Şuurlu İslam ümmeti istiyordu
Saadet Partisi Konya İl Başkanlığının düzenlediği ''Milli Görüş ve Erbakan Haftası'' etkinlikleri devam ediyor. Konya Ticaret Odası Konferans Salonu’nda gerçekleşen dünkü etkinlikte ise SP Genel İdare Kurulu Üyesi ve Genel Başkan Başdanışmanı Fatih Erbakan, babasının aile hayatı ve çalışmaları hakkında bilgi verdi. Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş ise merhum Erbakan’ın medyaya verdiği önemi anlatarak yaşantısından kesitler sundu.
Katılımın yoğun olduğu konferansa SP Konya İl Başkanı Mehmet Şen, SP GİK Üyesi Zülfikar Gazi, SP İl Başkan Yardımcısı İsmail Aydilek, SP Selçuklu İlçe Başkanı Mustafa Derbentli, SP Meram İlçe Başkanı Şuayip Koçak, SP Karatay İlçe Başkanı Ali Genç, Anadolu Gençlik Derneği Konya Şube Başkanı Yusuf Güneş, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın damadı VE SP GİK Üyesi Mehmet Altınöz, partililer ve çok sayıda dinleyici katıldı.
54. Hükümetin Başbakanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın aile yaşamını anlatan Fatih Erbakan, babası Erbakan’ın II. Viyana kuşatmasından 1969 yılına kadar geçen sürede sürekli gerileyen, savunmaya geçen İslam ümmetine yeniden diriliş çağrısında bulunarak uykusundan uyandırdığını ve bu uyanışın da Milli Görüş ile gerçekleştiğini söyledi.
TEK İSTEĞİ İSLAM ÜMMETİNİN ŞUURLANMASIYDI
Merhum Erbakan’dan bahsederken “Babamız veya Hocamız” kelimesini sık sık kullanan Erbakan, “Kendisi çok usta bir siyasetçiydi. Siyasette adil düzen içinde çok başarılı bir otorite kurmuştur. 5 defa partisi kapatılmıştır. Hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmıştır, idamla yargılanmıştır ancak mücadelesinden vazgeçmemiştir. Menfaat peşinde koşmamıştır. Eğer Erbakan hocamız maddi menfaat peşinde olsaydı değil Türkiye'nin, dünyanın sayılı iş adamları arasına girerdi. Eğer koltuk, makam, mevki peşinde olsaydı, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı peşinde olsaydı çeşitli güç organlarıyla anlaşır, davasından taviz verir ve istese ömür boyu başbakan, cumhurbaşkanı olabilirdi. Fakat o dünyayı değil hep ahireti tercih etti. Erbakan hocamız, meziyetlerini saymakla bitiremeyeceğimiz entelektüel bir kimseydi. Merhum babam Erbakan hoca, girişimci bir iş adamı, ticaret erbabı gibi sıfatlarının yanında motorlar icat etmiş, motor fabrikaları kurmuş, partiler kurmuş, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı yapmış, bütün öğrenim hayatı boyunca okulunun birincisi olmuş, üniversiteye girdiği sınavda başarısı sebebiyle üniversiteye ikinci sınıftan başlayan entelektüel bir kimseydi. Tek amacı Müslümanların şuurlanması idi. Türkiye'de ve dünyada Müslümanların yeniden şuurlanıp ayağa kalkmasını sağladı, İslam âleminin ayağa kalkarak siyasi, sosyal ve kültürel alanda taarruz yapmasına vesile oldu” dedi.
