Mevlevilikte ''sema''nın şifreleri
Yayınlanma:
Ölümü vuslat olarak gören ünlü düşünür ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin, 739. Vuslat Yıl Dönümü Törenleri 17 Aralık'taki Şeb-i Arus programı ile sona erecek.
Mevlana, ebediyete intikal edişinin üzerinden geçen yüzyıllara rağmen sema ayininde sembolize edilen felsefesi ile dünyanın her yerinde ilgi görmeye devam ediyor.
Konya'da 7-17 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilen 739. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri, Türkiye'den ve dünyanın birçok ülkesinden çok sayıda kişinin katılımı ile devam ediyor.
Mevlana'nın kabrinin ve Mevlevilikle ilgili özel eşyaların bulunduğu müze ile Mevlana Kültür Merkezi'nde yapılan anma programları yoğun ilgi görüyor. Bu ilgi her yıl olduğu gibi ünlü düşünürün ebediyete intikal ettiği 17 Aralık'ta düzenlenecek Şeb-i Arus programında doruğa çıkacak.
Ölümünü ''düğün'' olarak niteleyen Mevlana, bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle ifade ediyor:
''Şu dünya yüzündeki hayat, aslında bir ölümden ibarettir. Bizi korkutan ölüm de hakikatte, hayattır. Bunu ters düşünmek, yani ölümü, bir başka aleme doğmak değil de yok olup gitmek gibi sanmak imansızlıktır! Eğer Hak, ten hanesini yıkarsa, sakın inleme, şikayet etme. Şunu iyi bil ki aslında sen, ten zindanında mahpussun, ölüm gelip de orası yıkılınca kurtulacaksın.''
''Bizim ölümümüz her ne kadar sana matem olursa da aslında, Hak'la buluşma vakti olduğu için bizim en neşeli, en mutlu zamanımızdır. Çünkü bu dünya bizim zindanımızdır. Zindanın harap oluşu, yıkılışı, zindandakileri sevindirir. Yani bizim bedenimiz, ruhumuz için bir zindan kesilmiştir. Ölüm, bedeni yıkınca, toprağa düşürünce, ruh zindandan kurtulacak, Hakk'a kavuşacaktır.''
''Sema''nın şifreleri
Mevlana'nın anıldığı törenlerde icra edilen sema ayini Mevleviliğin temel felsefesini yansıtan önemli sembolleri içeriyor. Sema genel olarak, kainatın oluşumunu, insanın alemde dirilişini, Yüce Yaratıcı'ya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip ''insan-ı kamil''e doğru yönelişini ifade ediyor.
Asırlardır Mevlevi dervişlerince icra edilen ayinlerde semazenlerin giydiği kıyafetler de bu felsefenin önemli sembolleri arasında yer alıyor.
Benliğinden ölü olan Mevlevi dervişinin, başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, giydiği beyaz tennuresi kefeni, sırtındaki hırkası ise kabri olarak kabul ediliyor.
Semazen, ayin sırasında üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak hakikate doğarken, kollarını bağlayarak da bir rakamını temsil ediyor. Derviş, böylece Allah'ın birliğine de şehadet etmiş oluyor.
Semahane kainatı, sağ tarafı; görünen ve bilinen madde alemini, sol tarafı ise mana alemini temsil ediyor. Kudümün ilk vuruşu ''Ol'' emrinin anlatımı, ney ''insan-ı kamil'', neyin üflenmesi ise İsrafil'in 'Sur'u üflemesini simgeler.
Dört selamın anlamı
Kalkarken yere el vurmak hem ''Ol''manın, hem Sur'u işitince kabirden kalkmanın sembolü.
Tecelli rengi olan kırmızı renkli post üstündeki Şeyh, Mevlana'yı temsil ediyor. Semadaki selamlar zat, sıfat, fiil ve vahdet gibi tasavvuf anlamlarını taşıyor. Dört selam, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kademelerini anlatıyor. Dördüncü selamda; Allah'ın tek ve gerçek varlığı ile var oluş olan, vahdet durağından kıpırdamadan, ayak direyerek duruş anlatılıyor.
Mevlana'nın vefatından sonra halefi Hüsameddin Çelebi tarafından Cuma namazını müteakip, Kur'an okunduktan sonra, toplu bir halde sema yapılması bir gelenek haline getirildi. Bununla beraber belirli bir zaman ve mekana bağlı kalmaksızın, çeşitli vesileler ile sema yapıldığı da biliniyor.
Semanın özellikle Mevlevi tekkelerinde adap ve erkana riayet edilerek bir ayin halinde icra edilmesinin hangi tarihte başladığı bilinmiyor.
Mevlana zamanında belli bir düzene bağlı kalmaksızın dini ve tasavvufi bir coşkunluk nedeniyle icra edilen sema, sonradan Sultan Veled ve Ulu Arif Çelebi döneminden başlayarak Pir Adil Çelebi zamanına kadar tam bir disiplin içine alınıp, sıkı bir düzene bağlandı.
Kültür Ve Sanat
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.