Türk mutfak kültürünü yaşatmamız lazım
Programın açılış konuşmasını yapan Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü toplumun en önemli meselesinin kültür olduğuna vurgu yaparak, “Toplumları toplum yapan kültürel değerleridir. Biz de Aydınlar Ocağı olarak bu değerlere bağlı kalarak, otuz yıla yakın zamandır faaliyetlerimizi sürdürüyoruz” dedi. Değerleri zayıf olan toplumların yığına dönüşerek diğer kültürlerin etkisine girip yok olduğunu anlatan Güçlü, “Yemek en eski kültürdür. Ondan daha evvel bir kültür yok. İnsanın cennette kalamayıp kovulmasına sebep olan da bu kültürel değere uymamaktır” diye konuştu. Nevin Halıcı’nın yerel ve ulusal çapta bir değer olduğunun altını çizen Güçlü, “Onu gastronomi dünyası çok iyi tanır. Yaptığı araştırmalar ve mutfak alanında kazandırdığı eserlerle çok değerli bir hizmeti yerine getirdi” diyerek sözlerini tamamladı.
Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Üyesi Tayyar Yıldırım’ın, biyografisine dair verdiği bilgilerden sonra kürsüye gelen Nevin Halıcı, Türk yemeklerinin dünya yemek uzmanları tarafından ilgiyle karşılandığını belirterek Türk ve Konya mutfağının özelliklerine dair bilgiler verdi. Beslenme mecburiyetinin ilk çağlardan itibaren insanların yemekle ilgili kurallar geliştirmesine neden olduğunu anlatan Halıcı, “Bu kurallar toplumların kendi yapı ve değerleriyle birleşerek o topluma özgü mutfak kültürünü ortaya çıkardı” dedi. Türk Mutfağının da böyle bir gelişim süreci olduğunu anlatan Halıcı, “Türk Mutfağını klasik ve yöresel olarak ele alabiliriz. Klasik mutfak İstanbul’da şekillenmiştir. Yöresel mutfağımız ise Anadolu’da bölge ürünleriyle oluşmuştur. Konya Mutfağı Selçuklu saraylarında gelişip Mevlevi erkânıyla yoğrulmuş muhteşem bir oluşumdur. 13. Yüzyıldan günümüze, kurallarıyla, klasik özellikleriyle, Klasik Türk Mutfağının dayandığı ana köklerden birini oluşturan Konya Mutfağı bu sebeple Türk Halk Mutfağının dışında tutulabilir” diye konuştu.
SELÇUKLU DÖNEMİ MUTFAĞI YAŞATILMALI
Konya yemekleri üzerine soruları da cevaplayan Halıcı, bamyanın Selçuklu döneminde Konya mutfağında kullanıldığına dair bir kayıt olmadığını, bu sebeple bamya çorbasının Konya kültürüne Selçuklu döneminden sonra girmiş olma ihtimali olduğunu söyledi. Geleneksel Konya pilavının da Selçuklu Saray yemeği olarak adlandırılmasının doğru olmadığını anlatan Halıcı, “Konya düğün yemeği sonraki zamanlarda halk arasında oluşup yaygınlaşmıştır” dedi. Arabaşı çorbasının geçmiş yıllardan bugünkü usulden farklı yapıldığını ve zamanla günümüzdeki malzeme özelliklerini kazandığını anlatan Halıcı, “Yemeklerimizin aslını korumamız lazım. Ama bakıyoruz, höşmerim tarihi özelliklerinden farklılaştırılarak yapılıyor. Eskiden höşmerimin üzerine pudra şekeri ekilir, onun tadını alırdı. Pudra şekerinin olmadığı yahut bulunmadığı zamanlarda da toz şeker ezilerek toz haline getirilerek o kullanılırdı. Yine bazı yerlerde Sac arası diye, içine ceviz koydukları, Gaziantep’in Kıvrım Baklavasını servis ediyorlar. Bu Konya Sac Arası değildir” diye konuştu. Konya yemeklerinin sunulduğu mekânlara dair de konuşan Halıcı, “Yakın zamana kadar İhsan Atasagun’una ait işletmede Konya yemekleri hassas bir şekilde sunuluyordu ve menü Konya yemeklerinden oluşuyordu. Orası kapandıktan sonra bu hassasiyeti diğer yerlerde pek göremedik. Oysa Gaziantep’te Ramazan’ın her gününde Gaziantep yemeklerinin olduğu iftar menüleri görüyoruz” ifadelerini kullandı. Program sonunda Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Başkan Yardımcısı Mustafa Sinan Ümit, Hasan Halıcı ve yazar Hüzeyme Yeşim Koçak, günün anısı olarak Nevin Halıcı’ya kitap ve tablo hediye etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.