bekir, takip edenlerin seslerini çok yakından duyunca korkmuştu. Bunun üzerine Resulullah Efendimiz, “korkma ya Ebu Bekir, Allah bizimledir.” Diyerek onu teselli etti. O dönemde Müslümanlara Mekkeli müşrikler hayat hakkı tanımıyorlar, ellerine geçirdiklerini öldüresiye dövüyorlar ya da ağır işkenceler yapıyorlardı. Mehmet Akif, 1. Dünya Savaşında da Müslüman Türklere yapılan baskıları ve katliamları da Mekkeli müşriklerin zulmüne benzetmiş; korkma, O dönemde nasıl Allah Mazlumları koruduysa bugün de koruyacaktır, demiştir.”
Elif Nas, “Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın/ Belki yarın belki yarından da yakın” dizeleriyle Türk milletine ümitsizliğe düşmemesi gerektiğini, karanlık gecenin ardından mutlaka güneşin doğacağını belirtmiştir.” diyerek Türk milletine, ordusuna, gençlerine ümit aşıladığını ifade etti. Yine; “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı/ Düşün altında binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı/ Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.” dizelerinde “Türk çocuklarının vefakâr olmasını, atalarının kemiklerini sızlatmamasını, onlara layık vatanperver kişiler olmasını ve Türk vatanını hiçbir şeye değişmemeleri istediğini söyledi.
Son mısralarında; “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal/ Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet/Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal” Hakk’a inanan Türk milletinin asırlardan beri hür yaşadığını, bu kez de asla çözülmeyeceğini, ilelebet hür yaşadığını, bunu da hak ettiğini vurguladığını sözlerine ekledi.
Gecemizin bir diğer konusu da Ömer Seyfettin’di. Cumhuriyet Lisesi öğretmenlerinden Levent Küçükgök, Ömer Seyfettin’in hikâyeciliği ve dilciliği üzerine konuştu. “Milli lisanın oluşmasında ve Türk hikâyeciliğinin gelişmesinde Ömer Seyfettin’in payı büyüktür. Hikâyelerinde tarihi hadiselere, destanlara, kahramanlık olaylarına yer verir. Türk gençlerine milli birlik ve beraberlik şuuru aşılar.” dedi.
Kısacık ömrüne 200’e yakın hikâye sığdırdığını ifade eden Küçükgök, “Ömer Seyfettin Türk edebiyatında çok üretken bir yazardır. Balkan Savaşında Yunanlılara esir düştüğünde bile kalemini elinden bırakmadı. Sürekli okudu ve yazdı. Genç Kalemlerde yayınlanan Yeni Lisan makalesi ile Türk dilinin yabancı zarf, edat ve tamlamalardan arınması gerektiğini, yabancı kelimelerin yerine Türkçe karşılıklarının kullanılmasını, halkın benimsediği alışılmış kelimelerin kullanılmasına devam edilmesini, yeni kelime türetmede Türkçenin kaidesine uygun olarak türetilmesini, ilim dünyasında kullanılan terimlerin de Türkçeleştirilmesi gerektiğini savundu. Bunu eserlerinde uyguladı. Yediden yetmişe herkesin anlayabileceği tarihi, milli ve ahlâkî eserler kaleme aldı.” diyerek Türk dilini küçümseyenlere karşı Türkçenin ifade gücünü, zenginliğini, edebiyat dili olabileceğini gösterdiğini söyledi.
Topluluk üyelerinden Anuş Gökce de Çanakkale Savaşlarının Türk tarihinde bir dönüm noktası olduğunu belirtti. “18 Mart 1915’te Çanakkale Deniz Savaşlarında Birleşik Filonun ağır bir yenilgi alarak geri çekilmesi hiç yenilmeyecek zannedilen İngilizlerin de yenilebileceğini gösterdi” dedi. Gökce, “Çanakkale Deniz Savaşları, 19 Şubat1915- 18 Mart 1915 tarihleri arasında Birleşik Filo ile Osmanlı Topçuları arasında yapılan savaşlardır. 18 Mart sabahı 100 parçalık bir donanmayla Çanakkale boğazına giren Birleşik Filo üç sıra halinde uzun menzilli toplarıyla boğazının Anadolu ve Rumeli yakasındaki Türk tabyalarını döğmeye başladı. Başlangıçta Türk topçuları karşılık vermedi. 13 km. mesafeden atış yapa bilen birleşik donanmanın topları Türk tabyalarını hallaç pamuğu gibi attırdı. Türk topçularının menziline girdiği zaman öldü zannedilen askerler, bataryalar birden harekete geçti. Birleşik donamanın öğleden sonraki saldırılarında Türk topçusunun isabetli atışları ve Nusret Mayın gemisi tarafından döşenen mayınlar savaşın kaderini belirledi. İsabet alan büyük gemilerden 3 tane zırhlı battı ve 4’dü de hasar gördü. Bunlardan Bouvet, Nusret Mayın gemisinin döşediği mayınlara çarparak üç dakika içinde 600 personeliyle birlikte battı. Oucen mermilerden kurtularak tabyalara ateş püskürürken Seyit Onbaşı ve Niğdeli Ali Çavuş’un yardımıyla hasar görmüş bir topa yerleştirilen merminin isabet etmesi suretiyle dümeni kırıldı. Sürüklenen gemi mayınlara çarparak gece saatlerinde battı. Türklerin kaybının 432, Birleşik Filonun kaybının 3 zırhlı batmış, 4 zırhlı ağır hasar görmüş ve 600-800 personeli de ölmüştür.” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.