YORULMAZ BİR AZMİ VARDI
Erbakan Hoca’nın sürekli çalıştığını ve yorulmaz bir çalışma azmi içinde ailesine de yetirince vakit ayıramadığı fakat anneleri Nermin Hanımın babalarının yokluğunu hiçbir zaman kendilerine hissettirmediğini aktaran Fatih Erbakan, şunları söyledi: “Erbakan Hocamız da herkes gibi bir aile babasıydı. Ailesinin refahı için, çocuklarının iyi birer fert yetişmesi için elinden geleni yapmıştır. Fakat hocamız yüksek idealleri olan mücadele adamıydı. Bu nedenle ailesiyle geçireceği zamandan fedakarlık yapmıştır. Bu nedenle bize karşı yeterli ilgiyi gösterememiştir. Evlatları olarak onun büyük bir mücadele içinde olduğunu bildiğimizden babamızın bu fedakarlığını saygıyla karşıladık ve bu ulvi dava uğrunda hayatımızı belirledik. Fakat babamızın yokluğunu hiçbir zaman annem Nermin Hanım hisset irmemiştir. Futbol oynarken yaralandığım zaman beni doktora annem götürmüştür. Sünnet olduğumda ve sünnet sonrası yaşanan telaşta hep annem yanımda olmuştur. Bu bakımdan babamızın 40 yıllık sırdaşı Nermin Hanım da hiçbir zaman bizimle yeterince ilgilenmediği için Hocamıza kızmamıştır. Adeta kendisi de davayı benimsemiştir. Kadın komlarıyla birlikte bu davanın bir eri gibi çalışmıştır. Hocamız, idamla yargılandığında, hapis cezaları aldığında, mahkum olduğunda, darbeler yaşandığında tüm acıları babamla birlikte hissetmiştir. Devamlı olarak bizlere ve yakın çevresine, ‘Erbakan Hoca’nın hanımı olarak 40 sene sıkıntı çektim. Bütün hayatım stresli geçti. Fakat dünyaya yeniden gelecek olsam hiç tereddüt etmeden yine Erbakan Hocamızın hanımı olmayı tercih ederim’ diyerek bu ulvi davanın önemine vurgu yapmıştır.” Erbakan Hoca’nın kendisine “Çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak” düsturunu rehber edindiğini ve bu nedenle hiçbir zaman dinlenmediğini aktaran Erbakan, 70 yaşında seçim çalışmaları yaparken bir gün içinde 5–6 miting yaptığını aktardı. Yokluklar içinde mücadele ettiğini ve bir seçim çalışması sırasında tıraş olacak ayna bulamayıp parlak bir tepsiyi ayna gibi kullanarak tıraş olduğunu dile getiren Erbakan, “Arabası çamura saplandığın da bile yürüyerek çalışmasına devam etmiştir. Yazın dinlenmek için Altınoluk’taki yazlığımıza geldiğinde dinlemek şöyle dursun çalışmalarını sürekli sürdürmüştür. Partililerle, halkla, ziyaretçileriyle seçim çalışmalarını sürdürmüştür” diye konuştu.
HAYATI BOYUNCA “BEN DEĞİL BİZ” DEDİ
Hayatı boyunca Allah yolundan bir santim dahi ayrılmadığını devamlı olarak tevazu içinde hareket ettiğini ve kimseye kin gütmediğini aktaran “Kimsenin aleyhinde konuşmazdı. Kibirlenmez ve böbürlenmezdi. Ben yerine biz kelimesini kullanmaya özen gösterirdi. Yapılan güzel hizmetleri şahsına mal etmez bu eserlerin Milli Görüş’ün eseri derdi. Kendinden yaşça küçük olsa bile herkesi ayakta karşılar ve kapıya kadar uğurlardı. Hatta bir gün saygınlığı Aydın Menderes’i üzmüş ve bir yakını ile Erbakan Hoca’ya mesaj göndermiştir. Mesajında ‘Lütfen ben geldiğimde Sayın Erbakan Hoca ayağa kalkmasın çünkü ben çok mahcup oluyorum’ demiştir. Şefkat ve merhameti hiçbir zaman elden bırakmazdı. Evimize böcek geldiğinde öldürülmesine izin vermez peçete ile dışarıya atılmasını öğütlerdi. Zulüm edenleri ise terbiye edilmemiş aygırlara benzetir ve bu zulüm aygırlarının ‘zaman zaman istedikleri yerleri tepeler’ diyerek İslam dünyasında yaşanan acılara işaret ederdi. Bugün Irak’ta yaşananlar ortadadır. Bir tarafta böceğin bile öldürülmesine karşı çıkan Hocamız diğer tarafta ise milyonlarca insanı öldüren zalim güçler. İşte Erbakan Hocamızın büyüklüğü budur” diye konuştu.
İBADETİNİ HİÇ AKSATMADI
Son anına kadar ibadetini hiç aksatmadığını ve yaşamını yitirdiği günün saban namazını dahi kıldığını dile getiren Erbakan, şöyle konuştu: “Kendisi bel fıtığı rahatsızlığı olduğu halde acılarını belli etmez ve namazını kılardı. Hastanede tuğla ile teyemmüm alarak namazlarını kılmıştır. Allah’ın emirleri ve Resullullah’ın sünneti doğrultusunda yaşamını sürdürmüştür. Batı’nın ve Siyonizmin oyunlarını ortaya koyarak İslam dünyasına uyanış çağrısında bulunmuştur. Büyük bir lider olduğu cenaze namazında görülmüştür. Namaza katılanlar hayatları boyunca bu kadar yoğun katılımlı bir cenaze töreni görmediklerini ifade etmişlerdir. Bu tablo bile Hocamızın bir dünya lideri olduğunun göstergesidir.”
LİDER DİZ KAPAKLARINI TİTRETEN İNSANDIR
Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş ise Milli Görüş Hareketi’ne nasıl katıldığı ve gazeteye nasıl başladığı ile ilgili anılarını anlattı. 1992 yılından itibaren Milli Gazete’de çalışmaya başladığını ifade eden Mustafa Kurdaş, o günden itibaren sürekli Erbakan Hoca’yla birlikte Ankara7da bulunduğunu kaydetti. Muhabirliğe yeni başladığı sıralarda Erbakan Hoca’nın makam aracı ile Meclis’e gittiğini ve araçta kendisine bir soru sorduğunda diz kapaklarının titrediğini ifade eden Kurdaş, “Soruya nasıl cevap verdim bilmiyorum ama Meclis’e varıncaya kadar diz kapaklarım titredi. İşte lider diz kapaklarını titreten insandır” dedi.
