Şükrü Başarıkan

Şükrü Başarıkan

Örnek Kadınlar

Örnek Kadınlar

Değerli haberfark okuyucuları öncelikle aile bireylerine evliliklerinde birlik ve dirlikli olmalarını cenabı Allahtan niyaz ederim. El kitabımız ve hayat yaşam kılavuzumuz kur’an-ı kerim insanları iki konumda değerlendirir; iyi insan tipleri ve kötü insan tibleri olarak. Bizim önderimiz ve hayatımızın bir bütününde model olan Rasulullah (s.a.v) Efendimizin Asrı, sadet devrinde yaşayan iyi ve kötü insan modelleri vardır, işte biz kendimizi onlarla mukayese ederek kime benzediğimizi ortaya koyabilir ve eksikliklerimizde böylece giderebiliriz. Önceki yazımızda erkeklerin hayırlılarından örnek vermiştik, şimdide kadınların hayırlılarından bahsedeceğiz, örnek alıpta hayatını bu güzel insanlara göre düzenleyenlere ne mutlu!...  

En efdal kadını Resûlüllah (a.s.)'ın azadlısı Sevban (r.anh) anlatıyor: "Gümüş ve altın (biriktirme) ile ilgili âyet (Tövbe 34) nazil olduğu zaman halk: "Öyleyse hangi malı biriktirmeliyiz?" diye birbirlerine sordular. Hz. Ömer: "Bunu, ben sorup size haber vereyim!" dedi ve hemen devesine atlayıp gitti. Ben de peşinden gittim. Hz. Ömer: "Ey Allah'ın Resûlü hangi maldan edinelim?" diye sordu. Resûlüllah (a.s.) da: "Her biriniz, şükreden bir kalp, zikreden bir dil, ahiret işinize yardımcı olacak mü'mine bir kadın edinsin" buyurdular."[1]

Hazret-i Ali efendimiz şöyle diyor: Üç haslet vardır ki, erkekler için kötü, kadınlar için iyidir. O iyi huylar da şunlardır:

1) İsraf etmede cimri davranmak,

2) Yabancıya karşı sert ve vakarlı olmak,

3) Allah’tan korkan olmak.” Çünkü kadın israf etmede cimri olduğu zaman, kocasının ma­lını korumuş olur. Sert ve vakarlı olduğu zaman, kocasının dı­şında herhangi bir kimse ile şüpheye sebep verici yumuşak bir şekilde konuşa­maz. Allah’tan korktuğu zaman da fitneye sebeb olacak her türlü davranıştan korkar; evinden mecbur kalmadığı müddetçe dışarı çıkmaz. Ve böylece fitneye sebep olacak hususlardan korunmuş olur.[2]

Ahmet b. Hanbel’in rivâyet ettiğine göre:  “Kadınların bereketçe en değerlisi isteklerinin diğerlerinden daha az olanıdır.” [3]

Ebû Hüreyre (r.a.) den: Resûlüllah Efendimiz şöyle buyuruyor: Bir kadın, kocasının evine, onun izni olmadıkça kimsenin girmesine izin vermez.”[4]   Bu husus kocanın tanımadığı ve zarar gelebilecek kişiler hususundadır.

İşte cennete ilk girecek olan ve dünyada iken müjdelenen saliha hanımla alakalı bir kıssa:

Hazreti Fâtıma (r.anha.) bir gün babası Peygamberimiz (s.a.v.)'e:

- Babacığım cennete ilk önce kadınlardan kim girecek? diye sordu.

Peygamberimiz (s.a.v):

- Falan mahallede bir kadın var. O kadın ilk cennete girecek kadındır, buyurdular.

Hazreti Fâtıma çok merak etmişti:

- Benden de mi evvel girecek babacığım? diye sordu.

Hazreti Peygamberimiz:

- Senden de evvel girecek. İstersen git de bir tanış. O zaman sen de neden önce onun gireceğini öğrenirsin, buyurdular.

Hazreti Fâtıma'nın o kadın hakkındaki merakı iyice artmıştı. Bir gün kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı. İçerden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu:

- Kim o?

Hazreti Fâtıma, kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın:

- Canım sana feda ey Allah Resûlünün kızı sizinle çok görüşmek arzu ederdim. Fakat dışarı çıkamadığım için ziyaretinize gelemedim. Kocamdan izin almadan size kapıyı açamayacağım. Sizden çok özür dilerim. Yarın gelirseniz içeri girmeniz için izin alır kapıyı açarım, görüşürüz, dedi.

Hazreti Fâtıma geri gitti, kadın da meseleyi anlatıp kocasından izin aldı. İkinci gün kadınla görüşeceğine emin olarak gelen Hazreti Fâtıma yanına Hazreti Hasan'ı da alarak geldi. Kadının kapısını çalarak geldiğini bildirdi. Fakat kadın Hazreti Fâtıma'nın yanında bir çocuk bulunduğunun farkına varmıştı. Hazreti Fâtıma'ya:

- Yanınızda bir de çocuk var. Ben yalnız sizin için izin almıştım. İçeri siz girebilirsiniz, fakat çocuk dışarıda kalır. İsterseniz yarın gelin onun için de izin alayım, beraber içeri girersiniz, dedi.

Hazreti Fâtıma ikinci defa içeri giremeden geri döndü. Üçüncü gün yanına Hazreti Hüseyin'i de alarak gitmişti. Kapıda yine aynı durumla karşılaşarak Hüseyin'i içeri alamayınca geri dönmek zorunda kaldı. Üçüncü gün üçü birden gittiklerinde kadın kocasından her üçü içinde izin almıştı. İçeri girdiler. Hazreti Fâtıma bir de baktı ki, içerden kendisini karşılayan dışarıda sesinden tanıdığı kadın değil. Genç ve güzel bir kadın... Hayretle sordu:

- Sizinle dışardan konuşurken sesiniz başka idi, şimdi başka, bu nasıl oluyor? dedi.

Kadın:

- Sizinle konuşurken sesim dışarı duyulmakta idi. Ben de sesimi yabancı erkek duyar da günaha girerim diye ağzıma taş parçası alarak konuşuyordum. Şimdi ise o taşı çıkardım, dedi.

Hazreti Fâtıma'nın gözleri yaşarmıştı. Babasının neden cennete evvela bu kadının gireceğini söylediğini anladı.

Kadın, Hazreti Fâtıma (r.anha.)'ya:

- Ey Allah Resûlünün kızı! Acaba ben kocama karşı vazifemi îfâ etmiş oluyor muyum? Allah beni kocama itâatsizlikten dolayı hesaba çeker diye korkuyorum, dedi.

Hazreti Fâtıma babasının müjdesini bildirdi:

- Hayır! Sen bilakis babamın cennete ilk girecek kadın diye müjdelediği birisin. Hiçbir kadın sizin yaptığınızın onda birini bile yapamaz, dedi.

Ve cennete ilk girecek olan kadınla bir hayli sohbet ettikten sonra müsaade isteyerek oradan ayrıldı.

İşte dünyada iken cennetle müjdelenen saliha, takva ehli hanımlardan birisi... Allah Teâlâ hepsine rahmet eylesin.



[1]     K. SitteTerc ve Şerhi.C. 17, Sh, 189. H, No: 581

[2]     İhyau Ulûmi’d-din C, 2- S. No: 99

[3]     Ahmet b. Hanbel, C, 51. S. 123, H. No: 23966 

[4]        Sahih-i Buhârî ve Terce, C. 11,  S. 5280. H, No: 125 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükrü Başarıkan Arşivi