“Müzik bizi kimliğimize döndürür”
İl Halk Kütüphanesi Salonunda yapılan programın açılış konuşmasında Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Türkiye’nin kültür serüveninden bahsederek, “1971’e kadar Türkiye’de Kültür Bakanlığı yoktu. 9 Mart darbesi engellenip 12 Mart muhtırası verildikten sonra kurulan askeri vesayet hükümeti döneminde ilk defa Kültür Bakanlığı ihdas edildi. Talat Halman’ın Amerika’dan getirilerek Bakan yapılmasından sonra Dede Efendi için bir anma programı tertip edilmek istendi. Bundan rahatsız olanlar o kadar büyük baskı yaptılar ki programı iptal etmek yetmediği gibi Kültür Bakanlığını da lağvettirdiler” dedi.
Daha sonra kürsüye gelen ve hayat hikâyesine dair bilgiler veren Ahmet Çakır, 1961 yılında Amasya’da dünyaya geldiğini belirterek, “Müziğe ilgim çok küçük yaşlarda başladı. On-on bir yaşlarımdayken bağlamayı elime aldım ve hiçbir ders görmeden çalmaya başladım” dedi.
Yüksek Lisansını Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde tamamladıktan sonra yirmi beş yıl Diksiyon Öğretim Görevlisi olarak görev yapan Çakır, 2017 yılında emekli olduğunu kaydederek, “Türk halk müziği, nefesler, kahramanlık türküleri ve Türk tasavvuf müziğine büyük ilgi duyup icra ettim. 1978’den beri Ülkü Ocaklarının sanatçısı olarak bilindim. Ülkü Ocakları bünyesinde faaliyet gösteren Töre Müziği Folklor Eğitim Merkezinde uzun yıllar görev aldım” diye konuştu.
Türk Müziğine dair tespitlerde de bulunan Çakır, “1990’lı yıllara kadar Türk müziğinde ciddi bir yozlaşma yaşandı. Ama bu tarihten itibaren, bilhassa Bektaşi sanatçıların Türk Halk Müziğine verdiği önem sayesinde müziğimiz öze dönmeye başladı. (Bir millet her şeyini unutup yıkılsa fakat dilini kaybetmese bir gün ayağa kalkar) derler ya… Ben bu sözde bir değişiklik yapıp, (Bir millet dilini bile kaybetse ama türküsünü unutmasa yine ayakta kalır) diyorum. Müzik şahsiyetimizi, tarihi benliğimizi hatırlatır, bizi DNA’larımıza döndürür” dedi.
Türkülerin masa başında yazılmış eserler olmadığını ve derin anlamlar barındırdığını anlatan Çakır, “Bazı sanatçılar bazı kelimelerde hata yapıyor ve o derin anlamlara zarar veriyor. Melamet hırkasını melanet hırkası diye okuyan sanatçılar görüyoruz. Yine çok kıymetli bazı eserlerin günümüz meyhanelerine meze edildiğini görüyoruz. Oysa türküde zikredilen meyhane dergâh, mey sohbet, şarap da zikirdir. Seher vakti çaldım yârin kapısını derken kastedilen de sabah namazında Allah’ın huzuruna varmaktır” diyerek sözlerini tamamladı. Sanatçı Ahmet Çakır programın devamında sazı ve curasıyla muhtelif eserler icra ederek güzel bir dinleti sundu.
Aydınlar Ocağı gönüllüsü Adnan Arı ve Çakır’ın talebesi Züleyha Acar ise konserin devam ettiği esnada sahneye getirdikleri 60. yıl pastasıyla sanatçıya güzel bir sürpriz yaptı. Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve Başkan Yardımcısı Mustafa Sinan Ümit Ahmet Çakır’a kitap ve 60. yıl hatırası takdim etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.