MİLLİ GAZETE 40 YILDIR MİLLİ GÖRÜŞ’Ü TAKİP ETTİ
Milli Gazete’nin ise Erbakan Hoca için ayrı bir öneme sahip olduğunu Hoca nereye gitse Milli Gazete’nin olduğunu ve soğuk günlerde Hoca’nın ısınmak için Milli Gazete’yi göğsüne koyduğunu aktaran Kurdaş, “40 yıldır bir gazete çıkarıyoruz. Bu yayın organı kıyamete kadar Hak ile Batılın mücadelesinde yer alacaktır. Fakat bu gazetenin tek özelliği 40 yıldır yayın politikasından bir damla dahi uzaklaşmamıştır. 40 yıldır yayın politikasında hiçbir sapmanın olmaması Hocamızın maneviyatından ve gazeteye verdiği ehemmiyetten kaynaklanmıştır. Çünkü hocamızı güçlü medyanın devamlı olmasını istemiştir. Milli Görüş davası maneviyat üzerine inşa edilmiştir ve Milli Gazete’de bu davanın sesidir. O nedenle bu gazetenin tirajının artması hepimizin görevidir. Çünkü Erbakan Hocamız biliyordu ki eğer 28 Şubat sürecinde Milli Gazete 100 bin satsaydı darbeye zemin hazırlayanlar seslerini yükseltemezdi. Bu bakımdan Milli Gazete’nin 50-75 bin arasındaki tirajını arttırmalıyız” diye konuştu.
Erbakan'ı ''Canıyla malıyla cihat eden bir Müslüman'' olarak tanımladığını dile getiren Kurdaş, şunları söyledi: ''Hocamız kendini tek kelime ile anlattı. Bu cümlenin içerisinde ansiklopediler var. Uğur Dündar, Yavuz Donat gibi birçok kişi hocamıza hürmet eder önlerinde düğmelerini ilikler. Peki, hocamızı hepsi sevdikleri için mi? Hayır, hocamızın Türkiye'de ve dünyada neleri değiştirdiğini çok iyi bildikleri ve o döneme şahit oldukları için saygıyla düğmelerini iliklerler.''
BASIN ORGANLARINDA SIK SIK SALDIRIYA UĞRADI
Erbakan Hoca’ya karşı düşmanlık ortaya çıkarmak için kendisini Abdülhamit Han’a benzetildiğini dile getiren Kurdaş, “Fakat bu benzetme kötü niyetli de olsa Hocamızla örtüşmektedir. Şöyle ki Abdülhamit Han, siyasi duruşu ve siyonizmin entrikalarını yakından bildiği için Erbakan ile siyasi görüş anlamında bütünleşmektedir. Jön Türkler tarafından Paris, Kahire, Londra, Zürih gibi şehirlerde Abdülhamit’e karşı gazeteler ile kampanya yürütülmüştür. O yıllarda Mehmet Akif bile Abdülhamit hakkında karalayıcı yazılar yazmıştır. Fakat daha sonra yazmış olduğu şiir ve yazılar ile kendisinden özür dilemiştir. Onun gibi birçok dönemin aydını özür dilemiştir. Bu anlayış 1900’lerin başından itibaren Bab-ı Aliye de yansımış ve günümüze kadar gelmiştir. 1969’dan itibaren de aynı anlayış içinde Hocamıza saldırılmıştır. Diğer yandan nasıl ki dönemin aydınları Abdülhamit han’dan özür dilemiş ise şuan da başladı Erbakan hocamıza saldıranlar da özür dileyecektir” dedi.
ONUN EVFATINA YAKIŞIR BİR GAZETE YAPTIK
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vefatının gününde ona yakışır bir gazete çıkarmak için harekete geçtiklerini aktaran Kurdaş, “Gazeteye gittim ve arkadaşlara bugün Üçüncü Dünya Savaşı çıksa da, deprem olsa da, binlerce insan ölse de Milli Gazete’yi bağlamaz dedim ve Erbakan Hoca’ya yakışır bir gazete çıkarılacağını ifade ettim. Yazarlar aranarak Erbakan ile yazı yazmaları istendi. Erbakan Hoca’yla ilgili haber dışında sadece Hoca’nın tek fotoğrafı kullanıldı. Sayfalar onu anlatan yazılarla doldu. Çıkardığımız bu gazete ise Türkiye’de yok sattı. İnsanlar Milli Gazete’yi adeta kapıştı. Erbakan Hocamızın birinci vefat yıldönümü olan 27 Şubat’ta kendisine özel bir ek vereceğiz. Bunun hazırlıkları da bitmek üzere” ifadelerini kullandı.
FERDİ İHSAN ÖNAL merhaba
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.